21 Kasım 2024 Perşembe
“Sahte içki” polisiye değil siyasal ve sosyal bir sorun – Faruk Bildirici

“Sahte içki” polisiye değil siyasal ve sosyal bir sorun – Faruk Bildirici

Sahte içkiden ölenler 66’yı geçti ama iktidar seyrediyor, medya da polisiye haber yapıp geçiştiriyor. Oysa bu ölümlerin asıl nedeni %70 oranındaki yüksek vergi ve yasakçı zihniyet. Ölümler de salt polisiye değil siyasal ve sosyal bir sorun! Medya soru sormayarak yüksek vergi ve yasakçılığı normalleştiriyor. Polis bulduğu binlerce litrelik sahte içki, etil ve metil alkolü ne yapıyor? Toprağa döküyorsa o da yanlış, doğaya zarar verir. Bu sorunun yanıtını da bilmiyoruz, sorulmuyor!

Yılbaşı yaklaşırken sahte ve kaçak içki haberleri de tırmanışa geçti. “Sahte içki can almaya devam ediyor!” ve “Emniyet operasyonları hızlandırdı: Zehir -1” haberleri son birkaç gündür değişmeye başladı. Artık ölenlerin dramatik öyküleri haber başlıklarına taşınıyor:

   “Eşim çığlık çığlığa öldü”,

   “Üç çocuk babası adam, sahte içki tükettikten 20 saat sonra öldü”,

   “Niye ışıkları kapattınız dedikten sonra komaya girmiş”

   Sahte ve kaçak içkiden yaşamını yitirenlerin toplam sayısı tam olarak bilinmiyor. Medyadaki haberlere göre, geçen yıl ölenlerin sayısı 100 civarındaydı; bu yıl sadece 10 Aralık’tan bu yana ölenlerin sayısı 66’yı buldu.

      Hemen her gün Türkiye’nin farklı kentlerinden yeni ölüm haberleri gelmeye de devam ediyor. Bu sınırlı verilere bakarak bile sahte ve kaçak alkollü içkiden dolayı bir yıl içerisinde yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği ifade edilebilir.

     Bunca insanın ölümüne rağmen televizyonlar, internet siteleri ve gazeteler, sahte ve kaçak alkollü içkilerden kaynaklanan ölümleri, çoğunlukla kriminal sorunlar, polisiye vakalar olarak değerlendiriyor. Bu konudaki haberler, üçüncü sayfalarda yayımlanıyor. Ölümler ve polis operasyonları haber oluyor.

     Eğer sahte ve kaçak içkiden bu kadar insan ölmüş ve de onlarcası daha ölmeye devam ediyorsa, polis operasyonları bu alkollü içkilerin piyasaya sürülmesini engelleyemiyorsa gazetecilerin bu olaya polisiye bir vaka olarak bakması yetmez. Ölüm olaylarını duyurmak ve polis operasyonlarını haber yapmakla yetinmek yerine bu ölümlerin ve sahte içki tüketilmesinin nedenlerine odaklanmak, olguların peşine düşmek gerekir.

Yüksek vergiler sahtesine yöneltti

       AKP’nin iktidara gelişinden önce Türkiye’de bu boyutta bir sahte ve kaçak içki sorunu yoktu. Daha çok yurtdışından getirilen kaçak içkilere ilişkin polis operasyonları oluyordu.

    Evlerde ya da gizli atölyelerde etil alkolden “sahte içki” üretilmesi, bu iktidar döneminde özellikle de son 10 yıl içerisinde yaygınlaştı. “Sahte içki” diye anılıyor ama büyük bölümü “Sahte rakı”. Etil alkole su ve anason yağı eklenerek üretilen rakı benzeri içkiye “Sahte rakı” deniyor. Ölümler de genelde “sahte rakı” üretiminde bilinçsizlik ve bilgisizlikten dolayı etil yerine endüstriyel bir ürün olan metil alkol kullanılmasından kaynaklanıyor.

     AKP, iktidara geldiği 2002 yılından itibaren alkollü içkilerden alınan ÖTV ve KDV’yi sürekli artırdı. Hal böyle olunca da 2002’de 8,25 TL olan 70’lik rakının fiyatı aradan geçen 19 yılda neredeyse yüzde 2 bin artışla 175 liraya fırladı. Bugün 70’lik bir rakının fiyatının yaklaşık yüzde 70’i vergilerden oluşuyor.

