21 Kasım 2024 Perşembe
Şirket çıkarları bekçisi gazetecilik  – Faruk Bildirici

Şirket çıkarları bekçisi gazetecilik – Faruk Bildirici

Habertürk TV’de “Haber analiz” programını izliyordum. Program boyunca orman yangınlarıyla ilgili gelişmeler aktarıldı, uzmanların görüşleri alındı. Sonra da ormanların korunması için herkesin işbirliği yapması gerektiği vurgulandı.

Habertürk ekranında orman yangınlarının anlatıldığı sırada Akbelen ormanında ağaç katliamı devam ediyordu. İkizköylüler ve onlara destek için gelenler, ağaçları korumak için üç gündür direniyorlardı. İktidarın gözdesi Limak ve İçtaş holdinglerinin kurduğu YK Enerji, jandarma koruması eşliğinde ormanı ağaçsızlaştırıyor, maden sahasına dönüştürüyordu. Köylülere geçit vermeyen jandarma, biber gazıyla, tazyikli suyla müdahale ediyordu eylemcilere. Engellediği gazetecilerden Kazım Kızıl’ın doğrudan gözlerine biber gazı sıkıyordu.

Bekledim ki, orman yangınlarına karşı duyarlılık çağrısı yapan Habertürk, Akbelen ormanına sahip çıkan köylülerden de bahsetsin! Ama iki saat kadar süren programda Akbelen’deki ağaç katliamına hiç değinilmedi. Akşam ana haber bültenini de izledim; yasak savar gibi 32 saniyelik “Akbelen’de protesto: 2 gözaltı” haberi yayımlandı.

Sonra iktidar yanlısı internet sitelerine ve gazetelere baktım; Hürriyet’inden Milliyet’ine, Sabah’ından Yeni Şafak’ına kadar hiçbirinde Akbelen ormanındaki ağaç katliamından eser yoktu. Onlar da orman yangınlarına ağıt diziyorlardı ama Akbelen ormanının bir şirketin çıkarları için yok edilmesini görmezden geliyorlardı. Ülke doğasının ve ağaçlarının korunmasını umursamıyorlar; ağaçların kesilmesine dolaylı biçimde destek veriyorlardı.

Köylülerin eylemlerinin sonraki günlerinde de iktidar medyası bir yandan orman yangınlarına ağıtlar dizip, öbür yandan Akbelen ormanının yok edilmesini görmezden gelmeyi sürdürdü. Sadece Milliyet’te Zafer Şahin yazdı, Aydınlık ve Hürriyet’te birer haber çıktı; onlar da şirketin haklı olduğunu anlatma gayretiyle kaleme alınmıştı.

Nihayet beşinci gün iktidar medyası, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oraya gidince harekete geçti. Fakat bu kez de CHP’liler Ali Mahir Başarır ve Mahmut Tanal’ın eylemcileri azarlamasını, Mustafa Sarıgül’ün bir kadını kolundan çekiştirmesini öne çıkardılar. Gazetecilerin gözüne biber gazı sıkılmasını, kameralarının kırılmasını yok saydılar. Dahası şirketin açıklamaları üzerinden ormandaki ağaçların kesilmesini savundular ve sonraki günlerde de yayınlarına bu minval üzre devam ettiler.

İktidar medyasındaki “orman” çifte standardının başka bir kanıtı da Orman Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “kamu spotları”. Yazın ilk günlerinden beri TV’lerde yayımlanan bu spotlarda vatandaşlar uyarılıyor, “Mücadelemize sen de destek ol” çağrısında bulunuluyor!

Ahmet Kaya’nın, “Bu ne yaman çelişki anne” dediği gibi bir durum… Devlet bir yandan vatandaşı ormanlara sahip çıkmaya çağırıyor, iktidar medyası bu çağrıları yayımlıyor ama öte yandan ormanlara sahip çıkmaya çalışan vatandaşlar engelleniyor; medyası da destek veriyor.

Ormanları katleden şirketlerle bu şirketlerin bekçiliğini yapan gazetecilik elele…

 

    RTÜK, haberde müziği yasaklıyor ama…

Muhalif kanallara gözdağı vermek için yasa maddelerini rastgele kullanan RTÜK, iktidar yanlısı televizyonlar sözkonusu olunca “Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkındaki Yönetmeliği” uygulamıyor. Yönetmelik göstermelik olarak öylece duruyor.

Bunun kanıtı da yönetmelikte yer alan “haber bültenleri ve haber programları” hakkındaki hükümler. Yönetmeliğin 8. maddesinin “ı” bendi özetle şöyle:

“Haber bültenleri ve haber programları, tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak zorundadır; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez.”

