23 Kasım 2024 Cumartesi
Türkiye’nin göçmen politikası değişiyor mu?

Türkiye’nin göçmen politikası değişiyor mu?

Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinin ardından, olası göç dalgasının hedefindeki Türkiye’de, göçmen politikaları da tartışma konusu. Muhalefetin, şimdiye kadar Suriye iç savaşı nedeniyle ülkelerinden kaçanlara yönelik “açık kapı politikası” uygulayarak, “Türkiye’yi yol geçen hanına çevirmekle” eleştirdiği iktidar partisinde ise düzensiz göçmenlere karşı, eylem ve söylem değişikliği dikkat çekiyor.

Hükümetin önümüzdeki günlerde, başta Suriyeliler olmak üzere düzensiz göçmenlere dönük yeni bir eylem planını yaşama geçireceği, bu kapsamda bir “Göç Bakanlığı” kurulabileceği de siyasi kulislerde konuşuluyor.

Bu gelişmelere ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Mültecileri ülkelerine göndermek için çalışmamız var” açıklaması, “İktidar göçmen politikasını değiştiriyor mu?” sorusunu gündeme getirdi.

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı (İGAM) Metin Çorabatır, hükümetin düzensiz göçmenlere yönelik aldığı yeni kararlar ve göçmen politikası konusundaki tartışmalara ilişkin BBC Türkçe‘den Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtladı.

“Sığınma sistemini belirleyen iç kamuoyu ve seçim kaygıları”

MetinÇorabatır, hükümetin göçmen politikasında çok köklü değişiklik yapacağına ilişkin somut bir adım görülmediğini ifade ediyor.

Muhalefetin mülteci karşıtı söylem ve kampanyalarının siyaseten prim yaptığına dikkat çeken, Çorabatır’a göre Türkiye’de sığınma sistemini, “iç kamuoyu ve seçim kaygıları” belirliyor ve bu durumdan iktidar da etkileniyor:

“Muhalefetin göçmen karşıtı çok yoğun bir kampanyası var. Sosyal medyada nefret söylemine varan yaklaşımlar, Kılıçdaroğlu’nun, davul ‘zurnayla yollayacağız’ söylemi çok prim yapıyor. Bu durum, bütün iktidarlara ve bizdeki iktidara büyük bir oy kaybettiriyor, o kesin. 2019 seçimlerindeki muhalefetin seçim başarıları bunu kanıtlıyor.

“Bunun üzerine de Afganistan’daki olaylar gelişmeye başladı. Bu sefer de ‘Afganistan’dan büyük bir göç başladı, eli silahlı genç erkekler, rejimi değiştirmek üzere Türkiye’ye geliyor’a dönüştü olay. Şu anda bir kitle göçü yok. Ama bu hava yaratıldı ve hakikaten kamuoyunda karşılık buluyor. Bir elit söylemi olarak görüyorum ben ve bu elit söylemi tabanı kışkırtıyor. Ve bu Ankara Altındağ’daki olaylara kadar geldi. Buna karşın iktidar da kendini savunacak bir söylem geliştiremiyor. ‘Uluslararası sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz, mültecileri topluma adapte etmeye çalışıyoruz, diyemiyor, onun için de çelişkili ifadeler kullanıyor. Türkiye’nin şu anda sığınma sistemini belirleyen iç kamuoyu ve gelecekteki seçim kaygıları, ana ölçüt bu.”

“Gönderilenler geri dönecekler”

Ankara’da kayıtlı olmayan göçmenlerin illerine gönderilme kararının Altındağ olaylarının ardından alındığına işaret eden Çorabatır, 2019 yerel seçimlerinde İstanbul’un CHP’ye kaybedilmesinden sonra da İstanbul Valiliği’nin bütün düzensiz göçmenler için “kayıtlı oldukları şehirlere gönderilmeleri” kararı aldığını ancak sonrasında bunun “unutulduğuna” dikkat çekiyor.

İktidarın bu adımları da muhalefetin “göçmen politikaları yok” söylemine karşı attığını kaydeden Çorabatır’a göre, “kayıtlı illere geri gönderme” çözüm olmayacak:

“Çünkü o şehirlerden niye geldikleri apaçık. İş bulamıyorlar. Ancak Ankara’da İstanbul’da iş buluyorlar. Bunların nedenleri araştırılmadan, analiz edilmeden, bu insanları götürüyoruz, dediler. Emin olun gidenler aynen mecburen geri dönecekler. Bu açıdan bir iktidar açısından bu konuda bir sertleşme var. Nedeni de iç kamuoyu, muhalefetin ‘Türkiye’de bir sığınma sistemi yok, elini kolunu sallayan geliyor’ söylemine karşı, hükümet de ‘İşte var, biz geri gönderiyoruz kayıtlı oldukları şehirlere’ diyor.”

O nedenle hükümetin attığı adımları büyük bir politika değişikliği olarak görmemek gerektiğini belirten Çorabatır, çünkü göçmenlerin Suriye’ye ya da geldikleri diğer ülkelere geri gönderilmesi, düzensiz göçmenlere “geçici koruma görevi”nden vazgeçmesi gibi bir durum olmadığını vurguluyor.

