21 Kasım 2024 Perşembe
Ulusoy-Öztürk polemiği – Faruk Bildirici

Ulusoy-Öztürk polemiği – Faruk Bildirici

Prof.Dr.Veysel Ulusoy ile Kemal Öztürk arasındaki “düzeltme” tartışmasını inceledim. Öztürk, yazı dizisindeki “ENAG’ın merkezi” konusunu düzeltmek için üniversitenin soruşturma açmasını beklememeliydi. ENAG doktora tezi değil, tezden doğan proje!

Enflasyon Araştırmaları Grubu (ENAG) artık TÜİK’in alternatifi. Enflasyon oranıyla ilgili açıklaması her ay merakla bekleniyor. TÜİK’in verilerine güvenmeyenler, ENAG’ın açıkladığı enflasyon oranlarını gerçeğe daha yakın buluyor.

     Bir süredir ENAG kurucusu Prof. Dr. Veysel Ulusoy ile Habertürk yazarı Kemal Öztürk arasında sosyal medya üzerinden sürüp giden bir tartışma yaşanıyor. Tartışmanın fitilini ateşleyen Kemal Öztürk’ün 3 Haziran’daki bir paylaşımıydı:

    @kemalozturk2020- … Başkanı ve enflasyonu hesaplayan daire başkanı değiştikten sonra @tuikbilgi daha fazla güven kaybetti. Açıklanan enflasyona neden kimse inanmıyor kurum kendini sorgulamalı. @ENAGRUP enflasyon ölçümü de sorunlu. Kabul edilmemiş doktora tezi ülkedeki gerçek enflasyonu açıklayamaz.

     @ekonomikanaliz- Siz de biliyorsunuz ENAG’ın doğru ölçtüğünü. Ama işte bir görev var yapılması gerekenBir de ENAG merkezi hakkında yazdıklarınızı düzeltmediniz hala. Bekliyoruz Sayın Öztürk.

      @kemalozturk2020- Çok ayıp yaptığınız. “Görev var” da ne demek? Ölçüm sisteminiz sağlıklı değil. Bunları tek tek yazdım. Siz de bunları dikkate alacağım dediniz ama sonra mesajınızı sildiniz. ENAG merkezi konusunda düzeltme istemenizin gerekçesini yazmamı istemiyorsunuz. Kabul ediyorsanız yazacağım.

   @ekonomikanaliz- TÜİK haberi içine ENAG eleştirisi yerleştirmeniz bir iletişim aracı değil, konuyu saptırmadır. Düzeltmenizi istediğim bilgi yanlış verdiğiniz bilgidir. Onu düzeltin lütfen.

     Bu tartışmanın nedeni, Kemal Öztürk’ün Veysel Ulusoy ve çalışma arkadaşlarıyla görüştükten sonra Habertürk’te yayımlanan “Enagrup enflasyonu doğru ölçüyor mu?” ve “Enagrup enflasyon ölçümünde şeffaf mı?” başlıklı yazılarında ENAG’ın merkeziyle ilgili kullandığı ifadelerdi. Öztürk yazısında Ulusoy’un Yeditepe Üniversitesi’ndeki odasını ENAG’ın merkezi olarak gösteriyordu:

      “Doğrusu tartışmalara bakarak, büyük bir ekibin, bir merkezde harıl harıl çalışırken bulacağımı zannettim. Ancak iki doktora öğrencisi ve Prof. Veysel Ulusoy ile üniversitenin küçük bir odasında buluştuk. Tüm çalışmalar burada yapılıyor.”

    Fotoğraflar da üniversitede çekildiği için ENAG’ın merkezinin üniversite olduğu izlenimi doğuyordu. Ancak Ulusoy, bunun yanlış olduğunu belirterek, düzeltilmesini istemişti. Öztürk beklediği düzeltmeyi yapmayıp, üstüne bir de sosyal medyadan ENAG’ı eleştirince Ulusoy da onu suçlayan paylaşımda bulunmuş, tartışmaya başlamışlardı.

