Kadınlara ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesini öngören kanunun teklifi Meclis Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. Teklif önümüzdeki hafta Meclis Genel Kurulu’nun gündeminde olacak. Düzenleme, kadına karşı işlenen bazı suçlarda cezai yaptırımın artırılmasını öngörüyor. Kadın örgütleri ve hukukçular, düzenlemeyi kadına karşı şiddetle mücadelede yetersiz kalacağı gerekçesiyle eleştiriliyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu dün yaptığı yazılı açıklamada, kanun teklifinin kadına yönelik şiddet karşısında çözüm olmadığını vurguladı:
“Kadına yönelik şiddetle mücadele etmenin tek yolu, bu sorunun sebebi olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadeledir. Bu mücadelenin en net ve kapsamlı ifadesi İstanbul Sözleşmesi’ndedir.
“Sözleşmeden imza çekenlerin, gözünü 6284 sayılı Kanun’a dikenlerin bu göstermelik kanun teklifi ile kadına yönelik şiddetle mücadele etmesi mümkün değildir…
“Teklif, cezaların artırılması ekseninde oluşturulmuştur. Kadına yönelik şiddetle mücadelede çözüm, yalnızca cezalandırma değildir. Cezalandırma ancak önleme ve destek politikaları, etkin soruşturma ve kovuşturma süreçleri ile birlikte anlam kazanır.”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, özellikle kanun teklifi içerisinde “kadına yönelik şiddet” tanımının yer almamasını eleştirdi.
Platformdan yapılan açıklamada, “Kadına yönelik şiddetle mücadele edeceği iddia edilen teklifte, ‘toplumsal cinsiyet eşitliği” tanımının adı dahi anılmamıştır. Bu tanımın kanun teklifinde yer almaması; kadına yönelik şiddetin temelindeki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, devletin sorumluluğunun, şiddet faillerinin ve saiklerinin üzerini örtmektir” denildi.
Platformun diğer bazı eleştirileri de kanun teklifinde; farklı cinsiyet kimliklerine, cinsel yönelimlere yer verilmemesi; şüpheli kadın ölümlerine ilişkin herhangi bir düzenlemenin bulunmaması, iyi hal indirimi ile ilgili düzenlemenin herhangi bir yenilik içermemesi, yasa teklifinin hazırlanma sürecine kadın ve LGBTİQ+ örgütlerinin dahil edilmemesi ve kadına yönelik her türlü suçun uzlaşma kapsamı dışında tutulmaması.
Yasa teklifine göre kamuoyunda “iyi hal indirimi” olarak bilinen “hâkimin takdir yetkisi” için belirli koşullar getiriliyor.
Pek çok olayda indirim nedenlerinin belirlenmeden indirim uygulandığı belirtiliyor ve “failin duruşmada mahkemeyi etkilemeye yönelik şekli tutum ve davranışlarının” takdiri indirim kapsamına alınamayacağı kaydediliyor.
Failin yargılama sürecindeki davranışları yerine, “pişmanlığını gösteren davranışlarına göre” takdiri indirim hakkının kullanılabileceği hükme bağlanıyor.
BBC Türkçe‘ye konuşan hukukçulara göre bu madde, “pişmanlık” ifadesi sebebiyle hala muğlak ve yoruma açık.
Avukat Ezgi Koç, “Çok pişman olduğunu söylemesi yeterli olacak mı? Bu maddede her şey yoruma dayalı. Hâkim hala fail yararına cezayı hafifletmek için bu maddeyi kullanabilir” diyor.
Avukatlar pek çok kadına şiddet davasında faile uygulanan iyi hal indirimlerinin yasa eksikliğinden değil, hakimlerin cinsiyetçi bakış açısından kaynaklandığını belirtiyor.
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Ceren Kalay Eken, bu değişiklikle birlikte iyi hal uygulamasının önüne geçilemeyeceğini çünkü sorunun zaten uygulayıcılarda olduğunu kaydediyor.
Öte yandan Koç, yasa teklifine göre hakimlerin artık iyi hal indirimi uyguladığında bunun gerekçesini yazılı olarak sunması gerektiğini ve bu düzenlemenin faydalı olacağını belirtiyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na göre teklifte yer alan iyi hal indirimi ile ilgili düzenleme herhangi bir yenilik içermiyor ve bu haliyle “toplumu manipüle etmek” amaçlanıyor.
‘Israrlı takip şikâyete bağlı bir suç olarak düzenleniyor’
Kadının öldürülmesiyle sonuçlanan pek çok kadına karşı şiddet vakasında, kadınların öncesinde failler tarafından ısrarlı takibe maruz kaldığı görülüyor.
Bu yasa teklifi ise “ısrarlı takip” fiili ilk kez Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) müstakil bir suç olarak düzenleniyor ve 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
“Israrlı takip” fiilinin TCK’da ayrı bir suç olarak belirlenmesi olumlu bir gelişme olarak görülürken, bir fiilin ısrarlı takip sayılabilmesi için “çok fazla şartın arandığı” ve bu açıdan caydırıcı olmadığı ifade ediliyor.