İktidar destekçisi TV kanallarını izleyen hiç kimse o haber bültenlerinin ve programlarının tarafsız olduğundan söz edemez. Hemen her haberde bariz biçimde muhalefete muhalefet ediliyor, iktidar partisi destekleniyor; propaganda yapılıyor. RTÜK buna ses çıkarmıyor”

Hadi tarafsızlık, doğruluk, gazetecilik meslek ilkeleri, hepsini geçelim; daha teknik gibi görünen etik bir yanlışa dikkat çekelim. Örneğin ATV’nin ana haber bülteninde yönetmeliğe aykırı olarak müzik kullanılıyor. Örneğin, 25 Temmuz’da CHP Grup toplantısı ile “Adana 5.5 ile sallandı” ve “İDEF kapılarını açtı” haberlerinin girişinde ve fonunda müzik vardı. 27 Temmuz’da “4 kentte peş peşe orman yangını” haberi de müzikliydi. Macera filmlerindeki gibi gerilim müziği eşliğinde veriliyordu haberler. Sonraki günlerde de izledim. ATV’nin haberleri sürekli müzikliydi.

Ancak RTÜK, yönetmelikteki “haberde doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez” hükmünü ATV için uygulamıyor. ATV de göz göre göre, bile isteye sürekli olarak çiğniyor yönetmeliği. Haberleri macera filmlerine benzetiyor, haberin içeriğini deforme ediyor.

Bir kez daha yineleyelim; RTÜK iktidarın sansür ve muhalif TV’leri cezalandırma aracı. Yönetmelikleri de göstermelik…

 

     Yazlık sinemada film alkışlayanlar

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın gazetecilerin sorularını yanıtladığı o toplantı, bütün haberlerde “Enflasyon raporu bilgilendirme toplantısı” diye adlandırılıyordu.

Basın toplantısı yerine “bilgilendirme toplantısı” denilmesinin nedenini, “Nasıl bir ekonomi” gazetesi yazarı Alaattin Aktaş’ın yazısında gördüm. Meğer yaklaşık 10 yıldır Merkez Bankası başkanları böyle “bilgilendirme toplantıları” düzenliyorlarmış. Aktaş, bu adlandırmanın nedenini 10 yıl önce dönemin Merkez Bankası başkanı Erdem Başçı’nın bir basın toplantısında alkışlandığını hatırlatarak açıklıyordu:

“O dönem bu alkış rezaletinin basına mal edilmemesi için Merkez Bankası’na bir çağrıda bulunmuş; ya enflasyon raporu toplantılarının adının değiştirilmesini ve basın toplantısı denilmemesini ya da eğer bu toplantılar basın toplantısıysa basın mensubu olmayanların salonda bulunmamasını

önermiştim. Değişiklik isimde yapıldı ve bu toplantıların adı o gün bugündür ‘bilgilendirme toplantısı’ oldu.”

Merkez Bankası’ndaki toplantı örneğin bir seminer değil, adı ne kadar bilgilendirme toplantısı ise de özünde kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bir basın toplantısı. Yazlık sinemada film alkışlamak gibi bir tutumla Başkan alkışlamak çok tuhaf kaçıyor.”

Alaattin Aktaş, son derece haklı. Eğer gazetecilerin sorularının yanıtlandığı, açıklamalar yapıldığı bir toplantı ise “bilgilendirme toplantısı” demek yanlış, medya mensupları dışındaki katılımcıların izleyici gibi salona alınması da…

Böyle seyircili, alkışlı basın toplantılarına ekonomi gazetecilerinin meslek örgütlerinden itiraz gelmemesi dikkat çekici. Ekonomi muhabirleri artık alışmış olmalı ki, alkışları haberlerine bile yazmıyorlar. Zaten iktidar yanlısı yazarlar, Erkan’a toz kondurmadı, toplantı sonrasında ona övgüler düzdüler:

“Şeffaf, gerçekçi, performansı etkileyici, güven verici, diyalog becerisi harika, mizah yeteneği yüksek, özgüveni yerinde, anlatımda akıcılık ustaca, belagatı mükemmel, özgüvenli, salona hakim, disiplinli, kıyafet seçimi profesyonelce.”

Erkan’ı sözlerinin içeriği ve uygulamaları yerine böyle kişilik özellikleriyle kamuoyuna sunuyorlar. Sanırsınız Merkez Bankası başkanı değil de o bir film yıldızı, gazeteciler de sinema eleştirmeni…

 

Almanya’da hissedilen enflasyon

     “Almanya’da hissedilen enflasyon açıklananın 4 katı” başlıklı haber, Sabah gazetesinin neredeyse tam sayfasını kaplamıştı. Türkiye’de TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarıyla ilgili tartışmaları bile haber yapmayan Sabah, Almanya’daki “hissedilen enflasyon”un anlatma peşine düşmüş; Almanya’daki “emekli maaşının utanç verici” düzeyde olduğunu yazıyorlardı.