       Soruşturmanın nedeni Öztürk’ün yazısı

       Üniversitenin ENAG’ın merkezi gösterilmesinden rahatsız olan rektörlüğün Ulusoy hakkında soruşturma açma olasılığı vardı; Ulusoy bu durumu Öztürk’e söylemişti. Ama Öztürk, sosyal medyadaki tartışmaya rağmen soruşturma açıldığı kesinleşene kadar bekledi.

     Öztürk’ün, 11 Haziran’da yayımlanan yazısındaki düzeltme de Ulusoy’u tatmin edecek netlikte değildi. Çünkü Öztürk, “Veysel Ulusoy, röportaj esnasında 2021 yılı başlarında bir vakıf bünyesine geçtiklerini belirtiyor. Yani verileri açıklamaya başladıktan 6-7 ay sonra” diye yazdı; ardından da “Ancak vakıf binasından çok, genellikle okulda çalıştıklarını da sözlerinin arasında ifade etmişti. Fakat bunu kayıtlı bölümde değil, kayıt kapandıktan sonra söylemişti” diyerek yine merkez olarak üniversiteyi işaret etti.

     Öztürk, Ulusoy’un davranışlarını da çelişkili, “aşırı politize” ve etik dışı olarak nitelendirerek, soruşturmayı engellemek için “İmaj kaybı yaşarsınız” diye üniversiteyi “üstü örtülü tehdit etmek” ile suçladı ve rektörlüğün soruşturma yazısının metnini de yayımladı. Rektörlüğün yazısında Öztürk’ün yazıları nedeniyle soruşturma açıldığı belirtiliyor; Ulusoy’a yöneltilen suçlamalar şöyle sıralanıyordu:

     “Habertürk kanalında yayınlanan röportajınızın üniversite yönetiminin izni olmadan yapıldığı, demeçlerin üniversitenin bilgisi dahilindeymiş gibi gerçeğe aykırı algı oluşturduğunuz, kişisel oluşumunuz olan ENA Grubunun merkezini Yeditepe Üniversitesi olarak gösterdiğiniz ve ayrıca henüz yayınlanmamış ve tez izleme komitesi aşamasında olan doktora tezini referans göstermenizden hareketle yanlış ve yanıltıcı bilgi verdiğinizden hakkınızda soruşturma açılmasına karar verilmiştir.”

      Öztürk, bu “düzeltme” yazısını sosyal medyada “@YeditepeUni soruşturma başlattı. Fakat V. Ulusoy ve üniversitenin etik olmayan bir süreç izledikleri de ortaya çıktı” diye duyurunca Ulusoy yine tepki gösterdi:

   “@ekonomikanaliz- Yine dolanmış çalıyı Sayın Öztürk. Yalan, yanlış yazdığı köşesinde konuyu çarpıtarak düzeltmeye çalışıyor. Çarpıtarak, bilinçli. Görev gereği. Utanılacak bir yazı.

   @kemalozturk2020- Yazdığım her cümlenin arkasındayım. Akademik tarafsızlığı ve insanların gerçekleri öğrenmek arzusunu kişisel hırslarınıza kurban ettiniz. @YeditepeUni de soruşturma açmasın diye üstü örtülü korkuttunuz. Kesinlikle dürüst değilsiniz. Bağımsız bir soruşturmada her şey ortaya çıkar.

    Düzeltme için beklememeliydi

   Böylece Ulusoy ile Öztürk arasındaki tartışma, bir gazetecilik sorunu haline dönüştü. Ulusoy da incelememi isteyince iki tarafa sorular yönelttim ve yazılanları topladım. Merak edenler, Ulusoy ve Öztürk’ün yanıtlarının tam metnini yazının altında okuyabilir.