“Entegresyonun yasaklanmasından kaynaklı”

Türkiye, önemli bir iç politika enstrümanı haline de gelen göçmen sorununun çözümü için neler yapabilir?

Çorabatır’a göre sorunun nedeni, Türkiye’nin göçmenlere “statü vermemesi” ve hala “geçici koruma” ile yetinip, göçmenlere “entegrasyon yasağını” sürdürmesi. Bu nedenle de yüz binlerce göçmenin korku, tedirginlik içinde olduğunu ve yaşamlarının nasıl şekilleneceğinin “pamuk ipliğine bağlı olduğunu” vurgulayan Çorabatır, “Bu anlamda da bir değişiklik yok. Sorun büyüyor. Çözümü, bu insanlara statü vererek, yani haklar tanıyarak, coğrafi kısıtlamayı kaldırmak. Siyasi açıdan zor bir karar ama bence tek kalıcı çözüm yerel entegrasyon” görüşünü dile getiriyor.

Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini geçici koruma olarak yerine getirdiğini belirten Çorabatır, geri gönderme veya üçüncü ülkeye gönderme seçeneklerinin de şu anda uygulama pratiğinin olmadığını ifade ediyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun son dönemde yaptığı “Mültecilerin ülkelerine gönderilmeleri için çalışmamız var” açıklamalarına dikkat çeken Çorabatır, BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi’nin yaptığı son açıklamalarında da, “Türkiye’ye daha çok yardım yapılarak, bu insanları Türkiye’de korumaya devam edeceğiz” mesajı verdiğine dikkat çekti.

Afgan göçmenlerin durumu

Taliban’ın yönetimi ele geçirdiği Afganistan’dan gelebilecek göçmenler konusunda da uygulanacak politikanın net olmadığını ifade eden Çorabatır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Türkiye Suriye veya Afganistan kaynaklı ilave bir yükü kaldıramaz” mesajının dikkat çekici olduğunu ifade ediyor.

Şu anda Afganistan’dan büyük bir göç akımı olmadığını vurgulayan Çorabatır, uluslararası toplumun daha çok yaklaşan kış koşullarını da dikkate alarak insanları Afganistan’da ya da komşu ülkeler olan Pakistan, İran, Tacikistan gibi ülkelerde koruma sağlamaya dönük bir yaklaşım içinde olduğunu vurguluyor. Ancak ilerleyen süreçte, Afgan göçmenlerin Türkiye sınırlarına dayanmasını da olasılık dahilinde olduğunu belirterek, ” O zaman Türk hükümeti ne yapacak? Burada İran’ın, başka ülkelerin tutumuna bakılacak, hakikaten Türkiye bana göre alabilir, ama şu koşullarda hiçbir iktidar siyaseten çok hassas bir ortamda bunu yapamaz” diyor

“Öncelikle göç mevzuatı değişmeli”

Henüz bir karar alınmamakla birlikte iktidar partisinde bir süredir “göç bakanlığı” kurulması da tartışılıyor. Çorabatır, bakanlıktan önce Türkiye’nin “göç mevzuatını”yenilemesi gerektiğine işaret ediyor.

Türkiye’nin 2014’de uygulamaya giren Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kuruluşuna ilişkin yasanın Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği perspektifi doğrultusunda çıkarıldığını vurgulayan Çorabatır ancak bu yasanın daha çok “bireysel başvurularda uygulanacak prosedürlere” ilişkin bir düzenleme olduğuna dikkat çekiyor.

Kitlesel göç durumunda karar vericinin Cumhurbaşkanlığı kabinesi olduğunu ifade eden Çorabatır, bu yasanın en büyük eksiğinin de “coğrafi kısıtlamaya devam etmek ve statü tanımamak” olduğunu vurguluyor.

Suriyeli göçmenlerin sayısı arttıkça ve süre uzadıkça, İçişleri’nin yanı sıra Sağlık, Milli Eğitim, Aile ve Çalışma Bakanlıklarının da devreye girmek durumunda kaldığını belirten Çorabatır, bu durumun da kurumlar arasında koordinasyon sorunu ortaya çıkardığını ifade ediyor. Bu karmaşayı gidermek için bakanlık kurulabileceğini ancak öncelikle yeni bir göç mevzuatı ve politikasının oluşturulması gerektiğini vurguluyor:

“Göç idaresi iyi bir insan kaynağı yetiştirdi. 3 bin kişilik kadro verilmişti daha çok koruma alanındaydı, değişik alanda da yetiştiler ama onun takviye edilmesi lazım. Bütün bunlar ciddi olarak planlanmalı, ‘Sırf bakanlık kuralım veya iç politikaya yönelik bakanlığımız da var’ demek için olmamalı. Önce politika belirlenmeli, o politika da uluslararası standartlarda olmalı. Onu yürütecek bir bakanlık ve insan kaynağı oluşturulmalı. Siyasi etkilerden olabildiğince uzak bir bakanlık olmalı. Uluslararası standartla mülteci koruması çerçevesinde hareket eden bir yapıda olmalı. Ama bakanlık kurulmadan önce mevzuatı yeniden gözden geçirmemiz lazım.”