Bu yıl 19 Mayıs’ta kendime ‘bugün genç olmak ister miydim?’ diye sordum. Mesela 1999’da üniversiteyi bitirirkenki halim 2020’ye ışınlansa ne olurdu? İşin ilginci kolay bir cevap bulamadım. Bir açıdan elbette isterdim. Dünyayla çok daha fazla entegrasyon, eskiden hayal bile edilemeyecek teknolojik imkanlar ve bunların getirdiği çeşit çeşit fırsatlar. Öte yandan gençlerimizin boğuştuğu zorluklar beni tereddüte sevketti. Üzüldüm, çünkü her neslin bir öncekinden çok daha iyi hayat standardına ulaşmasını sağlama görevimiz var. Bu yazıyı da tam bu sebeple yazmak istedim.
Gençler ne durumda?
2019’da 15-24 yaş grubundaki genç nüfusumuz 13 milyona ulaştı. Yani ülkemizdeki altı kişiden biri! Üstelik bu sayı Belçika’dan Yunanistan’a, İsveç’ten Macaristan’a 20 AB üyesi ülkenin nüfusundan fazla! Gençlerimizin 2.3 milyonu İstanbul’da yaşıyor. Sadece buradaki gençlerin sayısı Ankara, İzmir, Bursa ve Antalya hariç diğer illerimizin nüfusundan fazla!
Bu büyük kitlenin yüzde 44’ü eğitimde, yüzde 19’u istihdamda ve yüzde 10’u hem eğitimde hem istihdamda. ‘Sayılar yanlış, toplam yüzde 100 etmiyor!’ dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, çünkü gençlerimizin dörtte birinden fazlası, yani üç milyondan fazla kişi ‘ne işte ne okulda’!
2014’ten 2019’a kadar özel sektörümüz hiç yeni istihdam oluşturmadı! Neticede iş arayan gençlerimizin dörtte birinden fazlası işsiz. Her yıl 1 milyona yakın kişinin çalışma yaşına vardığını düşününce tablonun vahameti artıyor. Covid-19 sürecinde zaten ‘aslanın ağzında’ olan ekmeğin ‘aslanın midesine ineceğini’ söyleyebiliriz. 2014’den beri yüzde 40’dan fazla büyüyen kamu istihdamında ise gençlerin önünde ‘mülakat’ bariyeri yükseliyor. Nitekim Sodev’in gençlik araştırmasında katılımcıların yüzde 80’i ‘torpilli birinin yetenekli bir gencin önüne geçeceğini’ söylüyor.
Yaşları itibariyle ‘dijital yerli’ olan gençlerimizin ana nefes alanı sosyal medya. Sodev araştırmasında gençler sosyal medya özgürlüğüne 10 üzerinden 6 vermişler. Hatırlatayım, bu vasat skor, ‘sosyal medyaya TC kimlik no ile girme’ gibi muhtemel kısıtlama çabalarından önceki durum.
Velhasıl gençlerimize özgürlüklerde, istihdamda ve eğitimde yeni imkanlar açmamız gerekiyor. Aksi takdirde zaten çoğu yurtdışına gitmeye hevesli bu kitleyi ülkemizde ve motive olarak tutmamız mümkün olmayacak.
İddialı yol haritası
Tüm bunları bir anda aşmak için elbette kapsamlı ve iddialı bir yol haritası gerekiyor. Ben rolüm gereği konunun dijital dönüşüm ve teknoloji tarafıyla ilgili önerilerde bulunacağım.
19 Mayıs’ın nostaljik bir anma olarak kalmaması ve Atatürk’ün ülkemizi emanet ettiği gençlerin ‘muasır medeniyet’ vizyonuna ilham vermesi gerektiğini düşündük. Bu çerçevede onlarca kişinin katkısıyla ve yoğun bir çalışmayla 19 politika önerisi belirledik. Bunların her biri gençlerin eksikliğini hissettiği konulara doğrudan veya dolaylı katkı sağlayacak.
Politika önerilerini dört başlık altında ele alabiliriz. Genel ilkelerle başlayalım:
• Özgürlük
Teknoloji düzenlemelerinde temel hak ve özgürlükleri, etik değerleri ve tüm paydaşların yararını esas almak. Geniş toplumsal istişareden, dünyayla koordinasyondan ve yerli girişimcimizin önünü açmaktan şaşmamak. Yani son dakikada, kısıtlayıcı ve reaktif düzenlemeleri TBMM gündemine taşımamak!