   Ulusoy, söyleşi sırasında ENAG’ın çalışma yerini Öztürk’e nasıl aktardığı soruma “Yaklaşık 1,5 saatlik kayıtlarda ENAG Merkezi neresidir sorusuna, “ENAG şu anda bir Vakıf altında, Acıbadem adresinde çalışmalarına devam ediyor’ yanıtını verdim” diye yanıtladı. Öztürk ise aynı konudaki sorumu şöyle yanıtladı:

     “Çalışma mekanı üniversitedeki ofisiydi. Bir vakıfla anlaştıklarını onların bünyesinde çalışmalarına devam edeceklerini söyledi. Fakat bir doktora tezinin üniversite mekanında devam etmesinin normal olduğunu düşündüğümden çalışma mekanı dikkatimi çekmedi.

      Ancak kayıt dışı konuşmamızda vakıftan ziyade üniversitedeki odayı kullandıklarını söyledi bana. Mekan meselesi Ulusoy’un dediği gibi değildi. Üniversitedeki oda daha yoğun kullanılıyor ve vakfa çok nadir gidiliyordu. Gözlemim de mekanın aktif kullanıldığı yönündeydi.”

      İki taraf söyleşi öncesinde “kayıt altına alınarak yayın” konusunda anlaştıklarına göre kayıt dışı konuşmayı kullanmak doğru değil, zaten kanıtlanamaz da. Ulusoy’un söyleşinin kayıtlı bölümünde “vakıfta çalışmalara devam edeceğini” söylediğini iki taraf da kabul ediyor.

     Bu durumda Öztürk’ün, Ulusoy’un düzeltme isteğini ilk görüşmeden hemen sonra, üniversitenin soruşturma açmasını beklemeksizin yerine getirmesi gerekirdi. Çünkü Öztürk, bir yazar olarak elbette kişisel kanaat ve gözlemlerini aktarabilir ama öncelikle verileri eksiksiz sunmakla yükümlü.

    Söyleşi sırasında bu konu sorulmasına ve “vakıfta çalışıldığı” yanıtı alınmasına rağmen yazı dizisinde bu yanıttan söz edilmeyip sadece gözlemini yazması doğru değil. Ulusoy’un bu konudaki yanıtı verilmeyince aktarılan gözlem eksik, yanıltıcı kalıyor.

    Zira Öztürk’ün yazıları ENAG’ın üniversitedeki bir doktora tezine dayandığı görüşünü içeriyor. İlk yazısında “Enagrup bir doktora tezi, bir organizasyon değil” diyor, ikinci yazısının sonunda da “İnsanlar neden ülkenin en büyük kurumlarından biri olan TÜİK’e değil de bir doktora tezine daha çok inanıyor?” sorusunu yöneltiyor.

   Ulusoy’un anlatımı sorunlu

   Halbuki ENAG, bir doktora tezinden kaynaklanmış olsa da sonrasında farklı bir projeye dönüşmüş, kurumsallaşma yolunda adımlar atılmış. Nitekim ENAG’ın sosyal medya hesabında 11 Haziran 2021 tarihinde yapılan bir paylaşımda “Enflasyon Araştırma Grubu”nun kurumsallaşma işlemlerini tamamladığı, artık bir vakıf çatısı altında ölçümlere devam edileceği” duyurulmuş. Sözü edilen de Türkiye Ekonomik ve Mali Araştırmalar Vakfı (TEMAR)…

      ENAG’ın web sayfasına bakıldığında projenin üç kişiden ibaret olmadığı, Prof.Dr. Ulusoy ile birlikte yedi üyenin olduğu görülüyor. Ayrıca Prof. Dr. Yalçın Karatepe’nin başında olduğu bir “Danışma Kurulu” da oluşturulmuş.

    Fakat Ulusoy, söyleşi sırasında doktora tezinden hareketle doğan fikrin bir “projeye” dönüştüğünü yeterince vurgulayamıyor. Söyleşi sırasında sürekli “proje” diye tanımlamasına, projenin patenti için başvurduklarını ifade etmesine ve “patent korumalı proje” demesine rağmen, Öztürk’ün “Yani Enagrup’un enflasyon ölçümü bir doktora tezi çalışması, organizasyon ya da bir ekip çalışması değil?” sorusuna “Evet bir doktora tezi bu” yanıtını veriyor.

