Kuşkusuz her belediye başkanının söyleşi yapacağı gazeteciyi seçme hakkı vardır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da “tercih”ini gazeteci Nagehan Alçı’dan yana kullanmış, onun sorularını yanıtlamış.
Uzun yıllar iktidar medyası saflarında yer almış Nagehan Alçı ile yaptığı bu söyleşi, piyanist ve besteci Fazıl Say’dan tepki aldı; sosyal medyada tartışıldı. İmamoğlu’nun bu tercihi kendisi açısından nasıl politik sonuçlar doğuracak onu zaman gösterecek.
Gazetecilik açısından bakıldığında söyleşinin üslubu dikkat çekici. Soru ve yanıtlar, yüz yüze yapılan bir söyleşiden çok yazılı soru yanıtlara benziyor. İmamoğlu’nun yanıtları teknik bilgi ağırlıklı ve yüz yüze bir söyleşide hatırlanamayacak kadar küsuratlı sayılar içeriyor.
Ayrıca söyleşiler sırasında çekilmesi medyada gelenekselleşen ikili fotoğraf da yok; o yüzden Habertürk’te sadece İmamoğlu fotoğrafı kullanılmış. Kuşkuya düşünce İBB Medya ilişkiler Koordinatörü Ceren Akdağ’a sordum, şu yanıtı aldım:
“AK Parti İstanbul İl Başkanlığı geçtiğimiz günlerde ‘İstanbul’un Kayıp 1000 Günü’ başlıklı bir basın toplantısı düzenlemiştir. Bu toplantıda İBB ve İBB Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında bazı yorumlarda bulunulmuş ve gerçeği yansıtmayan bilgiler paylaşılmıştır. Toplantıya katılan ya da katılmayan gazetecilerden sadece Haberturk.com yazarı Sayın Nagehan Alçı, tarafımıza bu iddiaları sormuş ve yanıtlarımızı yayınlamıştır.
Kamuoyunu doğru bilgilendiren bu yazı için Sayın Alçı ve Habertürk grubuna teşekkür ederiz. Söz konusu yazı okunduğunda bire bir röportaj olmadığı, sadece iddialara yanıt verildiği anlaşılabilir. İBB ve Sayın Ekrem İmamoğlu ile ilgili cevaplar karşı tarafa yazılı halde iletilmiş olup, konunun bizim açımızdan tartışılacak bir yanı kalmamıştır.”
Ceren Akdağ’ın yanıtı izlenimimi doğrulamış oldu. Nagehan Alçı, sorularını yazılı iletmiş, yanıtlarını da yazılı almış. Nagehan Alçı, yazısının girişinde sorularını yazılı ilettiği ve yazılı yanıtlar aldığı bilgisini okurlarıyla paylaşmalıydı. Ama yazısında sadece “AK Parti raporunda yer alan tüm rakamları ve iddiaları teker teker sordum. Ekrem Bey tüm sorulara ve AK Parti raporundaki tüm iddialara detaylı yanıtlar verdi” demekle yetiniyordu.
Nagehan Alçı, yazılı sorularına İmamoğlu’ndan yazılı yanıtlar aldığı konusunda okura bilgi vermediği gibi yazısını sosyal medyada “Keyifli bir röportaj oldu” diye duyurarak “yüz yüze” konuştuğu izlenimi verdi. Bu yanıltıcı, gerçeğe aykırı bir sunumdu.
Dahası Nagehan Alçı, yüz yüze konuşmuş bile olsa bu bir röportaj değil, söyleşi olurdu. Yaşar Kemal, Fikret Otyam gibi ustaların yaptığı edebi nitelikli gazetecilik ürünü olan röportajları, siyasetçilerle yapılan soru yanıt söyleşilerle karıştırmamak gerek.
Altun’un keyfi ambargosu
Nasıl olmuşsa, 10 Ağustos günü, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un programı karışmıştı. Önce bir otelde düzenlenen “Büyükelçiler Konferansı”na gitti. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ardından saat 10.45’te kürsüye çıkarak büyükelçilere hitap etti. Fotoğraf çekiminden sonra hemen İletişim Başkanlığı’na geçti. Uluslararası Medya Enformasyon Derneği’nin İletişim Başkanlığı’nın konferans salonunda düzenlediği “Yeni Medya ve Dijital Terörizm Çalıştayı”nın açılış konuşmasını yaptı.
Anadolu Ajansı, Altun’un çalıştaydaki konuşmasını canlı yayımladı ve ardından haber yaptı. Altun da bu konuşmasını kendi sosyal medya hesabından da paylaştı. Konuşma “Dijital terörizm güvenlik meselesidir” gibi başlıklarla internet medyasında haber oldu; ertesi gün de basılı gazetelerde yayımlandı.
Ama Altun’un “Büyükelçiler Konferansı”ndaki konuşması aynı gün yayımlanmadı! Çünkü Dışişleri Bakanlığı, konferansı izleyecek gazetecilere şu notu geçmişti:
“Değerli basın mensupları, İletişim Başkanımız Sayın Fahrettin Altun’un Büyükelçiler Konferansı’ndaki hitabına ilişkin haber ve görüntüler -Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın talebine binaen- yarın saat 10.00’a kadar ambargolu olacaktır. Saygıyla duyurulur.”
