“Artık geriye sayım yok.”
Avrupa Birliği’nin Brexit baş müzakerecisi Michel Barnier Perşembe akşam üzeri Birleşik Krallık ile AB arasında, ayrılık sonrası ilişkileri düzenleyen ticaret ve güvenlik anlaşmasına yılın son günlerinde nihayet varıldığını kamuoyuna duyurmaya bu sözlerle başladı.
Artık kimse birbirini anlaşmasız ayrılıkla tehdit edemeyecek, kıta Avrupası ile İngiltere arasındaki ilişkilerin geleceği konusunda geniş kesimler için sinir bozucu ve can yakıcı bir hal alan belirsizlik ortadan kalkacaktı. Tarihsel bir andı bu.
Avrupa Komisyonu, anlaşmanın her iki taraf açısından da dengeli ve adil bir bütün oluşturduğunu söyledi. Fakat Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’ın anlaşmayı sunarkenki çoşkulu zafer açıklaması ile Avrupa Komisyonu başkanı Ursula von der Leyen’in konuşmasının hüzünlü tonu arasındaki zıtlığı farketmemek imkansızdı.
Başbakan Johnson 1 Ocak’ı AB dışındaki Birleşik Krallık’ın bir nevi yeniden doğduğu tarih gibi sundu.
Brüksel açısından ise aylardır devam eden bu müzakere süreci bugün Finlandiya’nın AB Bakanı Tytti Tuppuraienen’in gayet yerinde özetlediği gibi “zararı asgari düzeye indirme” çabasıydı.
2016 yılında yapılan referandumda AB’den ayrılık kararı çıkması Birlik açısından en güçlü üyelerinden birini kaybetmek anlamına geliyordu.
O günden bu yana AB, İngiltere ile müzakerelerinde, 27 üyeli birliğin ticari ve güvenlikle ilgili çıkarlarını koruyan bir anlaşma yapma çabasındaydı.
Fakat başka üyelerin de aklına ayrılığı düşürmemek, birlik içinde ayrılma fikrini teşvik etmemek için bu müzakerelerde İngiltere’ye verilen ödünlerin çok sınırlı olması gerekiyordu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Perşembe günü anlaşmanın açıklanmasından sonra AB’nin, İngiltere’nin Brexit kararından bu yana “kararlı ve birlik içinde” davranmakla doğrusunu yaptığını ve artık hep birlikte gururla geleceğe bakabileceklerini söylüyordu.
Anlaşmanın karmaşık onay süreci
Fakat bu AB ile Birleşik Krallık arasındaki görüşmelerin sonu demek değil.
Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için hala tek tek bütün AB üyesi ülkeler ve İngiltere’de 1 Ocak tarihine kadar onaylanması gerekiyor. Üstelik de araya Noel ve yeni yıl tatilleri girmişken.
İngiltere parlamentosunun yanısıra 27 AB üyesi ülkede de anlaşma onay sürecinden geçecek.
Bir an için Brüksel’de ülkelerini temsil eden 27 ülkenin büyükelçilerinin yerine koyun kendinizi. Noel sabahı AB’nin Brexit başmüzakerecisi Michel Barnier ile anlaşmanın detaylarını konuşmak üzere toplantıya çağırıldılar.
2000 sayfalık anlaşma metni her bir ülkenin başkentinden onay almak zorunda. Her ülkenin veto hakkı var, ama bunu kullanmaları beklenmiyor. Müzakereler sırasında baş müzakereci Barnier üye ülkeleri atılan her adımdan haberdar etti.
Anlaşmanın aynı şekilde yılın ilk günlerinde Avrupa Parlamentosu tarafından da onaylanması gerekiyor.
O onay verilene kadar anlaşmanın maddelerinin yıl başından itibaren geçici olarak yürürlüğe girmesine AB yasaları izin veriyor.
Yeni yılda yeni dönem: Güçlükler ve belirsizlikler
Brexit kararı 2016 referandumuyla alındıysa da hiç bir şeyin değişmediği uzun bir geçiş sürecinden sonra, ayrılığın gerçek hayatta somut olarak ne anlama geldiğini herkes yeni yılda, 31 Aralık’tan sonra anlayacak.