     Anlatımı karıştıran da bu yanıt. Ama Ulusoy’un aktardıklarına bütünlüklü olarak bakıldığında bu yanıtın doğruyu tam yansıtmadığı, karışıklık yarattığı anlaşılıyor. Zira doktora tezi için patent alınamayacağı bile çok açık.

     Nitekim Öztürk de iki günlük yazı dizisinde “proje” tanımını kullanıyor; sorularını da “proje” diye soruyor; Ulusoy’u da “proje yöneticisi” olarak nitelendiriyor. Ama Öztürk, yazılarındaki değerlendirmelerinde ve özellikle de Ulusoy’u da suçladığı üçüncü yazıda “proje” demekten tümüyle vazgeçip “doktora tezi” üzerinden değerlendirmelerde bulunuyor.

    Doğru tanımlama “ENAG’ın doktora tezine dayanan bir proje” ve enflasyon ölçümlerinin de bu projede elde edilen veriler olduğu…

    Tezin onaylanmasından önce yayın şartı

      Kemal Öztürk ve Veysel Ulusoy arasındaki tartışmanın odak noktasıyla ilgili değerlendirmem böyle. Öztürk’e sorular gönderirken de asıl olarak “çalışma mekânı” konusuna yoğunlaşmıştım. Ancak kendisi sorularımı yanıtlarken beni de eleştirdi:

    “Mesele Veysel Ulusoy’un, üniversitenin soruşturma metnindeki deyimiyle ‘yanlış ve yanıltıcı’ bilgiler vermesidir. Ama siz de mekan konusunda takılmış gözüküyorsunuz. Asıl, ülkede doğru bilgi peşinde olan milyonlarca insanın yanıltılmasıdır. Bu kısmı atlamanıza şaşırdım doğrusu.”

    Ulusoy’un da bu noktaya odaklandığını anımsatan Öztürk, “Tüm ülke aslında kabul edilmemiş, doğruluğu tez izleme komitesi tarafından onaylanmamış bir doktora tezinin, ‘yanlış ve yanıltıcı’ enflasyon sonuçlarını tartışıyor. Bu büyük bir hatadır ve Ulusoy bu yanlışı bilerek yapıyor” görüşünü savundu.

    Hemen belirteyim, “çalışma mekânı” konusuna odaklanmamın nedeni konuya öncelikle bir “düzeltme” talebinin yerine getirilmesi yani gazetecilik sorunu olarak bakmamdan kaynaklanıyordu. O nedenle de Öztürk’ün yazısının içeriğini, Ulusoy’un davranışıyla ilgili kanaatlerini, ENAG hakkındaki değerlendirmelerini ve üniversite yönetimi hakkındaki eleştirilerini inceleme konusu yapmaktan kaçındım.

     Fakat gelinen noktada Öztürk’ün “yargı” belirten ifadeler kullanması başka bir gazetecilik sorunu doğuruyor. ENAG’ın aylık enflasyon oranı açıklamalarının “yanlış ve yanıltıcı” olduğu rektörlüğün soruşturma yazısındaki bir suçlama. Soruşturma yazısında öne sürülen bir suçlamayı, sonuçlanmış kabul edip bunun üzerinden hüküm inşa edilemez. Ama Öztürk bana gönderdiği yanıtında “yanlış ve yanıltıcı” nitelemesi yapmakla kalmayıp, sosyal medyadaki paylaşımında da soruşturma bitmiş gibi “@YeditepeUni soruşturma başlattı. Fakat V. Ulusoy ve üniversitenin etik olmayan bir süreç izledikleri de ortaya çıktı” diye yazdı. Bir gazetecinin suçlama üzerinden yargı oluşturması yanlış.

