İstanbul Esenler’de gözaltına alınan Harun Çapkan polis şiddetine maruz kaldığını öne sürünce Emniyet nezarette kafasını demirlere vurma görüntüsü açıkladı. Alternatif medya sadece iddiayı, yaygın medya açıklamayı yayımladı. Medyanın iki farklı yüzünü bu olayda inceledim,
Türkiye’de gazeteciliğin iki farklı yüzü, İstanbul’un Esenler ilçesinde yaşayan Harun Çapkan’ın gözaltına alınması ve sonrasında polis şiddetine maruz kaldığı iddialarıyla bir kez daha gözler önüne serildi.
Harun Çapkan’ın medyaya konu olan öyküsü, 2 Mart günü bir berberden çıktığı sırada polis tarafından “maske takmadığı” gerekçesiyle uyarılmasıyla başladı. İtiraz etmesi üzerine de polisle aralarında tartışma çıktı, ardından gözaltına aldı. Bir gün gözaltında kaldıktan sonra da “polise mukavemet” suçlamasıyla yargıç karşısına çıkarıldı; haftada iki gün imza vermesi koşuluyla serbest bırakıldı.
Harun Çapkan, bir gün sonra da yüzünde ve başındaki darp izleriyle Mezopotamya Ajansı’nın (MA) kamerasının karşısına geçti, polislerin kendisini dövdüklerini öne sürdü:
“Ters kelepçe takıp araca bindirdiler. Küfür etmeyin deyip tepki gösterdiğimde ise beni dövmeye başladılar. Elektroşok verip ayaklarının altını öptürmeye çalıştılar. Daha sonra bayıldım ve gözümü karakolda açtım.
Karakolda kamera olduğu için şiddet uygulamadılar. Bir gün burada tuttuktan sonra ifadeye çağırdılar. Adliyeye gitmeden önce beni hastaneye götürdüler orada darp raporu aldım. Suç duyurusunda bulundum ve suçlu oldum. Bu da yetmiyormuş gibi şişen yüzümü arabaya vurarak dağıttığımı söylediler.
Kürt olduğumuz için aşağılayıcı davranıyorlar. Ben hakkımı arayacağım. Bu yapılan bir zulümdür.”
Harun Çapkan’ın iddialarını içeren Mezopotamya Ajansı haberi, Gazete Duvar, Artı Gerçek, Demokrat Haber ve bazı internet sitelerinde hemen aynen yayımlandı.
Alternatif medyanın eksikleri
Gazetecilik açısından bakıldığında elbette bir gencin polis şiddetine uğradığını öne sürmesi bir haber. Fakat haber yapılırken bu kişinin anlattıkları hiç sorgulanmamış, aydınlatıcı sorular sorulmamış. Örneğin, “Elektroşok verip ayaklarının altını öptürmeye çalıştılar. Daha sonra bayıldım ve gözümü karakolda açtım” diyor. Ama karakola götürülürken yani polis aracı içerisinde kendisine nasıl elektroşok verilip, ayaklarının altının öptürülmeye çalışıldığı bile sorulmuyor. Dolayısıyla bu iddia havada kalıyor. Kürt olması ile polisle tartışması arasında ilişki kurmasının somut nedenleri de sorulmuyor.
Dahası, haber yapılırken sadece Harun Çapkan’ın sözlerine dayanmak yerine en azından gözaltına alınması sırasında etrafta olanlarla konuşulması, araştırılması gerekirdi. Emniyet’in de görüşünün alınması gerektiğini söyleyeceğim ama mümkün olmadığının farkındayım.
Türkiye’deki gazeteciliğin bir yüzü bu. İnsan hakları konusunda duyarlı olan, insan haklarına aykırı gelişmeleri aktarmaya özen gösteren ama gazetecilik yetenekleri ve gazetecilik kodlarını yaşama geçirmede eksikleri olan alternatif medya.
Yaygın medya insan haklarına duyarsız
Bir de gazeteciliğin diğer yüzü var ülkemizde. İnsan haklarıyla ilgili iddiaları çoğunlukla görmezden gelen, bu konudaki gelişmeleri resmi açıklamalar üzerinden aktarmayı yeğleyen bir gazetecilik anlayışı hakim yaygın medyada.
Harun Çapkan’ın polis şiddetine maruz kaldığı iddiaları da yaygın medyada kendine yer bulamadı. Yaygın medya, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün, Harun Çapkan’ın iddialarını yalanlamak için karakoldaki güvenlik kamerası görüntülerini yayımlaması üzerine devreye girdi.
