21 Kasım 2024 Perşembe
Cinayet, intihar haberleri ve medya – Faruk Bildirici

Cinayet, intihar haberleri ve medya – Faruk Bildirici

Batman neden artık kadın intiharları ile anılmıyor? Ya da Şule Çet’in ölümünü medya yazmasa cinayet olduğu anlaşılır mıydı? Başka örnekler de var. Enes Kara’nın intiharı da haber, zira sosyal bir sorunu yansıtıyor! Haber yapılması doğruydu.

 Batman, 1990’ların başında “Hizbullah cinayetleri” son yıllarında da “kadın intiharları” ile anılan bir kentti. Kadın intiharları o kadar artmıştı ki, kentteki intihar oranı Türkiye ortalamasının üç katına çıkmıştı. Gencecik kadınlar birbiri ardına yaşamdan kopuyorlardı.

   Sonraki yıllarda kentteki kadın intiharları azaldı. Kuşkusuz hâlâ tamamen bitmedi ama Türkiye ortalamalarının üç kat altına düştü. Peki nasıl oldu da Batman “kadın intiharları” ile anılan bir kent olmaktan çıktı?

    “Batman’da kadınlar ölüyor” adlı kitabın yazarı ve gazeteci Müjgan Halis, “Batmanlı gazetecilerin mesleki reflekslerle kentlerinde yaşanan bu olağanüstü durumu Türkiye gündemine taşımayı becermesine” bağlıyor:

     “Ulusal medya ile kalmadı, uluslararası medyada da haber oldu kadın ihtiharları. Yerli yabancı onlarca gazeteci kente akın etti; siyasetçiler, devlet insanları ondan sonra intiharlarla ilgilenmeye başladılar. Aile Araştırma Kurumu ve hatta Diyanet İşleri Başkanlığı bile intiharların nedenini araştırmak için kente heyetler gönderdi.”

    Haberlerin ardından devlet kurumları gibi sivil toplum kuruluşları da Batman’daki kadın intiharlarını gözardı edememiş; elbirliğiyle yapılan çalışmalar sonuç vermiş.

    Şimdi soruyu tersinden soralım; yerel gazeteciler o kadar cevval olup da intiharları ulusal düzeye taşımasa, ulusal medya ülke gündemine getirmese Batman’daki kadın intiharları hızla azalır; intiharları önleyecek adımlar atılır mıydı?

   Benzer bir soru, Batman’da iki yıl önce intihar eden İpek Er adlı genç kadının ölümü için de sorulabilir. Eleştirel medya bu olayın üzerine gitmesi Uzman Çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne maruz kaldığı ortaya çıkar ve serbest bırakılan sanık yeniden tutuklanıp mahkum olur muydu?

    Şule Çet cinayeti intihar diye kapatılıyordu

    Medyanın intihar haberlerindeki rolünü, üniversite öğrencisi Şule Çet’in Ankara’daki bir plazanın 20. katından düşerek ölmesi olayı üzerinden sorgulamaya devam edelim.

    Şule Çet’in ölümü, ilk başta polis raporları ve açıklamalarına “intihar” diye geçti. Ama NTV ve Hürriyet, yakınlarının dile getirdiği şüphelerin üzerine gitti. Hürriyet’in, “20. katın sırrı” ve “Kimse intihar olduğuna inanmıyor”, “Otopside çıkan gerçek” haberlerinin ardından bütün medya olayın üzerine gitti. Medyanın üzerinde durması ve kadın sivil toplum örgütlerinin kampanyalarının sonucunda Şule Çet’in “cinayete” kurban gittiği netleşti. Sanıklar mahkum oldular.