     Kaldı ki, Öztürk, bu yargısını son yazısında da belirttiği “bir doktora tezi verilerinin onaylanmadan önce yayımlanmasının bilimsel usule aykırı olduğu” görüşüne dayandırıyor. Oysa bırakın doktora tezi verilerinin onaylanmadan önce yayımlanmasının bilimsel etik ihlâli olmasını tam tersine birçok üniversite tez çalışmalarında elde edilen verilerin sınav öncesinde bilimsel dergilerde yayımlanmasını şart koşuyor.

    Nitekim ENAG’ın teknik yöntemiyle ilgili bilimsel bir makale 2020’de hakemli bir dergide yayımlanmış. Bunu da akademisyen Serkan Gençer, görüşme sırasında Öztürk’e anlatmış…

    Daha da önemlisi, enflasyon oranlarıyla ilgili açıklananlar doktora tezinin kendisi değil! Yukarıda da vurgulamaya çalıştığım gibi, bir doktora çalışmasına dayanan projede elde edilen veriler. Proje ile doktora tezi birlikte yürüyor, veriler projede de kullanılıyor ama doktora tezi bittikten sonra da enflasyon ölçümlerinin devam edeceği söyleniyor.

    Anlayacağınız doktora tezi verilerinin, “onaylanana kadar gizli kalması” diye bir kural yok. Araştırıp öğrendiğim kadarıyla yayın konusunda da asıl karar verici tez danışmanı akademisyen.

    Yanlış ve yanıltıcı demeden önce

     Aslına bakarsanız, Öztürk’ün daha Ulusoy’u ziyaret edip konuşmadan önce ENAG’ın açıklamalarıyla ilgili endişeleri olduğu, açıklamaları güvenilir bulmadığı yazdıklarından anlaşılıyor. Ulusoy ile görüşmesinde de bu endişelerini, eleştirilerini dile getiriyor, soruyor ve yazarken de aldığı yanıtlardan tatmin olmadığını, Ulusoy’un politik kimliğini vurguluyor.

   Ancak bilimsel bir grubun açıkladığı verilerin yeterince şeffaf ve güvenilir olmadığını savunmak ile “yanlış ve yanıltıcı olduğunu” yazmak farklı. Bunun için soruşturma açılmasına, kişisel kanaatlerine değil, somut bilgiye dayanmak gerekir. Öztürk’ün elinde böyle bir veri olmadığını, dizideki ikinci yazısında yer alan şu satırlardan anlıyoruz:

   “Üniversite odasında, tüm ölçümün yapıldığı diz üstü bilgisayarda yazdığı programı gösterdi Serkan Gençer. Aynı zamanda web sitelerinden çekilen verileri ve bunların Excel dosyasında hesaplamalarını da.

     Lakin bunlar benim için rakam ve harflerden ibaret. Hesaplamanın yapıldığı program, ürün isimleri, fiyatları, verilerin alındığı web sitelerinin isimlerinin açıktan yayınlanması ve uzmanların da buradan yola çıkarak hesabın doğru yapılıp yapılmadığını değerlendirmesi gerek. Lakin bu yapılmıyor.”

    Kısacası, Öztürk bilgisayar açılıp bilgiler gösterilince “Bunlar benim için rakam ve harflerden ibaret”, “uzmanların değerlendirmesi gerek” diyor yazısında. Önüne serilen verileri anlamadığını kabul eden bir gazetecinin “yanlış, yanıltıcı, etik dışı” gibi nitelendirmelerde bulunması çelişkili bir tutum. Böyle yargı içeren kanaatlerini belirtmek yerine konuyu uzmanların değerlendirmesine bıraksa daha doğru davranmış olurdu.

    Ayrıca Ulusoy’un da Öztürk için sosyal medyada “İşte bir görev var yapılması gereken” diye yazmasının ağır bir suçlama olduğunu belirtmeliyim. Nihayetinde gazeteci olarak karşısına alıp sorularını yanıtladığı, söyleşi yaptığı bir kişi karşısındaki…

Faruk BİLDİRİCİ / 1 Temmuz 2022

Prof.Dr. Veysel Ulusoy’a sorularım ve yanıtları:

1-     Siz söyleşinin yöntemiyle ilgili nasıl anlaştınız? Örneğin sadece kayda aldığı sözleri mi yayınlayacaktı?