Sonuçta bir anlaşmaya varılmış olması, anlaşmasız bir ayrılığın olası sert etkilerinden kaygılanan herkesi rahatlatmış olsa da, aslında mümkün olan en sert Brexit anlaşmalarından birine varıldı. Bir önceki Muhafazakar Başbakan Theresa May’in vaad ettiği sorunsuz, kesintisiz ayrılış sürecinin çok uzağındayız.
Anlaşma sağlanamasaydı yaşanacak olan kaostan son anda kurtulunmuş olunabilir ama Birleşik Krallık artık Avrupa gümrük birliği ve tek pazar sisteminin dışında bir ülke.
Evet, İngiltere’nin AB standartlarına ve rekabet kurallarına sadık kalması karşılığında gümrük vergisi öngörülmüyor ama 2021’den itibaren ticareti çok daha zor ve netameli hale getiren vergi dışı bir çok bürokratik engel ortaya çıkacak.
Herşeyden önce İngiltere ekonomisinin çok büyük bir kısmının hizmet sektöründen oluştuğunu ve bu anlaşmanın hizmet sektörünü hemen hiç içermediğini hatırlatalım.
Birleşik Krallık sınırları içindeki mali hizmetler setörü muhtemelen aylarca, ortak pazara ne ölçüde ve hangi koşullarda erişebileceğine dair, AB’nin tek taraflı olarak vereceği kararı bekleyecek.
İngiltere ayrıca iki taraf arasında verilerin serbestçe akışının ne ölçüde mümkün olabileceği konusunda da AB’nin vereceği kararı bekliyor olacak.
Güvensizlik: AB kendisini savunmada hissediyor
AB liderlerinin çoğu Perşembe akşamı ticaret anlaşmasının yapılabilmiş olmasından duydukları rahatlamayı belirtmiş olabilir ama AB bir bütün olarak İngiltere ile yeni dönem ilişkilerine gardını alarak, kendini savunma pozisyonunda giriyor.
Üye ülkeler İngiltere hükümetinin bu sonbaharda, parlamentodan geçirdiği ve bir yıl önce AB ile imzaladığı Brexit genel anlaşmasıyla çelişen İç Piyasa Yasası’nın tartışmalı maddelerini unutmuş değil.
Zaten AB biraz da bu yüzden dün varılan ticaret anlaşmasına, İngiltere’nin sözleşme hükümlerine uymaması halinde uygulanacak sert misillemelere dair mekanizmaları koymakta bu kadar ısrarlıydı.
Brüksel İngiltere’nin kendisi açısından uygun gördüğü anda AB’nin çekim alanından iyice uzaklaşacak dolayısıyla da anlaşmayı çiğneyecek adımları atmaya yönelme ihtimalini yüksek görüyor.
Müzakere heyetlerinin iki tarafın çok farklı önceliklerini bir arada tatmin edebilecek bir metin ortaya çıkarabilmiş olmaları büyük bir başarı.
İngiltere hükümeti, Brexit sonrası bir dizi konuda AB kurallarına uymaktan kaçındığı bir anlaşma yapmayı başararak ulusal egemenliğini geri alma vaadini yerine getirmekle övünüyor.
AB’nin önceliği ise ortak Avrupa pazarını ve ekonomisini, Birleşik Krallık şirketlerinin adil rekabet kurallarına uymaması ihtimalinden korumak idi. Bu sözü almış ve uyulmaması halinde tedbirlerini anlaşmaya koymuş oldu.
‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’
Büyük ekonomiler ve bloklar arası ticaret anlaşmalarının siciline bakıldığında 9 ay gibi rekor bir sürede varılmış olan anlaşma, kuşkusuz hatasız olmayacaktır.
1800 sayfadan oluşan anlaşmanın içinde kuşkusuz tarafların farklı yorumlamasın açık bazı noktalar olacak ve bunlar önümüzdeki günler ve aylarda ortaya çıkacak.
Ama açık ve net olan şu ki, eğer anlaşmayı iç kamuoylarına büyük bir zafer olarak satabileceklerine inanmasalardı, ne İngiltere ne de AB bu metne imza atardı.
İşte şu anda Manş denizinin iki tarafında liderler tam da bunu yapıyor.
BBC