21 Kasım 2024 Perşembe
Düpedüz şiddet pornografisi ! – Faruk Bildirici

Düpedüz şiddet pornografisi ! – Faruk Bildirici

Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun öldürülme anı görüntülerini yayımlamak şiddet pornografisi. Uğur Mumcu’nun paramparça olduğunu anlatan tutanağı yayımlamak da. Ece Erken ve Özge Mumcu “Acımıza acı katmayın” derken çok haklıydı. Yanlış gazetecilik bu.

Gazeteci milleti “gözleri önünde” kalıbını pek sever. “Dört çocuğunun gözleri önünde öldürüldü”, “Çocuğunun gözleri önünde karısını bıçakladı”, “Annesi gözleri önünde öldürüldü” gibi başlıklar eksik olmaz üçüncü sayfa haberlerinden.

    “Gözleri önünde” kalıbıyla cinayetin ne kadar vahşice işlendiği ve kötülüğün boyutu vurgulanmak istenmektedir. Bu mantığa göre, bir erkeğin karısını çocuğunun gözleri önünde öldürmesi beter bir durumdur!

    Fakat dijital habercilik güvenlik kameraları ve cep telefonundan çekilmiş görüntüleri elde etme fırsatını yakalayalı beri bırakın cinayetlerin çocukların gözleri önünde olmasını, bütün toplumun gözleri önünde işleniyor artık. Cinayet anı görüntülerini bulan internet siteleri ve televizyonlar, çoğu zaman flulaştırmaya bile gerek duymadan olduğu gibi yayımlıyorlar olayları.

    Ece Erken dayanamadı

    Hem de “İşte saniye saniye dehşet anı” gibi anonslarla duyuruyorlar kanlı görüntüleri. Avukat Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun bir restoranda iki kişi tarafından öldürülmesine dair görüntüler de   aynı heyecanla duyuruldu onlarca internet sitesinde:

    “Şafak Mahmutyazıcıoğlu cinayetinde yeni görüntüler! İşte saniye saniye o anlar

     Şafak Mahmutyazıcıoğlu cinayetinde yeni görüntüler. İşte dehşet anı…

     Şafak Mahmutyacızıoğlu’nun öldürülme anı ortaya çıktı

     Şafak Mahmutyazıcıoğlu böyle kurşunlanmış. Cinayetin en net görüntüleri

     Şafak Mahmutyacızıoğlu cinayetinde yeni görüntüler!

   İki kişi, Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nu yerlerde sürüklüyor, defalarca ateş ediyorlardı. Cinayetin bütün dehşetini yansıtan bu görüntüleri gören Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun eşi Ece Erken isyan etti:

     “Yeni, net görüntüler nasıl elinize geçiyor? Hadi geçti neden yayınlıyorsunuz? Neden acımıza acı katıyorsunuz? Kaçak katil Seccad Yeşil ve Serkan Dakman’ı yakalamak yerine haber yapmak yerine neden bu görüntülerle bizi bir kez daha öldürüyorsunuz? Neden!”

   Tahmin edileceği gibi, Ece Erken’in bu çıkışı öldürülen eşiyle ilgili cinayet anı görüntülerinin internet sitelerinden, sosyal medyadan kaldırılmasını sağlayamadı. Hem büyük bir sorumsuzlukla ailenin “acısına acı katıldı”, hem de bütün topluma kanlı cinayet sahnesi izletildi. Bu tür kanlı sahnelerin, cinayet görüntülerinin insanlarda travmatik etki yaratmasına da aldırılmadı.

     Tam da bu nedenle Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde kan ve şiddet içeren görüntülerin yayımlanmasının doğru olmadığı vurgulanıyor:

    “Ölümlere ilişkin haberlerde sansasyonel ve acıları artıracak üslup kullanılamaz. İnsanlarda travma yaratacak kan ve şiddet içeren fotoğraflara yer vermez, saldırının sonuçlarını korku ve yılgınlık yaratacak biçimde büyütmez.”

     Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun öldürülme anına ilişkin görüntüleri yayımlayanlar bu ilkeleri çiğnedi. İnsanların acılarını artırmakla kalmayıp, bir restoranda böyle bir cinayet işlenebildiğini göstermiş oldu. İki fazla tık uğruna şiddet pornografisinden medet ummak büyük hata…

       Keşke Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, dün bu görüntülere yayın yasağı getirmeden önce bu görüntüler kaldırılmış olsa, hatta hiç yayımlanmasaydı.

   İnsanın parçalara ayrıldığını anlatan tutanak

  Bu hafta kan ve şiddet pornografisine meraklı gazeteciliğin acısına acı kattığından yakınan ikinci kadın da öldürülen gazeteci Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu Aybars’tı.

    Kısa Dalga Medya’da yayımlanan “Otopsinin Z raporu” başlıklı yazısında Saygı Öztürk’ün aradan 28-29 yıl geçtikten sonra otopsi ön tutanağını tam metin yayımlamasını özetle şöyle eleştirdi:

    “Saygı Bey’in bu tutanağı 28 ya da 29 yıl sonra yeniden paylaşmasına gerek yoktu. Zira şahsım, patlamada babamın bacağının koptuğunu, patlama anında öldüğünü ve de ceketinin içindeki dolmakalemin ikiye ayrıldığını ben gayet iyi biliyorum.

   Bu otopsi tutanağı diye aslında otopsi tutanağı olmayan, davaya veyahut soruşturma aşamasına hiçbir katkısı olmayacak, sadece bir insanın bedeninin nasıl parçalara ayrıldığını anlatan bir tutanağı yazısında anlatıyordu.

   Bu raporu da hayatını kaybeden kişinin yakınları başta olmak üzere onu seven herkesi üzecek, sadece ceset parçalarını anlatan, travmatik bir belgeyi ‘gazetecilik’ adına aktardığını fark ettim.”

   Özge Mumcu bu kadar üzülmekte ve tepki göstermekte haklıydı. Saygı Öztürk, Sözcü gazetesinde 25 Ocak’ta yayımlanan “Basında ilk kez: İşte Uğur Mumcu tutanağı” başlıklı yazısında cinayetle ilgili bazı iddialara yer veriyor; ardından “Parça parça” arabaşlığı altında Uğur Mumcu’nun bedeninin Adli Tıp uzmanları ve bilirkişilere teslim edilmesine ilişkin 25 Ocak 1993 tarihli tutanağın hem görüntüsünü hem de tam metnini aktarıyordu.

   “Basında ilk kez bu belgeyi Sözcü açıklıyor” notuyla yayımlanan tutanak, “Arabasının infilakı sonucu ölen Uğur Mumcu’ya ait cesetten olay yerinde etrafa ve arabaya dağılmış vaziyette bulunan parçalar” diye başlıyordu. Devamında yazılanları aktaramayacağım; okurken zor dayandım.

    Çünkü kanlı ve alabildiğine dehşet içeren bir tutanak.  “Bir bombanın insan bedeni üzerinde yaratacağı tahribatı gösteren” bu tutanak yeni hiçbir şey söylemiyor. Böylesine kanlı ve haber değeri olmayan bir tutanağı “ilk kez yayımlamak” ile övünmek de anlaşılır gibi değil. Hiç yayımlanmamalıydı.

   Uğur Mumcu gibi tanınmış bir gazetecinin paramparça olduğunu anlatan böyle bir teslim tutanağının yayımlanmasının cinayetin aydınlatılmasına bir katkısı olmadığı gibi habercilik açısından yayımlanmasında da fayda yok.

    Saygı Öztürk’ün bu tutanağı yayımlaması da tıpkı Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun cinayet anı görüntülerinin yayımlanması gibi. Uğur Mumcu’nun yakınlarını ne kadar üzeceği ve toplumda travmatik etki yaratacağı gözetilmemiş. Düpedüz şiddet pornografisi…