Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici HDP’nin İstanbul İl Merkezi’nde ortaya çıkan ‘dinleme cihazı’ ile ilgili gelişmeyi ve haber haline getirilmemesini yazdı.
Bildirici, “Bir siyasi partinin İstanbul İl binasında “böcek” adı verilen dinleme cihazları bulunması haber değil midir? Ama HDP binasında bulunduğu açıklanınca yaygın medyada haber olmadı. Neden? HDP binasına böcek konulması olağan görüldüğü için mi? Böyleyse vahim” dedi.
“Sabah, CHP’li bazı isimlerin karıştığı taciz tecavüzleri günlerdir manşetten indirmiyor. Erdoğan’ın “Gündemde tutmak lazım” talimatı uygulanıyor ama Ensar Vakfı, Şirin Ünal, Gercüş-Batman, Şırnak’taki iddialara ilgi göstermemişlerdi. Tam bir çifte standart.
Bir siyasi partinin İstanbul İl binasında “böcek” adı verilen dinleme cihazları bulunması haber değil midir? Hem de TBMM’de temsil edilen bir siyasi partinin binasında bulunmuşsa…
Bence haberdir. Hangi parti binasında bulunursa bulunsun, kim tarafından konulmuş olursa olsun haber değeri taşır. Bu aletler oraya mahkeme kararı ile konulmuş olsa bile haber niteliği olur.
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç önceki gün bir basın toplantısı düzenledi; HDP İstanbul il binasında bulunduğunu söylediği dört dinleme cihazını da masanın üzerine koydu. Üstelik de açıkça emniyet teşkilatını suçladı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “Bu cihazlar binamıza yapılan baskında mı yerleştirildi” diye sordu. Ama medya Saruhan Oluç’un bu açıklamalarına pek de ilgi göstermedi.
FOX televizyonunda gördüm bu haberi. İnternette sadece Cumhuriyet, T 24, Oda TV, Gazete Duvar, Bianet, Artı Gerçek, Gazete Karınca, Rojname, Rudaw, Amerikanın Sesi, Evrensel ve Yeni Akit sitelerinde haber yapıldı. Gazetelerden sadece Birgün, Cumhuriyet, Gazete Pencere ve Evrensel, Saruhan Oluç’un sözlerini haberleştirdi. Akşam, Aydınlık, Hürriyet, Karar, Milliyet, Milli Gazete, Sabah, Sözcü, Türkiye ve Yeni Şafak gazetelerinde tek satır göremedim.
Oysa daha birkaç gün önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun T24’te Murat Sabuncu’ya yaptığı “kendisinin, eşinin ve çocuklarının telefonlarının dinlendiği” sözleri geniş yankı uyandırmıştı. İçişleri Bakanı Kılıçdaroğlu’na “Tamamen gündemi değiştirme çabasıyla yaptığı iftira” yanıtı vermişti.
Ardından Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da “Telefonlarımın ve mekanlarımızın mutlaka dinlendiği kanaatindeyim” diyerek Kılıçdaroğlu’na destek vermişti. Kılıçdaroğlu ve Karamollaoğlu’nun açıklamaları tartışma yaratmıştı.
Ama dinleme iddiası HDP’den gelince sadece medya değil İçişleri Bakanı Soylu da ilgisiz kaldı. Soylu, HDP’li Oluç’un il binasına polisin dinleme cihazı koyduğu suçlamasına yanıt bile vermedi. HDP’nin İstanbul İl binasında dinleme cihazları bulunmasına ilişkin başka bir yetkiliden de ne bir açıklama geldi ne bir yalanlama.
“Sükut ikrardan gelir” misali bu iddia sessiz kalınarak doğrulanmış oldu ve böylece geçiştirildi.
HDP’ye böcek konulması normal mi?