Türkiye’deki “hissedilen enflasyonu” yazma kaygısı duymayan Sabah, Almanya’daki “hissedilen enflasyonu” nasıl ölçmüş diye okudum haberi. Muhabir, Almanya’daki gözlemlerine, sohbetlerine dayanarak hesaplamış hissedilen enflasyonu.

Oysa 19 Haziran’da Anadolu Ajansı, Takvim, Sözcü ve Ensonhaber’de yayımlanan haberde “Almanya’da algılanan enflasyonun resmi enflasyonun üç katı” olduğu yazıyordu. Bu tespit, Allianz Trade adlı kuruluşun araştırmasına dayanıyordu!

Sabah’taki haberde de bu araştırmadan söz ediliyor ama yine de “dört katı” diyerek oranı yüksek gösterme gayreti sergileniyordu. Aynı ölçeklerle Türkiye’de çarşı pazara çıksalar ne hissedecekler acaba?

 

Tek cümleyle:

  • YK Enerji şirketi, Akbelen ormanındaki ağaçların kesilmesini savunmak için tam 18 gazeteye (Sözcü, Akşam, Aydınlık, Diriliş Postası, Hürriyet, Korkusuz, Milat, Milli Gazete, Milliyet, Posta, Sabah, Takvim, Türkgün, Türkiye, Yeni Akit, Yeni Asır, Yeni Birlik, Yeni Çağ) güya “YK emekçileri” adına tam sayfa reklam verdi.
  • Türkiye gazetesinin Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in yaşamöyküsüne iki tam sayfa ayırmasının ardından bu hafta da Akşam gazetesinde Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Güray Alpar imzasıyla yarım sayfa “Yeni Özbekistan izlenimleri” başlıklı ve Mirziyoyev’e övgülerle dolu bir metin yayımlandı.
  • Gazeteciler Evrim Kepenek, Evrim Deniz, Delal Akyüz ve Sibel Yükler’in bir savcıyla ilgili haber paylaştıkları gerekçesiyle gözaltına alınması, Fırat Can Aslan’ın tutuklanması iktidar medyasında haber olmadı.
  • Halktv sitesi, birçok tahmini yanlış çıkan ve deprem uzmanı olmayan Hollandalı Frank Hoogerbeets’in Adana depremiyle ilgili sözlerini yine “Deprem kâhini” diye yayımladı.
  • Takvim gazetesi, zerdeçalın yararının anlatıldığı habere “Helal zerdeçal” başlığı koydu.
  • “Trendyol, depremzede öğrencilerin eğitimlerine destek oluyor” başlıklı tam sayfa haber görünümlü reklamın yayımlandığı Türkiye gazetesinde Rekabet Kurulu’nun bu şirkete “haksız rekabet” gerekçesiyle 61,3 milyon TL ceza verdiği haberi kullanılmadı; reklamı yayımlayan BirGün’de ise ceza haberi sadece internet sitesinde yayımlandı.
  • Bir holdingin İstanbul Levent’teki yeni inşaat projesi, Akşam, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Türkiye ve Yeni Şafak’ta yarım sayfayı bulan övgü dolu “reklam haber”lerle pazarlandı.
  • Gazete Pencere’nin, “Furkan’a tebrikler” haberinde sporcu Furkan Büyükgöze’nin gümüş madalya kazandığı spor dalı ve İşitme Engelliler Dünya Badminton Şampiyonası’nda madalya aldığı bilgisi eksikti.
  • Sözcü, Aile Bakanı Mahinur Ö. Göktaş’ın, kadınlar aleyhine yaklaşım içeren “Süresiz nafaka kabul edilemez” sözleri yerine kadınları koruduğu izlenimi veren “6284 sayılı kanun yürürlükten kaldırılamaz” cümlesini haber başlığı yaptı.
  • Manisa’da çıplak halde zeytin tankına girip sepeti dolduran kişiyle ilgili valilik açıklamasında şirketin adı verilmediği gibi haberlerde de şirketin isminden söz edilmedi.
  • Yeni Şafak, Balıkesir’in AKP’li Karesi Belediyesi’nin faaliyetleriyle ilgili tanıtım metinlerini, “Bu bir reklamdır” uyarısı da koymadan haber gibi yayımladı.
  • DW’nin “Afrikalı liderlerden Ukrayna’da ateşkes çağrısı” haberinde Rusya’nın talepleri açık şekilde belirtilmemişti.