      Yine soralım, medya ölümünün kriminal nitelikte olduğundan şüphelenip üzerine gitmeseydi; Şule Çet’in cinayetinin üzeri “intihar” diye örtülmeyecek miydi? Yakın tarihte meydana gelen başka intihar örnekleri üzerinden aynı sorulara devam edelim…

    Hikmet Uluğbay’ın intihar girişimi

  Hikmet Uluğbay, 1999 yılında intihar girişiminde bulunduğu sırada devlet bakanıydı, ekonomiyi yönetiyordu. Uluğbay’ın intihar girişimi bütün toplumu ilgilendiriyordu. Haber yapılmaması mı gerekiyordu?

     Yarbay Ali Tatar intihar etmeseydi

   Ergenekon davası sırasında tutuklanan Yarbay Ali Tatar’ın intiharı, bu davaların Fetullahçı örgütün kumpasları sonucu hazırlandığının ortaya çıkarılmasında önemli bir aşamaydı. Medya Yarbay Tatar’ın ölümünü görmezden gelse bu örgütün amacına hizmet etmiş olmayacak mıydı?

   Silivri emniyet müdürünün intiharı

   Sedat Peker, Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’ın intiharına yol açan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya kadar uzanan sorumlulukm zinciri olduğunu öne sürmüştü. Medya bu iddianın üzerine gidip Çalışkan’ın intiharıyla ilgili soru işaretlerini aydınlatmaya çalışmamalı mıydı?

     15 Temmuz sonrasındaki intiharlar

   15 Temmuz darbe girişimi ve Barış akademisyenlerinin bildirisi sonrasında haksız suçlamalara maruz kalanlar arasından aklanmak amacıyla intihar edenlerin sayısını bile bilmiyoruz. Çünkü tümü haber yapılmadı. Bu intiharların haber yapılmaması, bu intiharları önledi mi?

    Meclis’te kendini yakan işsiz

    Sıdkı Aydın adlı işsiz bir vatandaş, 2018 yılında protesto amacıyla Meclis hastanesi önünde kendini yaktı. Bu işsizin intihar girişimi medyada büyük ölçüde görmezden gelindi. Bu girişimin haberleştirilmemesi işsizlik ve ekonomik sıkıntı nedeniyle intiharları önledi mi?

    Yunanistan’a emeklinin intiharı

   Yunanistan’da ekonomik kriz çıktığında, emekli maaşı kesilen Dimitris Hristulas 2021 yılında parlamento binası önündeki bir ağacın altında yaşamına son vermişti. “Çöpten yiyecek toplayacak duruma düşmeden onurumla ölmek istiyorum” notu bırakan Hristulas’ın intiharıyla ilgili haberler, bütün ülkeyi derinden sarstı. Protesto eylemlerinin bütün ülkeyi sarmasında etkili oldu. Doğru olan Hristulas’ın intiharının haber yapılmaması mıydı?

     Tunus’ta seyyar satıcının kendini yakması

   “Arap baharı”nı başlatan olaylardan biri de 2010 yılında Tunus’lu seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıydı. Buazizi’nin intiharı Tunus’ta halkın protestolarına neden oldu; eylemler daha sonra diğer Arap ülkelerine yayıldı. Seyyar satıcı gencin intiharını haber yapılmaması mı gerekirdi?

     İyi ki haber yapıldı bu intiharlar

    Bu intihar vakalarıyla ilgili olarak sorular sormamın nedeni, Elazığ’da Nur cemaatine ait bir evde kalan Enes Kara adlı gencin intiharının ardından yaşanan tartışmalar.

     Bazı gazeteciler de Kara’nın intiharının haber yapılmamasını, bazıları da ölümünden bir ay kadar önce çektiği videonun yayımlanmaması gerektiğini savundular. İntihar haberlerinin yayımlanmaması yolundaki etik tartışmaya psikiyatristler ve başka uzmanlar da katıldı.