Medyada bırakın bir parti binasını, bir belediyede ya da herhangi bir yerde dinleme cihazı bulunmasına ilişkin haberler yayımlanıyor sürekli. Örneğin geçen temmuz ayında İzmir’in Tire ilçesinde belediye başkanının makam odasındaki çekmecede bir dinleme cihazı bulunduğunda birçok internet sitesi ve gazetede haber olmuştu.
Hatta İyi Parti’li Belediye Başkanı Salih Atakan Duran’ın odasında “böcek” bulunduğu haberini HDP’de dinleme cihazı bulunmasında haber değeri görmeyen Sabah, Yeni Asır, Habertürk, Yeniçağ ve Milli Gazete de yayımlamıştı.
Doğal olarak, İyi Parti’li Belediye Başkanı’nın odasında dinleme cihazı bulunması haberini okurlarına duyuran bu medya kuruluşlarının HDP il binasında “böcek” bulunması haberini de yayımlamaları beklenir. Nerede olursa olsun bütün gelişmelere aynı ölçütlerle, nesnel yaklaşım bunu gerektirir.
Ama maalesef nesnel yaklaşılmıyor; herhangi bir partinin İstanbul il binasında bulunsa büyük haber olabilecek bir gelişme HDP İstanbul İl binasında olunca yaygın medyanın ilgisini çekmiyor? Oysa ortada bir mahkeme kararı olduğuna dair bir bilgi de yok.
Keşke o medya kuruluşlarından biri çıksa da bu tavrın nedenini açıklasa. HDP binasına dinleme cihazları konulmasını neden ciddiye almıyorlar? Yoksa HDP’ye “böcek” konulmasını olağan bir durum olarak mı algılıyorlar?
Eğer böyleyse çok vahim ama başkaca bir açıklama tarzı da göremiyorum. Aslında yaygın medyanın HDP ile ilgili haberlerde objektif davranmadığına dair her gün onlarca örnek yaşanıyor.
Sabah gazetesinin çifte standardı
Özellikle iktidar medyası, bütün olaylarda öznenin kim olduğuna ve nerede olduğuna bakarak haber yapıyor. Sabah gazetesinin yazar Nazlı Eray’ın yıllar önce CHP’de yaşadığı bir taciz olayını gündeme getirmesi de böyle bir örnek. Nazlı Eray, bu olayı “Sis Kelebekleri” kitabında yazmış, 2010 yılında benimle yaptığı bir söyleşide de anlatmıştı.
Aslında CHP’li bazı isimlerin taciz olaylarına karıştığı haberlerinin ardından bu olayı gündeme getiren AKP’li Orhan Miroğlu’ydu. 4 Aralık’ta Miroğlu’nun yaptığı paylaşımdan üç gün sonra Sabah’ta manşet oldu Nazlı Eray ile ilgili bu olay. Haberde benim Nazlı Eray ile yaptığım ve 20 Haziran 2010’da Hürriyet Pazar’da yayımlanan söyleşiden de bir bölüm alıntılanmıştı. Nazlı Eray, o söyleşide “Doğu’dan bir belediye başkanı veya yardımcısı”nın kendisine sarılarak öpmeye çalıştığını anlatıyordu.
Haberin yayımlandığı gün Sabah yazarı Şebnem Bursalı da aradı beni. Nazlı Eray’ın söyleşide anlattığı taciz olayına ilişkin bugüne değin bir itiraz gelmediğini ve bütün söyleşilerimde ses kaydı yaptığımı söyledim. Ama bir noktayı özellikle yazmasını istedim:
“Biz gazeteciler, cinsel taciz ve tecavüz olaylarında kimden ve nereden gelirse gelsin aynı ölçeklerle davranmalıyız. Ama Sabah gazetesi böyle davranmıyor; CHP ile ilgili iddiaları gündemde tutarken örneğin bugün Batman Gercüş’te küçük bir kıza tecavüz olayını haber yapmıyor.”