Teklife göre bir fiilin ısrarlı takip suçu sayılabilmesi için “ısrarlı şekilde fiziken takip etmek, haberleşme ve iletişim araçlarını, bilişim sistemlerini veya üçüncü kişileri kullanarak temas kurmaya çalışmak” fiillerinin, “mağdurda ciddi bir huzursuzluk oluşmasına ya da mağdurun kendisinin veya yakınlarından birinin güvenliğinden endişe duymasına neden olması” gerekiyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ise ısrarlı takip suçunun teklifte nitelikli halleri ile birlikte şikâyete bağlı bir suç olarak düzenlendiğini ve bu haliyle öngörülen ceza bakımında da TCK’nın 96. maddesinde düzenlenen eziyet suçunun gerisinde kaldığını belirtiyor.
Ayrıca, teklifte kadına yönelik her türlü suçu, uzlaşma kapsamı dışında tutmak yerine, yalnızca ısrarlı takip suçunun bu kapsama eklendiği eleştiriliyor.
‘Yasaların etkin uygulanması gerekiyor’
Yasa teklifi olumlu düzenlemeler içerse de esas işin yasa uygulayıcılarında biteceğini söyleyen hukukçular, Türkiye’nin bu konudaki karnesinin iyi olmadığını değerlendiriyor.
Hukukçular, toplumsal cinsiyet eşitliğinin benimsenmediği toplumlarda “en iyi yasanın” bile kötü uygulanabileceğini belirtiyor.
Platform da açıklamasında, “Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde en önemli yasal dayanak olan 6284 sayılı Kanun’un etkin uygulanmadığı, uygulamayanların yargılanmadığı bu düzlemde kadına yönelik şiddet suçlarının işlenmesi kaçınılmazdır” değerlendirmesine yer veriyor.
Platform son bir yılda İstanbul Sözleşmesi’nden imza geri çekildiğini, kadının nafaka hakkına saldırıldığını, aile arabuluculuğu gündem edildiğini, boşanma davalarının usulünün tartışmaya açıldığını ve Medeni Kanun’un aşındırılmaya çalışıldığını belirtiyor.
Yasa teklifi ayrıca, farklı cinsiyet kimliklerin ve cinsel yönelimlere yer verilmemesi açısından ayrımcı bir yaklaşıma sahip olmakla eleştiriliyor.
Teklif, İstanbul Sözleşmesi’ne alternatif olabilir mi?
Peki, bu düzenleme İstanbul Sözleşmesi’ne “alternatif” olabilir mi? Hukukçulara göre bu sorunun cevabı çok kesin bir şekilde ‘hayır’.
Bu düzenlemenin sadece kadına karşı şiddetin cezalandırılmasında değişiklik öngördüğü, ancak İstanbul Sözleşmesi’nin tüm kamu kurumlarında ve sosyal politikalarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını hedeflediği belirtiliyor.
“Dünyanın hiçbir yerinde sadece cezayı ağırlaştırarak sorunu çözemezsin” diyen Avukat Ezgi Koç, İstanbul Sözleşmesi’nin ise ilk basamaktan itibaren toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir toplum inşası için kamu otoritelerine görevler verdiğini belirtiyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin toplumda ve yasa uygulayıcılarda derin boşluklara yol açtığını söylüyor.
Ataselim’e göre, kadına yönelik şiddetle mücadele edebilmek için çözümün odağına toplumsal cinsiyet eşitsizliğini koymak gerekiyor:
“Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı ve bu konudaki eğitim modülleri müfredattan, yargı mensuplarına yapılan eğitimlerden ve tüm mevzuattan çıkarıldı.
“Siyasi iktidarın attığı her adımda, toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtı hamleler yaptığını görüyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği denilemediği her durumda, sorunun esas çözümünden uzaklaşılıyor demektir.
“Sorunun sonuçlarının yarattığı ceza kısmını konuşmaktan önce, önleyici politikalara ağırlık verilmesi gerekirken bunun yapılmadığını görüyoruz.”
Ataselim ayrıca 6284 sayılı yasayı uygulamayan kamu görevlileri ilgili etkin yaptırımlar olmadıkça, hiçbir yasal düzenlemenin etkili olamayacağını belirtiyor.
6284 sayılı Kanun ne öngörüyor?
Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 sayılı kanun, kadın hareketinin yıllarca süren çalışmaları ve baskısı sonucu 20 Mart 2012’de yürürlüğe girdi.
Eski haliyle 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun sadece aileyi korumaya ve aile içi şiddeti önlemeye yönelikti. 6284’ün, ailenin değil kadınların hayatının korunmasına vurgu yapan ve kadın örgütlerince ısrar edilen taslak adı “Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunması”yken kanun Meclis’e bu adla sunulmadı.
Yine de 237 kadın örgütünden oluşan Şiddete Son Platformu kanuna “Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi” ifadesinin eklenmesini sağlayabildi.
6284 sayılı Kanun’un, şiddet mağdurunun beyanı esasında alınacak bazı koruyucu ve önleyici tedbirleri şu şekilde:
- Şiddet gören kadın ve çocuğuna barınma desteği ve kreş imkânı sağlanmalı,
- Geçici maddi yardım yapılmalı,
- Psikolojik, meslekî ve hukukî rehberlik ve danışmanlık sunulmalı,
- Hayatî tehlike olması durumunda kadın geçici koruma altına alınmalı ve isterse kimliği değiştirilmeli,
- Şiddet uygulayan için uzaklaştırma cezası; tedbir kararlarına aykırılık halinde zorlama hapsi kararı verilmeli,
- Koruyucu tedbir kararı için, şiddet uygulandığı hususunda delil veya belge aranmamalı, önleyici tedbir kararı geciktirilmeksizin verilmeli.