    İktidarın siyasal tercihi sonucu fiyatlar bu kadar yüksek olunca da düşük gelirli tüketiciler, sahte ve kaçak rakı ya da viskiye yöneldi. Bu yöneliş o kadar yaygın ki, 2011’de piyasaya arz edilen toplam rakı miktarı 48 milyon 810 bin litreyken aradan geçen 10 yılda bu miktar yüzde 62’lik düşüşle 30 milyon 103 bin litreye kadar geriledi.

   Düşünün Türkiye’de etil alkol tüketimi 2015 sonunda 4.5 milyon litre iken bu miktar 2018’de tam iki katına çıkmıştı! Devletin vergi kaybı da her yıl 2.5-3 milyar lirayı buluyor.

    Bunun üzerine 2018 yılında etil alkol satışını sınırlandıran düzenlemeler yapıldı; rakı ve viski yapımında kullanılmasını önlemek amacıyla acılaştırıcı benzoat katılması koşulu getirildi. O zaman da evlerde, gizli atölyelerde etil alkol üretimi başladı; asıl ölümleri artıran da bu düzenleme oldu.

    “Akılların gerisindeki yasaklama düşüncesi”

     Tekel bayileri ile alkollü içecek satanlara yapılan baskınlar ve gece 22.00’den sonra satış yasağı getirilmesi de sahte ve kaçak alkollü içkiye yönelten etkenlerden biri.  Çünkü bu siyasi iktidarın alkollü içkilere karşı tavrı yüksek vergiler koymakla kalmıyor, alkollü içecek reklamlarını yasaklamaktan satış yapılan mekanlara yönelik sınırlamalara kadar uzanıyor.

    Bu alandaki gelişmeleri yakından izleyen, sempozyumlar düzenleyen TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, her yıl “Sahte içki teknik bir sorun değildir, toplumsal bir sorundur” açıklamaları yapıyor. 7 Temmuz’da yayımladıkları son açıklamada da bu teşhisi yineleyerek, çözüm yolunu gösteriyorlardı:

    “2011, 2015, 2019, 2020’de söylemiştik, ısrarla yine söylemeye devam edeceğiz. Ölümlere ve sakat kalmalara yol açan alkollü içeceklerin üretimi, tüketimi ve fiyatlandırılması ile ilgili mevcut durum ciddi olarak gözden geçirilmelidir.

    Kaçak içki üretimi ve kullanımı ile yurttaşlarımıza, çevreye ve ülke ekonomisine ciddi olarak zarar verilmektedir. Geçen hafta 12 kişinin ölümü ve bir o kadar insanın da sakat kalmasına yol açan kaçak içki- alkol olayı ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır.

   Alkollü içeceklerdeki ÖTV düşürülmeli, akılların gerisindeki alkolü yasaklama düşüncesinden vazgeçilmeli, denetimler artırılmalıdır.”

      Siyasi iktidar ve bu alanı denetlemekle yetkili olanlar, Kimya Mühendisleri’nin ve tabii üretici firmalar ile bu alandaki tüm diğer tarafların uyarılarını görmezden geliyor; aynı baskıcı uygulamaları ısrarla sürdürüyorlar. Polisiye önlemlerin durduramayacağı apaçık ortadayken insanların ölümlerini seyrediyorlar.

   Milyonlarca litre alkol toprağa mı dökülüyor?

   Onlarca insan yaşamını yitirir ve yetkililer de izlemekle yetinirken medyanın bu olaya sadece polisiye vaka olarak bakması da büyük bir sorumsuzluk.

   Sahte ve kaçak alkollü içki ölümlerini haber yaparken sorunun temeline inmek, asıl nedenlerini de yazmak, anlatmak ve yöneticileri uyarmak gerekir. Hiçbir insanın ölümü sıradan bir vakaymış gibi görülemez.

    Hemen her gün yenisi eklenen ölümleri “Sahte içki kâbusu”, “Zehir operasyonu”, “Yine sahte içki ölümleri” gibi başlıklarla haber yaparak geçiştirmek, siyasi iktidarın alkollü içkilere karşı yasaklayıcı tavrını, fahiş vergileri normalleştirmek anlamına gelir. Asıl nedeni görmeyen, göstermeyen, irdelemeyen ve de anlatmayan medya, sorunun çözülmesine de katkıda bulunamaz.

    Sahte ve kaçak içki haberlerinde soru sorulmaya başlansa o kadar çok soru var ki sorulacak. Örneğin, polis operasyonlarında yakalanan binlerce litrelik sahte ve kaçak içki, etil ve metil alkol ne yapılıyor?

    Toprağa dökülüyorsa o da yanlış, doğaya büyük zarar verir. Ama bu sorunun yanıtını da bilmiyoruz, açıklamıyorlar. Gazeteciler de sormuyorlar, haberlerinde aktarmıyorlar…