27 Kasım 2024 Çarsamba
Akşener’e “Kürdistan” diyen vatandaş hakkındaki “istihbari bilgi” de neyin nesi? – Faruk Bildirici

Akşener’e “Kürdistan” diyen vatandaş hakkındaki “istihbari bilgi” de neyin nesi? – Faruk Bildirici

Yeni Şafak’ın, “Küstahlığa cılız cevap” haberi, bir haberin nasıl yazılmaması gerektiği konusunda çarpıcı bir örnekti. Üç paragraflık kısacık bir haberde birden fazla dil yanlışı ve etik ihlal vardı. Gereksiz biçimde uzatılmış olan ve haberi özetleyen ilk cümleden başlayalım incelemeye:

     “İyi Parti lideri Meral Akşener, Siirt’te ziyaret ettiği esnafın ‘Bulunduğun yer Kürdistan’dır’ sözlerine cılız cevabı tepki toplarken gözaltına alınan esnafın, PKK/DGH üyesi olduğuna yönelik istihbari bilgi bulunduğu, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ ve ‘terör örgütü propagandası yapmak’tan da suç kaydı olduğu ortaya çıktı.”

    Akşener’in yanıtı eksik yazılmış

     Hemen soralım, Akşener’in tepkisinin “cılız” olduğuna kim karar vermiş? Haberde herhangi bir kişinin değerlendirilmesi aktarılmıyor.  Üstelik de Akşener’in yanıtının “cılız” olduğunu kanıtlamak için haberde “Bu sözlere tepki göstermeyen Akşener, “Bir miyiz, bütün müyüz? Sen buna ‘evet’ diyorsan… Seni inkâr eden yok’ şeklinde yanıt verdi” denilmiş.

   Oysa gerçekte Akşener’in yanıtı bu kadar kısa değil. Cemil Taşkesen adlı esnaf özetle “Dilimiz inkâr ediliyor, kimliğimiz inkâr ediliyor, ‘Kürdistan’ inkâr ediliyor. Biz buna karşıyız. Şu an sizin bulunduğunuz yer ‘Kürdistan’dır ama ne yazık ki Meclis’te bu ‘Kürdistan’ inkar ediliyor” deyince Akşener, ona şu karşılığı vermiş:

      “İnsanların Kürt, Türk, Alevi, Sünni olması etnik aidiyetleridir. Dini aidiyetlerine, mezhepsel aidiyetlerine herkes saygı duymak zorundadır. Sen, ‘Burası Kürdistan’ diye tariflersen… Ben başından beri bir şey söylüyorum. Biz bu ülkenin sınırları içerisinde bir bütün müyüz, değil miyiz? Sorunun cevabı bir. O cevabı da verecek olan hem sensin hem benim. Ben Türk’üm, sen Kürt’sün. Dolayısıyla bir Kürt’le bir Türk’ün vereceği bir cevaptır.

     Diyeceğim ki ‘Cemil, bu coğrafyada, bu Anadolu coğrafyasının bir bütün olarak, ta Edirne’den Kars’a denir ya, oraya kadar olan sistemin içinde pek çok etnik aidiyet var, pek çok dini, yani Müslümanlığın içinde farklı farklı inançlar var, mezhepler var. Bunlarla ilgili biz bir miyiz, bütün müyüz? Sen buna ‘evet’ diyorsan… Seni inkâr eden yok. Onu böyle kabul etmem mümkün değil. Bu ayrışmadır. Bunu kabul etmem mümkün değil.”

    Yeni Şafak’ın haberinde Akşener’in bu cümleleri aktarılmadan “cılız” nitelemesi kullanılarak okura değerlendirme fırsatı tanınmıyor ve yanlış bilgi veriliyor. Bununla da kalınmıyor, Akşener’in esnafa verdiği cevaba “tepki gösterildiği” vurgulanıyor. Ama kimlerin tepki gösterdiği konusunda da haberde hiçbir bilgi yok.  Demek ki, Akşener’in cevabının cılız olduğuna” ve “Akşener’in tepki topladığına” karar veren de gazetecinin kendisi.

    Bir gazetecinin haberde böyle bir hüküm verme hakkı olamaz. Sanki birileri söylemiş gibi “tepki toplarken” gibi genel ve öznesiz ifadeler kullanmak da gazetecinin hüküm verdiği gerçeğini örtmeye yetmez.

    “İstihbari bilgi” suç kanıtı olamaz

    Gelelim haberin giriş cümlesinin ikinci bölümüne. Akşener ile konuşan esnaf Cemil Taşkesen’in “PKK/DGH üyesi olduğuna yönelik istihbari bilgi bulunduğu” öne sürülüyor. Bunun dayanağı da yok haberde. Sadece haberin son cümlesinde şöyle deniliyor:

    “Alınan bilgiye göre, Taşkesen’in bölücü terör örgütü PKK ve örgütün gençlik yapılanması Devrimci Gençlik Hareketi (DGH) üyesi olduğuna dair istihbari bilgi bulunduğu belirtildi.”

