23 Kasım 2024 Cumartesi
Kızılay’dan “hediye kolisi” alan gazetecilerin suç ortaklığı – Faruk Bildirici yazdı

Kızılay’dan “hediye kolisi” alan gazetecilerin suç ortaklığı – Faruk Bildirici yazdı

Kızılay bir yardım kuruluşu.  Misyonunu da “Proaktif bir kurum olarak afetlerde ve olağan dönemde ihtiyaç sahipleri ve korunmasızlara yönelik yardım sağlamak, toplumda yardımlaşmayı geliştirmek” olarak tanımlıyor.

     Doğal olan böyle bir kuruluşun “yardım kolileri” dağıtması. Nitekim bugüne değin de hep Kızılay’ın “yardım koli”lerini gördük, bu kolilerle ilgili haberler okuduk. Kızılay’ın “hediye kolisi”ni görmeye ise alışık değiliz.

    Habertürk televizyonundan Mehmet Akif Ersoy da daha önce görmemiş olacak ki, Kızılay’dan bir hediye paketi gelince tepkisini açığa vurmadan duramadı. Sosyal medyadan canlı yayın yaparak Kızılay’dan kendisine hediye paketi geldiğini dünya aleme ilan etti:

     Kuşe kağıda basılmış Kızılay raporu

      “Az önce aşağıya indim. Kargolarım gelmişti, kargolarımı aldım masama geldim. Aralarında Türk Kızılayı’nın hepimize göndermiş olduğu, buradaki spiker arkadaşlara yetkililere göndermiş olduğu, aşağıda bir dünya Kızılay kolisi vardı. Şaşırdım, ne ola ki bu dedim sizle de paylaşmak istedim. Çünkü çok rahatsız oldum.”

    Ersoy, kutuyu canlı yayında açtı. Adına yazılmış bir mektup, altı tane Kızılay maden suyu, kahve bardağı, maske, dezenfektan ve 2019 yılı Kızılay faaliyet raporu çıktı koliden. Ersoy, bu kitapçığı gösterirken “Zaten problem ne biliyor musunuz? Bir kere bu kalitede, kuşe kâğıda, sadece fotoğraflarla dolu basılmış olması. Geçtim. 2020 yılını bitirdik, Kızılay 2020 yılında faaliyet yapmadı mı, 2019 yılının faaliyet raporunu gönderdi?”

     Haklı bir soruydu doğrusu. Basımını yeni tamamlayabildikleri için mi 2019 yılının raporunu gönderdiler? Yoksa 2020 raporunu göndermeye değer bulmadılar mı? 2021 yılına girmişken bir gazeteciye 2019 yılının faaliyet raporunu göndermenin mantığını anlamak zor.

     Mehmet Akif Ersoy’a tebrik

      Raporu yeniden koliye koyup ekrana dönen Ersoy, iki gün içinde 403 bin kişinin izlediği ve dört dakikadan kısa süren bu canlı yayını şu sözlerle noktaladı:

    “Şimdi Kızılay’da tanıdığım başkan dâhil pek çok arkadaşım var, yayını izliyorlarsa bana kızmış olabilirler ama hakikaten üzüldüğüm için paylaşıyorum. Olmamış yani bu çok gereksiz olmuş yaa. Şu kolileri göndermek Kızılay’ın işi değil, bize göndermek hiç işi değil. Biz çok şükür hele soda alabiliriz, sizin paranızı harcayacağınız başka yerler olması lazım.”

     Son derece yerinde bir itiraz bu. Gazetecilere hediye paketleri göndermek Kızılay’ın işi olamaz. Yardım yapması amacıyla aktarılan kaynakları, gazetecilere hediye için kullanamaz. Kızılay yönetiminin bu faaliyeti, kurumun temel misyonuyla çelişiyor.

      Böyle bir halkla ilişkiler faaliyetine girişmesi, Ensar Vakfı’na 8 milyon dolarlık bağışta aracı olarak kullanılması gibi son dönemde Kızılay’la ilgili olarak ortaya çıkan “şaibeli işlemleri” akla getiriyor. Kızılay yönetiminin, şaibeli işlemleri ve eleştirileri unutturmak için gazetecilere şirin gözükme çabasına girdiğini düşündürüyor.

    Dün sabah Ersoy’un sosyal medyadaki görüntülerini izledikten sonra Kızılay’a soru yönelttim. Hediye kolilerinin kaç gazeteciye gönderildiğini, başka kimlere hediye gönderildiğini, nedenini ve maliyetini sordum. Henüz bir yanıt gelmedi.