Ulusoy- Kendisi telefonum olmasına rağmen twitter’i kullanarak mesaj attı. Ben ise yanıt verdim. Kendisi tekrar yazdı. Tekrar yanıtımda ek olarak “Hatta CNNTürk’teki arkadaşlar da size katılabilir, bekliyoruz” diye tweet attım. Sayın Öztürk’te telefonum olmasına rağmen her zaman olduğu gibi gündem yaratıp, ENAG üzerindeki şüpheleri artırmak için Twitter’i kendi fikir dağarcığı ile kullandı.

Not: Kemal Bey tüm bunlardan önce ilk defa TÜİK’i ziyaret etmeden bana telefonla ulaşarak “TÜİK’e gideceğim, onlarla ayrıntılı görüşme yapacağım” diyerek yaklaşık 1 saat telefonda enflasyon, tanımı, ölçümü, ENAG yöntemi vb konusunda bilgi aldı. Ben de kendisine ziyaret tarihinde Ankarada’yım, isterseniz toplantıya katılırım dediğimde. “Yok hocam ben görüşeyim, sizinle de görüşürüm sonra” dedi. Kendi toplantısını köşesine taşıdıktan sonra yakın bir zaman içinde TÜİK Başkanı Sait Erdal Bey görevden alındı. Bizle görüşme isteği de bundan sonra başladı… Twitter’da…

2-     Siz söyleşi sırasında çalışma yeri konusunda ne söylediniz?

Ulusoy- Yaklaşık 1,5 saatlik kayıtlarda ENAG Merkezi neresidir sorusuna, “ENAG şu anda bir Vakıf altında, Acıbadem adresinde çalışmalarına devam ediyor” yanıtını verdim.

3-     Sonra nasıl bir düzeltme yapmasını istediniz? Kemal Öztürk’ün yazılarında gördüğünüz eksiklik/yanlışlık neydi?

Ulusoy- Ben kendisini telefonla arayarak “yazınızda ENAG merkezinin Yeditepe Üniversitesi olarak belirtmiştiniz. Tam da bundan kaynaklı üniversite bana karşı soruşturma açtı. Büyük olasılıkla da işimden olabilirim, dolaysıyla size belirttiğim gibi adresi doğru bir şekilde yapıp düzeltmenizi istiyorum” dedim. “Hocam şu an Malatya’dayım, ben kayıtları tekrar dinleyip, öyleyse düzeltmeyi yaparım” dedi.

4-     Çalışma mekanı ile ilgili düzeltmeyi yapmayınca mı sosyal medyadan kendisine tepki gösterdiniz?

Ulusoy– Hem bu hem de ENAG’a karşı şüphe uyandırıcı yorumlarından dolayı. Kendisine kameraları getirin, diğer konuyu bilen arkadaşları da beraberinizde getirin dememize ve kendisine canlı olarak enflasyon verilerini nasıl alıp, hesabı hangi metodolojiyi kullanarak yaptığımızı göstermemize rağmen yaptığı, yazdığı yorumlarda bunda etkili olmuştur.

5-     Tez çalışmasında edinilen bilgilerin tez bitmeden yayımlanması konusundaki suçlamaya cevap verdiniz mi?

Ulusoy- Buna yanıt vermedim çünkü ne Rektör Hanım ne de Kemal Bey tez yayınının ne demek olduğunu bile bilmiyor. Doktora tezi yayınlanmak zorunda değil, hatta uluslararası akademik yaklaşımlarda bazı disiplinler dışında, tez yayınlama kavramı yoktur. Esas olarak tez yayınlanmaz, tezden çıkan makaleler yayınlanır. Biz de ilk yayını metodoloji vb konularda tezin ilerleyen dönemlerinde yapmıştık.

