23 Kasım 2024 Cumartesi
Dışişleri’nde senaryolu basın toplantıları – Faruk Bildirici yazdı

Dışişleri’nde senaryolu basın toplantıları – Faruk Bildirici yazdı

Medya Ombudsmanı Faruk bildirici, daha önce senaryoları belirlenmiş, sorulacak soruları tespit edilmiş basın toplantılarını yazdı. Artık gazeteciliğin yapılamadığı, özgürce soruların sorulamadığı Türkiye’nin, basın özgürlüğünün ayaklar altında süründüğü Türkiye’de, bir basın toplantısının hikayesi şöyle:

Faruk Bildirici’nin kaleminden:

Artık Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun basın toplantılarında gazeteci soruları “Efendim”, “Sayın Bakanımız” diye başlayıp “Değerlendirmenizi alabilir miyiz” diye bitiyor.Sorular bakanı üzmeyen, zorlamayan türden.Senaryosu önceden yazılmış bir oyun oynanıyor gibi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Mass ile ortak basın toplantısında dikkatimi çekti. Türk gazetecilerin soruları bir meraktan, bilinmeyen bir konuyu aydınlatma çabasından kaynaklanmıyordu. Bakanın işini kolaylaştıracak nitelikteki sorular genellikle “Nasıl değerlendiriyorsunuz” diye sonlanıyordu.

Bir gazeteci yanıtını bilmediğini sorar, öğrenmek ister. Ama Çavuşoğlu-Mass ortak basın toplantısında ilk soruyu soran TRT muhabiri aslında yanıtını da biliyordu, yargıya da varmıştı. Soruya gelmeden önce “bazı tahrikkâr ve provokatif çıkışlarını sürdürüyor Yunanistan” diye kendi görüşünü açıkladı. “Örneğin dün bir Navtex ilanı yapıldı, Oruç Reis sismik araştırma gemimizin araştırma yapacağı alanda” diye sürdürdü sözlerini. Sonunda da sorusunu yöneltti:

“Bütün bu olumlu diyalogdan yana çağrılarınıza rağmen Yunanistan’ın bu provokatif ve tahrikkâr adımlarını, açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?”

Gazeteci olarak sorduğu konuya tarafsız yaklaşmadığı gibi, bakanın daha önce anlatmadığı bir unsuru da sormuyordu. Sadece kendi düşüncesini anlatmış, bakan Çavuşoğlu’na da görüşlerini tekrarlama fırsatı vermiş oldu. Bakan da zaten onun sorusunu yanıtlarken sözlerine, “Çok teşekkür ediyorum, zaten konuşmamda anlatmaya çalıştığım…” diye başladı.

İsmini duymadığım başka bir Türk gazetecinin sorusu da beni şaşırtmadı doğrusu. O da Çavuşoğlu’ndan bir “değerlendirme” istedi:

“Türkiye’nin uzun süren çabaları sonuç verdi ve Karadeniz’de 320 milyar metreküplük doğalgaz rezervi keşfetti. Bu keşfin Türkiye’nin özellikle AB ve AB ülkeleri ile ilişkilerinde olumlu etki yaratacağını düşünüyor musunuz? Bu doğalgaz keşfini de ayrı olarak değerlendirebilir misiniz?”

Bakan Çavuşoğlu, onun sorusunu da gülümseyerek karşıladı. “Bu küçümsenmeyecek bir başlangıç” deyip, Karadeniz’deki doğalgaz keşfini ayrıntılı olarak anlattı. Yine bilinmeyen, yeni olan, haber değeri taşıyan bir söz söylemedi Çavuşoğlu.  Ama sanırım soru amacına ulaştı, basın toplantısında bakana yardımcı olundu.

Oysa 25 Ağustos’taki bu basın toplantısına katılan Alman gazetecilerden biri “Türkiye iki AB üyesi ülke ile çatışma halinde. Türkiye, AB ile arasındaki ilişkileri düzeltmek için iyiniyetini nasıl gösterebilir?” diye sordu. Başka bir Alman gazeteci de “Yunanistan’dan bir iyiniyet jesti beklediğinizi söylediniz. Ne tür bir jest? Örneğin Mısır ile olan anlaşmayı mı iptal etmeli? Türkiye bu diyaloğun başlatılması için ne tür bir jest yapabilir? Örneğin Oruç Reis’i 27 Ağustos’tan itibaren geri çeker mi” sorusunu yöneltti.

Her iki Alman gazetecinin sorusu da yargı içermekten çok Türkiye’nin tavrını, beklentilerini öğrenme amacını taşıyordu. Soru “Nasıl değerlendiriyorsunuz” diye inisiyatifi muhatabına bırakacak şekilde noktalanmıyor, böylece gazeteci verilecek yanıtın çerçevesini kendisi çiziyordu.

Kâğıttan okunan sorular

“Değerlendirmenizi alabilir miyiz” sorularından gazetecilerin bıkıp bıkmadığını merak ettiğim için Bakan Çavuşoğlu’nun 8 Eylül’de Kongo Dışişleri Bakanı Jean-Claude Gakosso ile düzenlediği ortak basın toplantısının kayıtlarını da Youtube’dan bulup inceledim. Toplam 28 dakika süren basın toplantısında sadece iki soru sorulmuştu. İkisi de Çavuşoğlu’na yöneltildi, Kongolu bakan, basın toplantısının bu bölümünü izlemekle yetindi.

