Galiba kulis yazarları, bu devirde bakan değişikliği haberlerinin bir tahminden öte gidemeyeceğini ve tahminlerinin de çoğunda yanıldıklarını nihayet anladılar. Beş altı aydır, bakan toto yazıları yok denecek kadar azaldı.
Siyasi kulis yazarlarının son zamanlardaki gözde konusu Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı! Dikkat ettim, özellikle de iktidar yanlısı gazetelerdeki kulis yazarları bu konuyu sürekli gündemde tutuyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener ya da Ekrem İmamoğlu’nun bir cümlesinden satırlar dolusu derin analizler yapıyor; ibreyi bir o yana kaydırıyorlar, bir bu yana…Somut bir gelişme, bir açıklama olması da gerekmiyor; -CHP ve İyi Parti “kulis”lerine ne kadar hakimler bilemiyorum ama- sürekli perde arkası bilgiler yazıyorlar; hatta Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’na atfen kapalı kapılar ardında söylenmiş cümleler bile aktarıyorlar.
Sanırım bu yazarlar, daha çok AKP çevrelerinin merakını gidermeye çalışıyor. Zira son iki yıldır TBMM Genel Kurulu’ndaki bütçe görüşmeleri sırasında Kılıçdaroğlu’na AKP milletvekillerinden sürekli “Aday ol, aday” diye laf atılıyor, “Aday mısın” diye defalarca soruluyor. Anlaşılan o ki, AKP’liler, Milet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını çok merak ediyor; bir an önce açıklanmasını istiyorlar.
En çok yazan Abdülkadir Selvi
İktidar yanlısı gazetelerdeki kulis yazarlarının, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayına yoğunlaşmalarını incelemek için Sabah, Hürriyet, Türkiye, Akşam ve Yeni Şafak gazetelerinden birer yazar seçtim. Mahmut Övür, Abdülkadir Selvi, Fuat Uğur, Emin Pazarcı ve Mehmet Acet’in 2021 yılı boyunca bu konuda yazdıkları yazıların listesini çıkardım.
Gördüğüm kadarıyla, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı hakkındaki yazılar son aylarda iyiden iyiye artmış. Bu konuda en çok yazan isim Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi. Bir yıl içerisinde köşesinde kaleme aldığı 261 yazıdan 53’ü Millet İttifakı’nın adayı hakkında. Selvi’yi, 23 yazıyla Yeni Şafak’tan Mehmet Acet izliyor. Ondan sonra da 15 yazıyla Sabah’tan Mahmut Övür, 12 yazıyla Akşam’dan Emin Pazarcı, 7 yazıyla da Türkiye’den Fuat Uğur geliyor.
Abdülkadir Selvi’nin yazıları, Millet İttifakı’nda gerilim dozu giderek artan müthiş bir kavga hatta savaş yaşandığı algısını veriyor. Adaylık hakkındaki yazılarında bol miktarda savaş-gerilim-tırmanma-rekabet-hesap-hamle-strateji sözcükleri geçiyor. Yazı başlıklarından yaptığım seçkiler, bu bakımdan fikir verecektir:
İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hesabı CHP’yi geriyor (26 Nisan), Cumhurbaşkanlığı savaşı erken başladı (24 Mayıs), Muhalefet cephesinde hesaplar karıştı (11 Haziran), Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında gerilim tırmanıyor (8 Temmuz), Kılıçdaroğlu’nun erken seçim ve İmamoğlu hamlesi (9 Ağustos), CHP’de cumhurbaşkanlığı rekabeti büyüyor (25 Ağustos), İmamoğlu, rotayı CHP Genel Başkanlığı’na mı çevirdi (26 Ağustos), Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasındaki cumhurbaşkanlığı savaşı (27 Ağustos) Kılıçdaroğlu’ndan İmamoğlu’na karşı yeni hamleler (2 Eylül), Kılıçdaroğlu, Akşener ve İmamoğlu’ndan karşılıklı hamleler (3 Eylül), İmamoğlu, cumhurbaşkanı adaylığından vazgeçmiyor (18 Ekim), Kılıçdaroğlu’nda özgüven zehirlenmesi (20 Ekim), Kılıçdaroğlu, İmamoğlu’nu engelleyebilecek mi? (5 Kasım), Akşener’in İmamoğlu ısrarı ve Mansur Yavaş faktörü (29 Kasım), Cumhurbaşkanı adaylığında kim kimi istemiyor (8 Aralık), Ekrem İmamoğlu strateji değiştirdi (15 Aralık), Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasında ipler geriliyor (27 Aralık)
Aday isminde farklı düşünüyorlar