• Rant yerine girişimcilik
Kolaycı rant yerine, alın teri ve akıl teri ile kazancın önünün açılması. Böylece oaranın ölü yatırımlara değil, start-up’lara akması. Bir girişimci dostumun deyişiyle ‘bir apartman dikerse çok daha fazla para kazanacak olan biri neden teknolojiyle uğraşsın!’
• Teknoloji geliştirme
Teknolojiyi sadece kullanan değil, geliştirip dünya çapında iş yapan bir ülke olmak. Yapay zekâ, büyük veri, nesnelerin interneti ve blok zincir gibi alanlarda dünya çapında iddialı olmak.
Silikon Vadisi’ne teknoloji büyükelçisi atanmalı
• Dünya ile Entegrasyon
Silikon Vadisi’ne teknoloji büyükelçisi atamak. Yenilikçi firmalarla yakın bağlar kurmak ve ülkemize yatırım yapmalarını sağlamak. G20, Birleşmiş Milletler, OECD gibi küresel platformlarda dijital politikaların belirlenmesine katkı vermek. Avrupa Birliği müzakerelerinde ‘Tek Dijital Pazar’ konusunu önceliklendirmek ve katma değerli ihracatın önünü açacağız. Zira ‘katma değer’e slogan atarak varmak imkansız!
Bu ilkeler ışığında, kamuda ve ana sektörlerde acilen şu adımları atmalıyız:
• Şeffaflık
Dijital anket ve geri bildirim platformu kurarak vatandaşlarımızın görüş ve önerilerini almak ve gerçek anlamda katılımcı demokrasiyi oluşturmak. Zira gençlerin en çok istediği şeylerden biri kendilerinin dinlenmesi! Kamu alımlarında, ihale şartnamelerine ve önemli sözleşmelere internet üzerinden erişimi sağlamak, ihaleleri online yayınlamak. Kamuda şeffaflık ve hesap verebilirlik için teknoloji büyük bir nimet, kullanmalıyız.
• Lüzumsuz bürokrasiyle mücadele
Her vatandaşımızın elektronik imzaya kolayca erişmesi ve sistemi rahatça kullanması. Böylece kamu işlemlerinin ıslak imzasız, mühürsüz ve kâğıtsız hale gelmesi. Zaten ‘dijital yerli’ gençlerin bunlara neden ihtiyaç duyulduğunu anlaması imkansız! Tapu, noter, ipotek ve ekspertiz verilerini blok zincire taşıyarak kredi işlem sürelerini kısaltmak, anlaşmazlıklar ve davaları azaltmak.
Tele-Sağlık
Teknolojiyi kullanarak uzaktan sağlanan tıbbi hizmetlerin kapsamını genişletmek ve sağlığı vatandaşın ayağına götürmek. Hem hizmet kalitesi artar hem de hazine tasarruf eder. Her şeyi online yapan gençler doktorla görüşmeyi neden öyle yapmasın?
• Finansal teknoloji
Dijital-TL mevzuatını çıkarmak ve yerli girişimlerimizin çözümlerlerini kullanmak. Aşırı regülasyondan boğulan finansal teknoloji şirketlerinin kısıtlarını kaldıramak, mevcut şirketler ve yeni girişimler arasında fırsat eşitliğini sağlamak. Böylece gençler yeni şirketler kurabilecek veya onların oluşturduğu işlerde çalışabilecekler.
• Yapay zekâ
Kamunun ve şirketlerimizin yapay zekâ uygulamalarını teşvik etmek. Ulusal yapay zekâ etik çerçevesini çizmek ve dünyadaki standart belirleme çalışmalara katkı sağlayacağız. Türkçemizin dijital işlenmesi için gerekli kaynağı ayırmak. Yarının kabiliyetleri ve işleri başka türlü nasıl edinilebilir ki!
Kamunun ve ana sektörlerin bu iddialı atılımını girişimcilik tarafıyla taçlandırmalıyız. Zira tüm bunları yapacak olan onlar!
• “Start-up kanunu”
Hızlı büyüyen şirketlerin hukuki statüsünü, mali yükümlülüklerini ve teşviklerini mevcut şirketlerden ayrı ve gerçekçi bir çerçeveye oturtmak. Erken aşama girişimcilere kamu alımlarında öncelik vermek ve özel sektörün yeni girişimlerden ürün veya hizmet almasını cazip hale getirmek. Elini taşın altına koyan özel sektör oyuncuları ile kamunun eş-finansman yapmasını teşvik etmek. Böylece girişimcinin iki temel meselesi olan ‘pazar’ ve ‘finansman’ı çözmek.