      Habertürk’ün bulunduğu Ciner Medya Grubu binasına bile çok sayıda koli gelmesi, Ersoy’un da dediği gibi başka tv kanalları ve gazetecilere de gönderildiğini gösteriyor. Hakkında şaibeler bulunan Kızılay gibi bir yardım kuruluşunun hediyesine, o koliyi alan bütün gazetecilerin itiraz etmesi gerekirdi.

  İtiraz yerine hediye kolilerini sessizce alanlar Kızılay yönetiminin görevlerini ve kurum kaynaklarını kötüye kullanmalarını onaylamış oldular. Daha doğrusu “suç ortağı” durumuna düştüler.

    Kızılay’ın hediye yanlışını seslendiren tek televizyoncu olduğu için Mehmet Akif Ersoy’u tebrik etmek gerek.

    Kızılay’ın paraları savurması haberdi

    Açık yürekli ve ilkeli duruşu nedeniyle Ersoy’u kutluyorum ama iki konuda da eleştirim var kendisine. Birincisi, Kızılay’ın hediye kolileri göndermesi haber değeri de taşıyor.  Çünkü kendisinin de ifade ettiği gibi Kızılay gibi bir kurumun, yardım paralarını amacı dışındaki işlere savurması söz konusu.

     Ersoy, yılların gazetecisi ve Habertürk’te de haber programları sunuyor. Dolayısıyla Kızılay’ın hediye kolisini öncelikle Habertürk’te haber olarak yayımlamalıydı.

     Tabii aynı binada Kızılay kolisini doğal görüp itiraz etmeyen onca televizyoncu ve yönetici varken yayımlanır mıydı, o ayrı bir soru. Ama koliyi alır almaz sosyal medyada yayımlamak yerine yöneticilere haber olup olmayacağını sorması daha doğru olurdu.

     Nitekim Habertürk’te haber olmadı ama Ersoy’un Kızılay’ın hediye kolisiyle ilgili sosyal medyadaki tepkisi birçok internet sitesinde haber olarak yayımlandı. Ben de kendisine sosyal medya hesabı üzerinden neden haber yapmadığını sordum ama yanıt alamadım.

   Hediyelerin örtülü reklamı yanlış

    Ersoy’a ikinci eleştirim de Kızılay dışındaki şirket ve mağazalardan gazetecilere hediye gelmesini ve bunların sosyal medya hesabından reklamının yapılmasını doğal görmesi. Çünkü Ersoy, Kızılay’ın hediye göndermesine karşı çıkmasının gerekçesini canlı yayında şöyle açıkladı:

      “Kızılay’a teşekkür ediyorum bize bir şeyler göndermişsiniz yeni yıl için ama işinizin bu olmadığını düşünüyorum. Bize mesela şirketler, ne bileyim mağazalar promosyon ürünü gönderirler; kitap, kalem gönderirler veya işte herhangi bir şey hediye ederler.

    Biz gazetecilere televizyonculara bu tür hediyeler gönderilir. Hediyeler de şundan dolayı gönderilir, siz sosyal medya hesabınızdan paylaşırsınız, bir anlamda PR’ını yapmış olursunuz. Biraz tanınan bir şahsiyet olduğunuz için de toplum reklam olarak görülür vs.

     Kızılay’ın buna kesinlikle ihtiyacı yok. Çünkü Kızılay bizden ne zaman bir şey istese mesela kan stokları tükendi geçtiğimiz günlerde biz yayın yaptık. Biz zaten Kızılay’ı kendimizden bir parça olarak görüyoruz ve destek istediklerinde Kızılay’a her türlü desteği veriyoruz.”

     Eğer Ersoy, şirketlerden gelen promosyon ürünlerini sosyal medya hesabından paylaşıp reklam yapıyorsa bu sözleri bir itiraf! Yok hayır çevresinde olanları böyle anlatıyorsa o zaman da gazetecilerin hediye alıp bunların reklam yapmasını normalleştiriyor, doğal görüyor.

   Değeri küçük olan yılbaşı gibi özel günlerde gelen hediyelerden söz ediyorsa mesele yok. Ama değerli hediyelerden söz ediyorsa bu yanlış. Gazeteci ya da televizyoncuların, habere konu olan ya da olacak kişi, şirket ve kurumlardan hediye alırsa onlarla arasında çıkar ilişkisi kurulmuş olur. Bu da bağımsızlığını, tarafsızlığını zedeler.

    Bir gazeteci ya da televizyoncunun, -değerli ya da değersiz- şirketlerden aldığı hediyelerin sosyal medyada “açık” ya da “örtülü” reklamını yapması da evrensel gazetecilik ilkelerine aykırıdır. Okur ve izleyicinin güveninin kötüye kullanılması, haberciliğin reklamcılıkla birbirine karıştırılması anlamına gelir.

     Yanlışlar yaygınlaşınca doğruymuş gibi bir izlenime kapılmayalım lütfen.