Gazeteciler bu ambargoya sessizce uydu. Anadolu Ajansı ve tüm medya Altun’un konferans konuşmasını bir gün sonra saat 10.00’da yayına verdi. Konuşmanın bir gün önce yapıldığı da gizlendi. Zaten AA’nın haberi, İletişim Başkanlığı sayfasındaki metnin tıpatıp aynısıydı!
Altun, ambargo koymasaydı, iki konuşma tek haber olacak; belki de konferans konuşması Adalet Bakanı Bozdağ’ın konuşmasının gölgesinde kalacaktı. Altun’un “keyfi” ambargosu sayesinde aynı gün yaptığı iki konuşma iki gün üst üste iki ayrı haber oldu medyada.
Batık havalimanını aklama paklama
Kütahya’daki Zafer Havalimanı, Türkiye’nin en büyük havalimanlarından biri ama neredeyse atıl durumda. Düşünün, bu yılın ilk üç ayı için garanti edilen yolcu sayısı 329 bin 433, gerçekleşen ise sadece 3 bin 847 yolcu. Şirkete ödenecek garantiler milyon Euro’lar tutuyor.
Bir ara Eskişehir’deki Hasan Polatkan Havalimanı’nı kapatarak buradaki uçuşları Kütahya’ya yönlendirmeyi planladılar ama Eskişehirliler isyan edince bu projeden vazgeçildi.
Böyle bir havalimanında düzenlenen “TEKNOFEST Uluslararası İHA Yarışması” haberi nasıl yapılır? En azından havalimanının beklenen yolcu kapasitesine ulaşamadığı vurgulanır; bu yarışmayla havalimanının beş günlüğüne de olsa aktif hale geldiği belirtilir. Ama İhlas Haber Ajansı’nın, yarışma haberi durumu aktarmak yerine havalimanına övgüler içeriyordu:
“İç Ege bölgesinin sosyal ve ekonomik gelişim potansiyeline olan inancın göstergesi olan ve nesiller boyu kullanılacak, kalıcı ve stratejik bir eser olan Zafer Havalimanı, modern altyapı olanakları ve kolay ulaşım avantajı ile ülkemizin ulaşım altyapısına ve ekonomik gelişimine çok yönlü katkılar yapmaya devam edecek.”
Haberdeki bu satırlar, havalimanının yapımındaki hesapsızlığın, planlama hatasının ve mevcut zarar halinin aklanması çabasını yansıtıyordu. Tam bir aklama paklama faaliyetiydi yapılan. İHA’nın bu haberi Hürriyet ve Yeni Akit’in yanı sıra birçok internet sitesinde kullanıldı.
Enteresan tarafı, aynı cümleler, Pegasus Havayolları’nın bu havalimanına sefer başlatmasıyla ilgili olarak 18 Nisan’da Habertürk’te yayımlanan haberin son paragrafında da aynen yer almıştı. Belli ki, Zafer Havalimanını övebilmek için yeni cümle bulmakta hayli zorlanılmış…
Tek cümleyle:
- Tekirdağ’da bir erkeğin sevgilisini kolundan tutup sürükleyerek “Aşıklar Tepesi”den birlikte atlaması haberi, intiharların bulaşıcı olduğu gözardı edilerek Sabah, Hürriyet, Akşam, Cumhuriyet, Takvim, Posta, Habertürk, AHaber, Yeniçağ ve birçok sitede yayımlandı.
- M.Ali Çelebi hakkındaki haber başlıklarında ve TV ekranlarında “milletvekili” yerine “teğmen” yazılması doğru değil; kişiler mevcut görev ve unvanıyla anılır; daha önce yaptıkları görevler “eski” olarak belirtilebilir.
- Sözcü gazetesi, “iade” geri vermek değilmiş gibi, günlük dilde sık rastlanan dil yanlışını tekrarlayarak “Gazetelerin ilan hakları geri iade edilmeli” haberi yaptı.
- İETT otobüslerinin kazalarını her seferinde geniş biçimde haberleştiren Sabah, bir kamyondaki demirlerin duraktaki İETT otobüsüne çarpmasını basılı gazetede haber yapmadı.
- Cumhuriyet’in bir erkek cinayeti kurbanı kadının organlarının bağışlanmasıyla ilgili haberde “Ezgi’nin organları koronaya takıldı” başlığını kullanması olayın vahametiyle örtüşmemiş.
- Korkusuz, “Bir annenin feryadı: Babası kızımı istismar ediyor” haberinde annenin adını ve yüzünü açık yayımlamakla kalmadı; 5 yaşındaki kızın yüzünü de yeterince kapatmadı.
- Anadolu Ajansı, Antalya Hayvanat Bahçesinde “Sıcaktan bunalan hayvanlara buzlu meyve kokteyli” verilmesini son iki ayda iki kez haber yaptı ve haberlerde hayvanların doğal ortamlarından uzakta tutulmasını doğal gören bir dil kullandı.