23 Kasım 2024 Cumartesi
Yaşlıların şeytanlaştırılmasında medyanın inkâr edilemez katkısı – Faruk Bildirici yazdı

Yaşlıların şeytanlaştırılmasında medyanın inkâr edilemez katkısı – Faruk Bildirici yazdı

Medya Ombudsman’ı Faruk Bildirici Birgün Pazar’a yazdı.

Korona günlerinden önce de aynıydı yaygın medyanın halleri. Hemen her gün yeni kahramanlar, yeni şeytanlar üretme peşindeydi. Tabii siyaset dışında… Zira siyasette daimi ve tartışmasız kahramanı bulmuş durumdalar. Arayışa mahal yok!

Eh, korona da siyaset dışı alanlardan. Bilgilendirici, uyarıcı haberler ne iş yapar, ne reyting getirir ki? Acilen korona günlerinin şeytanlarını bulmak gerekiyordu.

Yetkililer, 65 yaş ve üzerini risk grubu ilan edince televizyon muhabirleri hemen ava çıktılar. Caddeleri, meydanları gezip nerede ileri yaşta biri varsa ona doğru atıldılar. Mikrofonu uzatıp, “Amca kaç yaşındasın?” ile başlıyor; “Neden evinde oturmuyorsun?” ve “Korkmuyor musun?” diye sıkıştırıp, ne kadar umarsız olduklarını gösteriyorlardı güya. TV ekranlarında uzun uzun yayımlanan bu görüntüler, basılı medyada da yer aldı.

Sanki 65 üzeri yaştakiler tehlikenin kendisiymiş, sanki koronayı onlar yayacakmış gibi bir hava oluşmaya başladı. Bu havayı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamaları da perçinledi. “Hepsi yaşlı 30 hastamızı kaybettik”, “Yaşlı hastalarımızdan kaybettik” diyerek ölenlerin hep yaşlılar olduğunu vurgulaması onları iyice hedefe oturttu.

İlk somut darbe, bazı belediyelerden geldi. Toplu taşıtları ücretsiz kullanma haklarını iptal ettiler.

ARTIK İSTENMİYORSUNUZ ÇEKİN GİDİN!

65’likleri şeytanlaştırma yolunda asıl büyük adım, devletten geldi. İçişleri Bakanlığı, 21 Mart’tan itibaren sadece onlar için sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Evden çıkamadığı için ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma düşen mi ararsınız, çalışırken işine gidemeyeni mi? Yaşlısını el üstünde tutup değer vermesiyle övünen bu toplum, bir anda onları dışladı; ‘istenmeyen kişiler’ haline getirdi.

Ayrıştırma, aşağılama, değersizleştirmenin yanı sıra bir de ‘nefret söylemi’ne muhatap oldu 65 yaşın üstündekiler. Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Bianet’teki yazısında şöyle diyordu:

“Nefret söyleminde hedef alınan gruplara ‘Toplumda size yer yok’ mesajı yinelenerek verilir, grup üyeleri pasifleştirilir, sessizleştirilir.”

İleri yaştaki insanlara yapılan tam da bu. Artık bu toplumda size yer yok, artık çekin gidin bu hayattan mesajı verildi günün her anı, her saniyesi…

MEDYA TAŞLAR DA SOSYAL MEDYA DURUR MU?

Yollarda, marketlerde 65 yaş üstü insanları arayan medya mensuplarının yanına daha sonra polisi, jandarması da eklendi. Televizyon muhabirleri, tıpkı alkollü şoförleri yakalayan trafik polisi izler gibi, polislerin yakaladıkları yaşlılarla konuşmalarını da görüntüler oldular.

Medyası şeytanlaştırır, devleti değersizleştirir de sosyal medya trolleri durur mu? Yakın zamana kadar elleri öpülesi görülen yaşlılar, sosyal medya trollerinin eğlencesi haline geldi. Durdurup maske takıp kolonya döken mi ararsınız, otobüse binebilmek için aracın önüne yatanı mı, yoksa sokaklarda yakaladığı insanı zorlayıp ağlatanları mı?

Ancak o zaman fark edildi, ileri yaştaki insanların düşürüldüğü durum. Tepkiler yükselince İstanbul ve Ankara’da yaşlılarla alay edip görüntü paylaşan iki trol gözaltına alındı; mahkemeye çıkarılıp ev hapsi cezası verildi. Ondan sonra yaşlılara saygıdan, sosyal medyada yapılanların yanlışlığından söz edilir oldu.

Elbette bu söylem değişikliği mevcut durumu değiştirmedi; 65 yaş üstüne uygulanan sokağa çıkma yasağı da kalkmadı. Şeytanlaştırma aynen devam etti. Hem medya hem devlet ve de toplumun bütün kesimleri üslubu bir nebze dindirse sosyal medyada o tür görüntülere rastlanmaz olsa bile ileri yaşlardaki insanların ayrıştırılması, toplum dışına itilmesi devam etti. Bir polisin, yaşlı bir adama bağırması görüntüleri de bunun kanıtıydı.

EV HAPSİ KARARI SORGULANMALIYDI

Medyanın en başta yapması gereken, sadece bu insanları risk grubu olarak göstermemek ve onları şeytanlaştırmamaktı. Kronik rahatsızlığı olanların da risk grubunda olduğu bilinirken sadece bu insanlara yönelmek, sokaklarda kameralarla yaşlı insan avına çıkmak yanlıştı.

Yaygın medya bir süredir terk ettiği sorgulama, irdeleme ve eleştirme işlevini korona önlemleri konusunda da yerine getiremedi. Başka ülkelerde örneği olmayan 65 yaş üstüne ev hapsi (!) kararı alındığında medya bu ‘önlem’in nedeni üzerinde durabilir, ne tür sonuçlara yol açacağını sorgulayabilirdi. Ama bu yasağın doğru olup olmadığı üzerinde durulmadı; hemen desteklendi. Sonuçta ne oldu?

İleri yaştaki insanlar ayrıştırılıp, toplumun istenmeyenleri haline getirilmekle kalmadı; 65’ten genç olanlara, özellikle de gençlerde risk grubunda olmadıkları algısı yaratıldı. Bugün insanlara her ne kadar #EvdeKal çağrısı yapılsa da sokağa çıkmalarının tam olarak önlenememesinde bu algının da payı var. İnsanlarda nasıl olsa risk grubunda değiliz, bize zararı dokunmaz algısı yerleşti. Oysa koronaya yakalananlar arasında 33 yaşında olup ölen de var; 95 yaşında olup iyileşen de…

Medya, durum muhasebesi yapmalı. Yapılan yanlışları tespit edip, oluşan zararı sorgulamalı. Çeteleyi çıkardıktan sonra da ileri yaştaki insanlara yönelik ayrımcılığı ve nefret söylemini terk etmekle kalmamalı; o insanlardaki travmayı onaracak yeni haber ve yazılar yayımlamalı.
Yanlışını düzeltme yükümlülüğünü cesurca üstlenmeli… 65’liklere sokağa çıkma yasağının yanlış sonuçlarını açığa çıkarmaktan da kaçınmamalı.
Şimdi onarım zamanı….