24 Kasım 2024 Pazar
Varoufakis: Kapitalizmin kuralları askıya alındı

Varoufakis: Kapitalizmin kuralları askıya alındı

Koronavirüs salgınıyla hem dünya ekonomisinin hem de Avrupa ekonomisinin içine düştüğü darboğaz, ekonomistleri mevcut olanaklar ve alternatif senaryolar üzerinde düşünmeye ve çıkış yolları üzerine fikir yürütmeye itiyor. ABD’de ve dünyanın geri kalan pek çok yerinde de işsizlik verilerinin beklenmeyen düzeylere çıkması yeni ekonomik modeller ya da sürdürülebilir alternatifler konusunda tartışmaları tetikliyor.

Yunanistan’da 2015’te Syriza hükümetiyle parlamentoya giren Yunanistan’ın eski ekonomi bakanı Yanis Varoufakis, The Guardian’da yer alan röportajda dünya ve Avrupa ekonomisinin seyrine yönelik olumlu ve olumsuz senaryoları değerlendirdi.

İrlandalı ekonomist David McWilliams’ın sorularını yanıtlayan Varoufakis, şu an harekete geçilirse ekonomi adına bir umut ışığı olduğunu belirtirken, en kötü senaryoda büyük bir domino etkisiyle neo-faşist eğilimlerin giderek güçlenmesinin çok olası olduğunu belirtti.

Röportajdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:

Kapitalizmin kuralları askıya alındı: Kapitalizmin askıya alınması ifadesini sevdim. Kapitalizm Batı’da en son II. Dünya Savaşı sırasında savaş ekonomisinin ortaya çıkmasıyla askıya alınmıştı: Fiyatları askıya alan bir komuta ekonomisi. Savaş ekonomisi, standart kapitalist modelin üstünlüğünü göstermişti. Fakat şu an gördüğümüz şey pek de kapitalizmin askıya alınması değil. Kapitalizmin kuralları askıya alınmış olabilir. Tüm o yüce politikalar gitti, para ve maliye politikalarının birbirinden muntazam biçimde ayrılması gitti, kamu borçlanmasının kötü bir şey olduğu fikri gitti. Fakat kapitalizmi askıya almak ve aşmak için, tabiri caizse “savaşsız savaş ekonomisini” inşa etmek için gerekli kurumlar oluşturulmadı. “Her şey kötüye gidecek, bu yüzden kurallara uymanızı beklemiyoruz” demekle, “Kurallar değişiyor, ekonominin çökmesini engellemek için yenilerini hazırlamalıyız” demek arasında ciddi bir fark var. Avrupa Merkez Bankası’nın dillendirdiği parasal genişlemenin tümü savaş ekonomisi zihniyetinden çok uzak olduğumuzu gösteriyor.

Merkezkaç kuvvetler birlik olmayı engelliyor: Her iki yöne de eğilmeye hazırlanan bir eyer noktasında duruyoruz. Bu iki yönden hangisine gideceğimiz tamamen belirsiz. Olumlu senaryoyla başlayalım. Bu Avrupa Birliği’ndeki özel tezahürüyle yeni bir Bretton Woods beklentisi üzerinde şekilleniyor. Eğer kıtanın konsolidasyonunu gerçekleştireceksek bu neye benzemeli? Bu bir federasyon olmazdı, her zamankinden daha gerekli olmasına rağmen bu her zamankinden daha düşük bir ihtimal. Çünkü koronavirüs, göç ve avro krizlerinin yarattığı merkezkaç kuvvetler bizi uzaklaştırıyor.

Almanya artık “bu sizin sorununuz” diyemez: Fakat alternatif, mevcut AB kurumlarını federatif bir Avrupayı simüle edecek şekilde konumlandırmak ve eğer bu tercih edilirse, yarın gerçekleştirilebilir: Yoksullukla mücadele eden herkese acil nakit sağlamak, yeşil geçişe yatırım yapmak. Burada bir umut ışığı var, çünkü 2010 ile 2020 arasında ciddi bir fark var. O dönemde İrlanda ve Yunanistan’ın iflas etmesiyle, ülkelerimizin, Almanya’nın, Hollanda’nın deneyimledikleri arasında ciddi bir fark vardı. Günümüzde Almanya’nın endüstriyel makinesi kırıldı ve koronavirüs gelmeden çok önce kırılmıştı. İki temel endüstri olan otomobil ve takım tezgahı endüstrileri zaten ciddi bir sıkıntı içinde. Almanya’nın artık hepimizle aynı noktada olması bir umut ışığı sunuyor. “Bu sizin sorununuz” demek yerine, “ne yapmalıyız” diye sorabilirler.

Neo-faşist sağ büyük bir domino etkisiyle güçlenebilir: Açıkçası, özellikle Avrupalılar harika olanakları kaçırıp bunun yerine distopik sonuçlarla baş başa kalmayı sever. Benzer bir aksilikle karşılaşmamız çok olası. Avrupa’da her kriz yaşandığında İtalya’nın büyüme oranları düşer. Her problem çıktığında, kanatlarında bekleyen Salvini’yle ekonomik durgunluğa daha derin batar. Eğer Frankfurt, Berlin ve Brüksel olumlu senaryo konusunda hareket etmekte yine başarısız olursa, sadece İtalya değil tüm Avrupa neo-faşist sağa doğru kayacak. Bu durumda tüm bahisler kapanır. Olumsuz senaryonun varacağı nokta budur: Koca bir domino etkisinin Avrupa Birliği’nin parçalanmasına yol açması. AB’nin varlığı sona erecek değil, ancak önemsiz hale gelecek. Bu durumda insanların çoğu için çirkin, yabani, kaba ve yoksulluk anlamına gelecek Hobbesvari bir küresel ekonomiye doğru ilerleriz.

Bankalar bu tip dalgalanmalarla zenginleşebilir: Eğer şimdi bir arada durursak, insanlığın ve gezegenin çok fazla ihtiyaç duyduğu yatırımların etrafında toplanırsak, endişem bu sistemin acımasız mantığının sadece derinleşmesi. Parasal genişleme gibi politikalarla oluşan likidite oluğunda sörf yapan finans sektörü, küresel ekonomi üzerindeki etkisini artıracak, bankacılar bu tip dalgalanmalardan zenginleşme konusunda iyidir. Şimdi dünyanın her yerinde olduğu gibi Avrupa’da da küresel yeni bir anlaşma vizyonunun arkasında harekete geçme zamanı. Çünkü bu olmadan aramızdaki duvarlar uzayacak ve kalınlaşacak.

https://www.theguardian.com/world/2020/may/06/there-is-a-glimmer-of-hope-economists-on-coronavirus-and-capitalism