Yayın: https://dergipark.org.tr/tr/pub/mfy/issue/60173/846065

Kemal Öztürk’e sorularım ve yanıtları:

1-     Söyleşinin yöntemiyle ilgili nasıl anlaştınız? Sadece kayda aldığınız sözler mi yayınlanacaktı? 

Öztürk- Söyleşi kayıt altına alınacak ve yayınlanacak şekilde anlaştık. İlk yazımda da kayıtlı bölümlerin haricindeki konuşmaları yayınlamadım.

2-     Veysel Ulusoy’un söyleşi sırasında çalışma mekanı ile ilgili neler söyledi? Bu konudaki sözlerinin deşifresini gönderebilir misiniz?  

Öztürk- Çalışma mekanı üniversitedeki ofisiydi. Ancak bir vakıfla anlaştıklarını onların bünyesinde çalışmalarına devam edeceklerini söyledi. Fakat Yeditepe Üniversitesi’nde bir doktora tezinin doğal olarak üniversite mekanında devam etmesinin normal olduğunu düşündüğümden çalışma mekanı konusu dikkatimi çekmedi. Geniş de yer vermedim. Ancak kayıt dışı konuşmamızda vakıftan daha ziyade Üniversitedeki odayı kullandıklarını söyledi bana. Deşifre için vakit bulduğumda gönderirim.

3-     Yazınızda düzeltme ricasını nezaketen kabul ettiğinizi ama “soruşturma olmayacaksa çalışma adresini düzeltme kısmını yazmanın anlamsız olacağını söylediğinizi” belirtiyorsunuz. Bir yanlışlık ya da eksiklik varsa soruşturma konusu olmasa da düzeltilmesi gerekmez mi?

    Öztürk- Ulusoy benden mekan konusunu düzeltmemi istedi. Yazıyı hazırladım. Ancak kendisi tekrar aradı ve üniversite yönetimiyle konuştuğunu, soruşturmanın kapatılabileceğini söyledi. Bu yüzden yazıyı yazmamamı istedi. Ancak mekan konusunu yine de yazabileceğimi ifade etti. Lakin mekan meselesi o kadar ciddi bir konu değildi ve kimsenin de dikkat ettiği bir mesele değildi bana göre. Hele soruşturma da olmayacaksa gerek yok diye düşündüm. Ayrıca mekan olarak o odanın kullanıldığını hem bana beyan etmiş hem de gözlemlerim orada çalışmanın olduğu yönündeydi.

    Üniversite burada büyük çelişki yaşıyor aslında. Ulusoy birçok defa demeç verdi, çalışmaları üniversite bünyesinde sürdürdüğünü söyledi ama soruşturma açmadı üniversite. Benim yazımdan sonra açması bir çelişki.

   Sayın Ulusoy mekan konusunda odaklanıyor ama daha önemlisi şu: Üniversite “yayınlanmamış ve izleme komitesi aşamasında olan bir doktora tezini referans göstererek yanlış ve yanıltıcı bilgi vermekten” soruşturma yürütüyor. Bu da 2547 sayılı YÖK Kanunun 53. maddesi uyarınca suç kabul ediliyor.

     Yani tüm ülke aslında kabul edilmemiş, doğruluğu tez izleme komitesi tarafından onaylanmamış bir doktora tezinin, “yanlış ve yanıltıcı” enflasyon sonuçlarını tartışıyor. Bu büyük bir hatadır ve Ulusoy bu yanlışı bilerek yapıyor.

4-     Veysel Ulusoy, sizin 3 Haziran’daki paylaşımınızı yanıtlarken “hala düzeltme yapmadığınızı” hatırlatıyor. O güne kadar konuştuğunuz düzeltmeyi yapmamışsınız. Ulusoy’un 11 Haziran’daki “ENAG’a saldırı” ile ilgili paylaşımı olmasaydı “ENAG’a soruşturma açıldı, etik sorunlar ortaya çıktı” başlıklı yazınızı yazmayacak mıydınız? Bu yazı bir düzeltme mi o paylaşıma yanıt mı?