Demirören Haber Ajansı’nın (DHA), “Polis defalarca başıma vurdu’ dedi nezarethanedeki akıl almaz görüntüleri ortaya çıktı” başlığıyla geçtiği haberde Harun Çapkan’ın karakol görüntüleri de yer alıyordu.
Harun Çapkan’ın iddialarını haber yapmayan Sözcü, Yeniçağ, Milliyet, Türkiye internet siteleri ile Akşam ve Posta gazeteleri, DHA’nın haberini, “Polis dövdü’ dedi ama foyası ortaya çıktı” ya da “Nezarethanede dayak yalanı” gibi başlıklarla kullandı.
MA’nın haberi tamamen Harun Çapkan’ın sözlerine dayanarak yazılmıştı; DHA’nın haberi ise tamamen polisin verdiği bilgiye ve 2 dakikalık güvenlik kamerası görüntüsüne dayanıyordu:
“Harun Ç.’nin iddiaları üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü karakolun güvenlik kamerası görüntülerini yayınladı. Nezarethaneyi gören güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerde Harun Ç.’nin bir süre içeride dolaştıktan sonra demir kapı ve parmaklıklara defalarca kafasıyla vurduğu görülüyor.
Harun Ç.’yi o sırada polis merkezinde bulunan polislerin güçlükle engellediği de görüntülere yansıyor. Harun Ç.’nin ‘küçük yaşta çocuğun cinsel istismarı’, ‘alıkoyma’ gibi suçlardan 17 kaydı bulunduğu da belirtildi.”
Yaygın medyanın haberindeki yanlış
DHA’nın bu haberinde gencin soyadı kodlanmıştı. Oysa Harun Çapkan, bir gün önce kendi adı ve görüntüsüyle açıklama yapmıştı. Artık soyadını kodlamaya gerek kalmamıştı.
En önemlisi, DHA’nın haberinde de gazetecilik araştırması yoktu; haber sadece polis açıklamasına dayanıyordu. Olayın polis açısından aktarıldığı haberde, “Harun Ç. olup bitenin polis merkezinin güvenlik kamerasına yansıdığını söyledi” denilmişti. Halbuki, Harun Çapkan, MA’nın haberinde “Karakola götürülürken polis şiddetine maruz kaldığını öne sürüyor, ‘Karakolda kamera olduğu için şiddet uygulamadılar’ diyordu. DHA’nın haberi iddiayı yanlış aktarmıştı.
Bu nedenle Harun Çapkan’ın karakola götürülürken şiddete maruz kalıp kalmadığının ayrıca araştırılması gerekiyordu. Kaldı ki, nezarethane görüntülerinde elleri arkadan kelepçeli olan Harun Çapkan’ın gömleğinin açık ve atletinin yırtıldığı görülüyor. Bu da oraya getirilirken polislerle arasında bir arbede yaşandığına işaret ediyor.
İddiayı aktaran yanıtı da yayımlamalı
Bütün bunlara rağmen DHA’nın haberinde yer alan nezarethane görüntüleri önemli bir kanıt. Harun Çapkan, bu görüntülerde başını ve omuzunu üç kez demirlere vuruyor. Ama polis hemen müdahale ediyor, onu durduruyor.
Gerçi bu görüntüler sadece 2 dakikalık. Görüntülerin öncesi ve sonrasında neler olduğu bilinmiyor ama Harun Çapkan’ın yüzündeki izler ile gözünün etrafındaki morarmanın başını demirlere vurmasından kaynaklanmış olması mümkün.
Böyle olunca da Harun Çapkan’ın iddialarını yayımlayan alternatif medya kuruluşlarının, Emniyet’in bu açıklamasını da okur ve izleyicilerine aktarması gerekiyordu. İddiaları aktarıp, önemli bilgiler içeren açıklamayı görmezden gelmek doğru bir gazetecilik tavrı olamaz.
Eğer İstanbul Emniyeti’nin bu açıklamasının da olayı yeterince aydınlatmadığı düşünülüyor ise -ki bence de hâlâ bazı karanlık noktalar var- önce Emniyet açıklamasını yayımlamak sonra da araştırmaya devam etmek gerekir. Harun Çapkan’a gidip “Mezopotamya Ajansı’na verdiği demeçte nezarethanede başını demirlere vurduğundan neden bahsetmediğini” sormak zor olmasa gerek.
Araştırmadan, sorgulamadan sadece suçlamaları yayımlayıp sonra da iddiayı yalanlayan açıklamaları, kanıtları yok sayan, böylece haberi orada yetim bırakan gazetecilik, amaçladığının tersine bu ülkedeki insan hakları mücadelesine zarar verir. Gazeteciliğe de…