    Şu doğru, intihar haberleri bulaşıcıdır, o nedenle de esas olan intiharların haber yapılmamasıdır. Ama gazetecilikte bütün ilkelerde olduğu gibi, istisnai durumlar da vardır:

1-     Kamuoyunu ilgilendiren politik ya da ünlü kişilerin intiharları

2-     Kamusal etki yapan intiharlar

3-     Kriminal nitelikteki intiharlar

4-     Protesto niteliğindeki intiharlar,

5-     İftiraları yalanlama ve aklanmaya yönelik intiharlar

   Haber yapılması gereken istisnai intihar vakalarını İsveç Basın Konseyi Direktifleri’nden aldım. Bilindiği gibi, İsveç dünyada intihar vakalarının en çok olduğu ülkelerden biri. O nedenle orada intiharlarla ilgili ayrıntılı çalışılmış olması doğal.

    Nitekim yukarıda sıraladığım intihar olayları da bu istisnai durumlardan. O nedenle de Batman’da intihar eden kadınlardan, Şule Çet cinayetine kadar uzanan bütün bu vakaların haber yapılması doğruydu. Çünkü haber yapılmamasının, yok sayılmasının sonuçları daha vahim olurdu. İyi ki haber yapıldı bu intihar olayları.

    Enes Kara da ünlü bir kişi değil ama onun intiharının da baskılara yönelik protesto niteliği var ve cemaat evleri ile yurtlarında kalan gençlerle ilgili toplumsal bir soruna dikkat çekiyor. O nedenle yayımlanması, ayrıntılı olarak işlenmesi evrensel gazetecilik ilkelerine uygun.

    Müge Anlı’nın programındaki intihar

    Ne yazık ki, Türkiye’de yaygın medya sıraladığım istisnai vakalarda haber yapmıyor; tam tersine kamusal niteliği olmayan insanların intiharlarını geniş biçimde yayımlıyor.

    Enes Kara’nın intiharı bugün Sözcü, Birgün, Evrensel, Aydınlık, Karar ve Cumhuriyet gazetelerinde birinci sayfaya çıktı. Fox TV, Halk TV, KRT ve Tele 1 de haberleştirdi. Bu intiharı haberleştirmeyen ya da iç saygalarda küçücük haberlerle geçiştiren diğer gazeteler, bir hafta kadar önce Müge Anlı’nın tv programında kayıp olarak aranan 23 yaşındaki hemşire Satuhan Yiğit’in intiharını ayrıntılı biçimde yayımladılar. Daha önce de yine aynı programda yurtlarda kalan genç kızları fuhuşa sürüklemekle suçlanan Gülay Uygun intihar etmiş ve haberleri yayımlanmıştı. Bu da gösteriyor ki, temel kaygıları gazetecilik ilkeleri değil.

   Oysa asıl yanlış olan kriminal ve toplumsal niteliği olmayan intiharların yayımlanmasıdır. Bu intiharların bulaşıcılığı daha fazladır. İntihar haberlerinde bulaşıcılığın asıl nedeni, intihar yönteminin aktarılması ve özendirici dil kullanılmasıdır.

   O nedenle Türkiye Gazeteciler Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de “Bu tür istisnai durumlarda bile intiharın yöntemine ilişkin özendirici ve öğretici ayrıntılara yer verilmemeli, intihara ilişkin fotoğraf ve görsel malzeme ile intihar mesajı kullanılmamalıdır” ilkesi yer alıyor.

      Elbette Enes Kara’nın intiharıyla ilgili haberlerde -ve tabii sosyal medya paylaşımlarında da- intihar ile ilgili özendirici ve öğretici ayrıntılara yer verilmemesi gerekliydi. Ama bu gencin bir ay kadar önce çektiği videodan cemaat evinde yaşadıklarını anlattığı kısa bir bölümün yayımlanması da sorunun anlaşılmasını sağladı.

     Yayımlayan gazeteciler, sorun adikkat çekmek ve toplumu uyarma görevini yerine getirdiler. Şimdi sıra devleti yönetenler ve politikacıların, cemaat evler ile yurtlarındaki sorunları çözecek önlemler almaları ve gençlere umut vermelerinde…