   Yine aynı genel, öznesiz bir cümle. Kim belirtti bu bilgiyi? Belli değil. Hem “alınan bilgiye göre” diye başlayan cümle o kadar garip ki! Taşkesen’in örgüt üyesi olduğu değil “belirtilen”, örgüt üyesi olduğuna dair istihbari bilgi bulunduğu!

     Kimin “istihbari bilgisi” o da belirsiz. İşte bu kaynağı şüpheli bir istihbari bilgi duyumuna dayanarak söz konusu esnaf, PKK üyesi olarak sunulmaya çalışılıyor. Ama bir kişi hakkında “istihbari bilgi” olsa bile bu durum onu örgüt üyesi kabul etmeye yetmez. Kaldı ki, Cemil Taşkesen’in hakkında örgüt üyeliği hakkında hukuki kanıt olsa dışarda serbest geziyor olmazdı.

   Suç kaydı kişiyi suçlu göstermeye yetmez

   Zaten kaynağı şüpheli bir “istihbari bilgi duyumu” nun bu kişiyi PKK’lı ilan etmeye yetmeyeceği fark edilmiş olsa gerek ki, bir de hakkında 2015 yılında “Cumhurbaşkanı’na hakaret” ve “terör örgütü propagandası yapmak”tan da suç kaydı olduğu öne sürülmüş. “İstihbari bilgi”ye bir de “suç kaydı” iddiası eklenmiş yani…

    Suç kaydı ne demek? Burada da açık bir kaynaktan bahsedilmiyor ama muhtemelen bir soruşturma nedeniyle bu kişi hakkında Emniyet ya da başka bir güvenlik biriminde hakkında bir kayıt oluşturulduğu kastediliyor.

    Peki bir kişi hakkında suç kaydı olması onu suçlu göstermeye yeter mi? Kesinlikle hayır.  Gözaltına alınmış olması, hakkında soruşturma açılması kişiyi suçlu yapmaz. Suçlu olduğunu yazabilmek için soruşturmanın nasıl sonuçlandığı, mahkum olup olmadığı bilgisine de sahip olmak gerekir. Oysa haberde bu konu hakkında hiçbir bilgi yok. Hatta mahkum olduğu yazılmadığına göre belki de sadece bir ihbar üzerine yapılan inceleme söz konusu.

    Böyle olunca da hakkında bir mahkumiyet kararı olmayan Cemil Taşkesen adlı bu esnafın haberde cumhurbaşkanına hakaret etmiş ve terör örgütü propagandası yapmış bir “suçlu” gibi gösterilmesi düpedüz haksızlık.

    Bu haksızlığı Siirt Emniyet Müdürü Halit Aziz Yılmaz da yaptı; sosyal medyadaki paylaşımında aynen şöyle yazdı:

     “İYİ Parti Genel Başkanı Meral AKŞENER’in Kurtalan ilçesindeki esnaf ziyareti esnasında Terör Örgütü Propagandası Yapan C.T. isimli şahıs, başlatılan soruşturma kapsamında, 29.10.2021 tarihinde ikametinde yakalanarak gözaltına alınmış olup, işlemleri devam etmektedir.”

     Hukuk kurallarını uygulamakla yükümlü bir emniyet müdürünün gözaltına alınan kişi hakkında hüküm beyan etmesi de haksızlık. Ama savcılık, ifadesini aldıktan sonra Cemil Taşkesin’i serbest bıraktı. Soruşturma devam eder de dava açılır mı onu zaman gösterecek.

   Adalet duygusu yitirilmiş haberler

   Elbette Akşener’i tepkisiz, onunla konuşan esnafı “suçlu” göstermeyi hedefleyen haberden sadece altında imzası olan muhabir sorumlu tutulamaz. Asıl sorun Yeni Şafak gazetesinin izlediği iktidar yanlısı tavrın haberlere de hakim olmasında.

     Yeni Şafak’ın bu çizgisinin sonucu olan “Küstahlığa cılız cevap” haberi de taraflı, hedef gösteren ve gazetecilik etik ilkelerine aykırı bir haber. Somut verilere karşı bile nesnel bakılamamış, adalet duygusu yitirilmiş. En önemlisi de ifade özgürlüğü hedef alınmış bu haberle.

    Beğenirsiniz ya da yanlış bulursunuz ama neticede bir vatandaş düşüncesini dile getirmiş. Suçu övmediği, nefret söylemi içermediği sürece ifade özgürlüğünü desteklemek gerekir. “Vay Kürdistan” dedi diye yüklenmek yerine itirazınızı yazar, eleştirir, tartışırsınız.

      Ne yani, bir vatandaş bir siyasi parti genel başkanıyla rahatça konuşamasın, görüşlerini ifade etmesin mi? Fikirler baskıyla değişmeyeceği gibi yasakçılığı savunmaya da gazetecilik denemez.