İlk soruyu soran Anadolu Ajansı’ndan Muhammet Tarhan sözlerine “Benim sorum sayın bakanımıza. Efendim sorum Doğu Akdeniz’le ilgili” diye başladı. Kameralar zaman zaman başıyla onaylayarak soruyu dinleyen Bakan Çavuşoğlu’nu gösterdiği için göremedim ama gazeteci sorusunu elindeki bir kâğıttan okuyor gibiydi, arada takılıyordu. Aradan bazı cümlelerini çıkardıktan sonra kalan soru şöyleydi:

 “Değişik çevrelerin Doğu Akdeniz’de tansiyonu düşürme çabalarına rağmen Yunan Dışişleri Bakanı ve Yunan makamları sürekli Türkiye’yi şikayet ediyor. Bu konu hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir? Öte yandan Yunanistan’ın iç siyasetinde de Mitçotakis hükümetinin Doğu Akdeniz politikası eleştiriliyor, bu konu hakkındaki değerlendirmenizi alabilirsek, teşekkür İkinci soruyu soran gazeteci adını söylemedi. O da Bakan Çavuşoğlu’ndan “değerlendirme” talep etti:

  “Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyareti olmuştu geçtiğimiz günlerde. Bu ziyaret sonrasında terör örgütü PKK’dan bazı eleştiriler geldi, bu eleştirilere Barzani başkanlığındaki partiden yanıt geldi. PKK’yı hem kölelikle suçladı hem de akıl dışı davranmakla suçladı. Siz bu süreci nasıl değerlendirirsiniz teşekkürler.”

 Bakanlara başka soru yöneltilmedi, zaten Bakan Çavuşoğlu da sözlerini bitirdikten sonra yeni soru var mı diye etrafına bakınmadan noktaladı basın toplantısını.

Bakanı üzmeyecek sorular

Gazeteci, karşısındaki kişi kim olursa olsun onunla eşit konumdadır. Eşitler arası ilişki kurulamazsa rahat soru soramaz. Merak ettiği, aklına gelen her soruyu sormakta özgür davranamaz.

 Soru sorulmasının nedeni karanlıkta kalanları aydınlatmak, yeni bir bilgi edinmek de olabilir. Soru yöneltilen yetkilinin çelişkilerini, yanlışlarını ortaya çıkarmak da. Gerektiğinde üslubuna dikkat etmek kaydıyla karşısındaki kişinin sözünü kesebilir, söylediklerine itiraz edebilir, sorusunu tekrarlayabilir, hatta tartışabilir.

 Arkasındaki güç, kamunun bilgi edinme hakkı ve basın özgürlüğüdür.  Bu bilinçle davranan gazeteci, birilerinin çizdiği sınırların dışına çıkmamaya özen gösteren, kurallara uysal bir edayla uyan uslu çocuk olamaz.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun basın toplantılarındaki gazeteciler ise uslu çocuklar. Sanırsınız bir senaryo hazırlanmış, gazetecilere de bakanın “değerlendirmesi”ni açıklayabilmesi için yardımcı olma rolü verilmiş, onlar da oynuyor. Bir tiyatro sahnesi gibi…

Gerçi pandemi önlemleri gerekçesiyle bir süredir Çavuşoğlu’nun ortak basın toplantılarına sadece iki ülkenin resmi haber ajansları ve devlet televizyonları davet ediliyor. O nedenle son dönemdeki ortak basın toplantılarına Anadolu Ajansı ve TRT muhabirleri katılıyor ve sorular da onlardan geliyor.

Ama pandemi dönemi öncesinde de soruları çoğunlukla aynı kuruluşların muhabirleri soruyordu. Bakanlığın web sayfasından daha önceki basın toplantılarından bazılarını inceledim. Onlarda da farklı değildi sorular ve gazetecilerin yaklaşımı.

Çavuşoğlu’nun basın toplantılarında soruların çoğu “Efendim”, “Sayın Bakanımız” ifadeleriyle başlayıp “Değerlendirmenizi alabilir miyiz” ve “Teşekkür ederim” diye bitiyor.

 Soruların sayısı asla ikiyi geçmiyor. Konuk bakanının kim olduğuna da aldırmadan Türkiye’nin ve bakanlığın gündemine dair konulara giriliyor. Soruların sadece dili, üslubu değil, içeriği de Bakan Çavuşoğlu’nu asla üzmeyecek, sıkıştırmayacak, zorlamayacak türden.

 Aykırı bir görüşün dile geçirilmesini geçtim, dışarıdan bakan, soğukkanlılıkla irdeleyen, tarafsız gazeteciler yerine Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi görüşlerini ifade eden bir devlet memurları edasıyla konuşuyor gazeteciler.

Dışişleri de memnun görünüyor gazetecilerin bu yardımcı olma halinden. Adına basın toplantısı demeseler bari…