İncelediğim diğer yazarların yazılarında rekabet-gerginlik- savaş gibi sözcükler geçmiyor. Mehmet Acet “karmaşa”, Emin Pazarcı “itişme”, Fuat Uğur “bilmece”, Mahmut Övür ise yaşananları daha çok “operasyon” ve “hamle” sözcükleriyle aktarıyor. Mehmet Acet’in yazılarından seçtiğim şu başlıklar da onun yaklaşımı ile ilgili fikir verebilir:
“Muhalefet cephesinde ‘adaylık’ karmaşası (22 Mayıs), “CHP, Mehmet Şimşek’e adaylık teklifi götürdü mü? (11 Ağustos), Akşener’den Kılıçdaroğlu’na örtülü mesaj: Ben olmuyorsam sen de aday olma! (29 Eylül) Muhalefetin rotası ‘çoklu adaya’ mı dönüyor? (11 Aralık) Kılıçdaroğlu, Yavaş ya da İmamoğlu seçeneğine dönmek zorunda kalır mı?” (29 Aralık)”
Bu konuda Selvi ve Acet’e göre daha az yazı yazan Mahmut Övür, Fuat Uğur ve Emin Pazarcı’da “perde arkası” yerine siyasilerin açıklamaları üzerinden yaptıkları değerlendirmeler öne çıkıyor. Emin Pazarcı, daha çok CHP yöneticilerinin adaylıkla ilgili tavrını eleştiriyor ve bu konuda sık yazmasının gerekçesini “merak edilmesi”ne bağlıyor:
“Doğal olarak merak ediyor ve soruyor insanlar. Biz de görevimizi yapıyor, araştırıp sorguluyoruz: Kim olacak Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı? Hiç haz etmiyorlar, hoşlarına gitmiyor. Çok rahatsız edici buluyorlar. Rahatsız olduklarını da net bir dille ortaya koyuyorlar. ‘Susun, konuşmayın, problem çıkarmayın’ havası içindeler.”
İlginç olan, aylardır Millet İttifakı’nın adayı hakkında yazan ve gelişmeleri izleyen bu yazarların son yazılarında kimin aday gösterileceği konusunda bambaşka noktada olmaları.
Abdülkadir Selvi, Kılıçdaroğlu’nun adaylığa niyetli olduğunu, Gül’ü devre dışı bıraktığını ama İmamoğlu ile çekiştiğini savunuyor. Mehmet Acet son yazısında “Kılıçdaroğlu, Yavaş ya da İmamoğlu seçeneğine dönmek zorunda kalır mı?” diye soruyor. Emin Pazarcı, Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu arasındaki çekişmenin devam ettiğini vurguluyor.
Mahmut Övür ve Fuat Uğur, onlardan farklı düşünüyor. Mahmut Övür, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına daha az ihtimal veriyor, “Gül mü, İmamoğlu mu?” sorusuna yanıt arıyor. Fuat Uğur da Gül’ün aday olabilmek için çaba harcadığını ve İmamoğlu’nun güçlü bir aday olduğunu yazıyor.
Anlaşılan henüz bilmeceyi çözüp, aday ismini netleştirebilmiş değiller!
Söylentiler üzerinden siyasi analiz
Millet İttifakı’nı oluşturan partiler tek aday üzerinde anlaşacak mı, ayrı aday mı gösterecekler, adaylarını ne zaman açıklayacaklar, bu konuda partilerde neler yaşanıyor? Gazetecilerin bunları başta Kılıçdaroğlu ve Akşener olmak üzere ilgili siyasetçilere sorması, perde arkasında yaşananları araştırması ve kamuoyuna aktarması son derece doğal.
Mesele bunun gazetecilik ilkelerine uygun biçimde ve gerçeğe sadık kalınarak yapılmasında. “Kulis” diye yazmak, gazeteciye her istediğini yazma özgürlüğü vermez. Kontrol edilmesi, mümkünse ilgili taraflara sorulması gereklidir. Doğrulanmamış söylentiler üzerinden siyasi değerlendirmeler yapmak iyi niyetle bağdaşmaz.
Ayrıca gazetecilerin bütün partilerle ilgili verilere aynı nesnel ölçütlerle yaklaşması, aynı özenli dili kullanması gereklidir. Bir gazetecinin iktidar partisine yakın olması, iktidar partisini desteklemesi, objektifliğine engel oluşturmamalıdır.
Ama iktidar yanlısı gazetelerdeki Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı hakkındaki yazıların çoğunda objektiflikten bahsetmek mümkün değil. Yazılardaki taraflı yaklaşım bir yana, siyasi bir süreci, “savaş” sözcüğüyle tanımlamak bile CHP-İyi Parti söz konusu olunca nasıl harcı âlem bir dil kullanılabildiğini gösteriyor.
Siyaset yazan gazetecilerin unuttuğu bir nokta da gazetecinin görevinin siyasetçilere akıl vermek olmadığı. Nihayetinde kimin aday gösterileceği, adayın ne zaman açıklanacağı -seçim tarihi de henüz belli olmadığına göre- siyasi bir tercih konusu. O tercihi etkilemeye çalışmak gazetecilik sınırının aşılmasıdır.