    Öztürk- Ulusoy 11 Haziran’da bana Whatsap’tan mesaj atarak “Kemal Bey hazırda tuttuğunuz yazıyı Enag merkezinin doğru yazılması vurgusuyla isterseniz yazabilirsiniz. Yoksa zaten ben haberleştireceğim” dedi. Yazıyı bunun üzerine yayınladım. Dediği düzeltmeyi yaptım ve gerekçesinin soruşturma olduğunu da ifade ettim. Ancak mekan meselesi Ulusoy’un dediği gibi değildi. Üniversitedeki oda daha yoğun olarak kullanılıyordu ve vakfa çok nadir gidiliyordu. Bunu sözlü olarak kayıt dışındayken ifade etti. Kaldı ki bir gazeteci olarak gözlemim de mekanın aktif kullanıldığı yönündeydi.

5-     İlk yazınızda ENAG, yapısı, kuruluşu, destekleyen vakıf ve çalışma biçimiyle ilgili ayrıntılı bilgi vermeniz gerekmez miydi? Yazınızda bu unsurların eksikliğinden bahsedilebilir mi?

     Öztürk- Enag’ı destekleyen vakıf konusu Ulusoy’un bir cümle ile geçiştirdiği bir konuydu. Bugüne kadar da hiç açıklamamıştı. Ben bu vakıf konusunu sorularımla açmaya çalıştım. Ancak kendisi üzerinde çok durmadı. Konuşma asıl enflasyon ölçümündeki hatalar ve eksiklere odaklanmıştı ve daha hararetli bir tartışma vardı aramızda. Dolayısı ile yazı dizisinde asıl bu bölümler yer aldı.

    Mesele Veysel Ulusoy’un, üniversitenin soruşturma metnindeki deyimiyle “yanlış ve yanıltıcı” bilgiler vermesidir. Ama gördüğünüz gibi siz de mekan konusunda takılmış gözüküyorsunuz. Asıl, ülkede doğru bilgi peşinde olan milyonlarca insanın yanıltılmasıdır. Bu kısmı atlamanıza şaşırdım doğrusu.

     6- “Etik sorun” olarak adlandırdığınız Veysel Ulusoy’un siyasi kimliği mi? Siyasi iktidara yaklaşımının akademik çalışmasını etkilediğine dair somut bir veri var mı?

     Öztürk– Etik sorun Ulusoy’un siyasi kimliği değil. Ulusoy’un üniversiteyi üstü örtülü tehdit ederek soruşturmayı örtmeye çalışmasıdır. Bana telefonda şunları söyledi özetle: “Üniversiteye dedim ki, eğer soruşturma duyulursa bu kurumunuzun imajı ve algısı açısından için çok büyük zarar olur. Böyle deyince soruşturmayı kapatacakları kanaati oluştu bende. Bu yüzden siz yazıyı yazmayın lütfen.” bu sözler kurumu tehdit anlamına gelir ve etik değildir. Üniversite de bu soruşturmayı örtmeye niyetlendi. Ancak ben rektörlüğü arayıp, “Böyle bir soruşturma var mı? diye sorduktan sonra (cevap vermediler) soruşturma yeniden gündeme geldi. Üniversite de en az Ulusoy kadar etik dışı davrandı bana göre.

    Sizi önemli bir meslektaşım olarak görürüm. Ancak meseleyi yanlış yerinden tuttuğunuzu belirtmem gerekir. TÜİK konusunda benzer eleştirilerim var. Onların rakamları da artık inandırıcı değil. Lakin bu ENAG’ın doğru yaptığını göstermez. Ulusoy insanların bilgiye ve gerçeğe olan susamışlığını sömürüyor. Çalışma denetime açılmamış, bilgiler eksik, sistem hatalı, tez henüz kabul edilmemiş.

    Eğer röportaj kaydını dinleseniz aslında ne kadar büyük çelişkiler ve yanlışlar içinde olduğunu da görürdünüz.