Şebnem Bursalı, Sabah ile ilgili cümlemi yazısında kullanmadı. Bütün vakalara aynı ölçeklerle yaklaşılması gerektiği cümlemdeki “gazeteciler” bölümüne de yer vermedi. Böylece genel bir ifadeye dönüşmüştü sözlerim.
Halbuki CHP ve HDP’ye ilişkin iddiaları manşetten düşürmeyen Sabah gazetesi daha önce Ensar Vakfı’nda yaşanan küçük çocukların cinsel istismarı, AKP Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde çalışan Nadira Kadirova’nın cinayet şüphesiyle soruşturulan garip intiharı, Batman ve Şırnak’ta iki uzman çavuşun adının karıştığı tecavüz vakaları, Sakarya Akyazı’da Uşşaki tarikatının lideri Fatih Nurullah Şağban’ın küçük bir çocuğa cinsel istismarda bulunması gibi olayları görmezden gelmişti. Hatta Ensar Vakfı’nda yaşananlara ilişkin iddiaları yayımlamadan, vakıf yöneticilerinin savunma niteliğindeki açıklamalarını haber yapmıştı.
Ben de 29 Temmuz’da yayımladığım “Taciz tecavüz haberlerinde çifte standart: HDP’ye başka, Ensar’a başka gözlük” başlıklı yazımda Sabah ve iktidar yanlısı medya kuruluşlarının bu tavrını eleştirmiştim:
“Maalesef medya kuruluşları, kadın ve çocuklara yönelik şiddet, cinsel taciz, tecavüz vakalarını konumlandıkları yayın politikasına göre farklı ölçütlerle değerlendiriyor. Kimi cinsel istismar vakaları failine ya da meydana geldiği yere göre görmezden gelinirken, kimisi büyütülüyor.
Kadın ve çocuklara yönelik bu tür saldırıların dinmesi için devleti yönetenlerin önlem alması kadar medyanın bu çifte standarttan kurtulması da şart… Kimden gelirse gelsin, nerede olursa olsun bütün şiddet, cinsel saldırı ve istismarın üzerine gidilmeli, toplum tam ve doğru bilgilendirilmeli.”
Erdoğan, “Gündemde tutun” talimatı vermiş
Ancak o yazımda da “Kurumsal sorumluluk ile parti yöneticilerinin yanlışları arasında fark olduğu da unutulmamalıdır. Araştırmadan, somut veriler olmadan kurumlar, böylesi tecavüz gibi insanlık dışı suçlarla özdeşleştirilmemelidir” demiştim. Yine aynı görüşü tekrarlıyorum, kurumların kişilerin işledikleri hatalarla özdeşleştirilmemesi önemli. Elbette yöneticilerin hataları, eksikleri haberdir ama taciz tecavüz olayını bir kurumla özdeşleştirmeye çalışmak gazetecilikle bağdaşmaz.
Sabah’ta son günlerde CHP ile ilgili taciz haberlerinde ise CHP’nin kurumsal kimliği hedef alınıyor. Bunun da gazetecilik saikiyle yapıldığını söylemek gerçekten zor. Nitekim Abdülkadir Selvi’nin Hürriyet gazetesindeki yazısından öğrendiğimize göre, Nazlı Eray’ın yaşadığı taciz olayı AKP’nin 8 Aralık’ta yapılan MKYK toplantısında da gündeme gelmiş; Tayyip Erdoğan talimat vermiş:
“CHP’deki cinsel taciz iddialarını gündemde tutmak lazım.”
Sabah’ın yaptığı da bu işte. Öyle olmasaydı, taciz ve tecavüz vakalarında failin kim olduğuna ve hangi partiden olduğuna bakmaksızın aynı şekilde haber yapardı.
Ne yazık ki, CHP’deki taciz olaylarında sergilenen bu çifte standart, HDP’de dinleme cihazı bulunması olayında da karşımıza çıkıyor. “Haber değeri”, partisine göre değişiyor bu anlayışta…