• Tek durak
Girişimcilerimizin izin, ruhsat, teşvik ve eğitim programları gibi tüm ihtiyaçlarını tek bir merkezi birimden karşılamak. Teknopark ve ARGE merkezi teşviklerini mekanla sınırlamamak, tüm Türkiye’yi teknopark yapmak!
Bulut Mutfak
Online sipariş ve mobil dağıtıma entegre edilmiş büyük ‘bulut mutfaklar’ kurmak. Böylece girişimcilerimizin, yüksek sabit yatırıma veya yüklü kiralara katlanmadan işletmelerini kurabilmelerini sağlamak.
• Açık inovasyon
Girişimcilerin e-devlet koduna bağlanıp uygulama geliştirebilmesi ve vatandaşa hizmet verebilmesi. Kamunun elindeki sağlık, trafik, meteoroloji gibi verileri kişisel verilerin mahremiyeti çerçevesinde yerli girişimcilerin kullanımına sunmak ve büyük veri sektörünün önünü açmak.
• İnternete ve dijital cihazlara erişim
İnternet erişimi ve bilgisayar, tablet, oyun konsolu gibi dijital cihazlar üzerindeki aşırı vergileri indirmek. Yerel yönetimler ve sektör oyuncularıyla birlikte çalışarak her evin geniş bant internet hizmetine kavuşmasını sağlamak. Sanayi devrimi için elektrik neyse bilgi çağı için internet o!
Ücretsiz internet
Gençlere ve erken aşama girişimcilere interneti ücretsiz vermek. Zira internet temel bir haktır!
‘Memleket kurtarma’ sohbetlerinde adettir. Sonunda ‘eğitim şart’ denir ve herkes de buna katılır. Biz de bu adetten şaşmayalım:
• Evrensel kalitede üniversiteler
Dünyada ilk 100’e girebilecek üniversiteler için gerekli kadro, öğrenci ve alt yapı düzenlemelerini yapmak. En yeni teknolojilerde hızlıca yol almak için eğitimin her kademesinde yeni bölümler kurmak. Kısaca, kaynaklarımızı evrensel yetkinlikler için kullanmak.
• Yeni dünyaya uygun yetkinlikler
Liseyi bitirirken her gencin algoritma ve kodlama öğrenmiş olması. Önce öğretmenlerimiz ve öğrencilerimizin, daha sonra da yaşam boyu eğitim anlayışıyla tüm vatandaşlarımızın dijital okur yazarlığını artırmak.
• Eğitimde teknoloji
Her öğrencimiz ve öğretmenimizin eğitim teknolojisini ücretsiz ve etkin kullanabilmesi. Bu konuyu ekipman, yazılım, geniş bant internet bağlantısı ve kolay kullanım kılavuzlarını içeren kapsamlı bir perspektifle ele almak. Tüm okulları en iyi teknolojik altyapıya kavuşturmak.
• Dijital müfredat
Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredat içeriklerini dijitalleştirecek ve internete koymak. Böylece fırsat eşitliğini sağlamak. Öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin online dersler için içerik hazırlamasına ve derse katılmasına imkan vermek.
Elbette atılması gereken çeşitli başka adımlar da var. Ancak yukarıdaki listenin mühim bir başlangıç teşkil ediyor. Matbaayı üç asır geç almanın bedelini bir imparatorluk kaybederek ödedik. Aynı hatayı tekrarlamayalım.
(Bu yazı Euronews’tan alıntıdır)
Boğaziçi Üniversitesi makine mühendisliği (lisans) ve Harvard Business School MBA (işletme yüksek lisans) mezunu olan Burak Dalgın, kariyerine Koç Topluluğu’nun erken aşama teknoloji girişim yatırımlarında başladı. Daha sonra McKinsey danışmanlık firmasının New York ve Boston ofislerinde yöneticilik yaptı. Orta ve Doğu Avrupa’yı kapsayan iki girişim sermayesi fonu yönetmektedir. Türkiye’nin muhtelif yerlerindeki yatırımlarıyla yeni fabrikalar açılmasına ve binlerce istihdam oluşturulmasına öncülük etti. Yatırımlarından biri Harvard Üniversitesi’nde vaka çalışması olarak okutulmaktadır. TEV yurtdışı bursiyeri ve Eisenhower araştırmacısıdır. Kendisi halihazırda DEVA Partisi Genel Başkan yardımcısı ve Dijital Dönüşüm ve Teknoloji Politikaları Başkanı’dır