RTÜK baskısıyla dizilerde BİP’lemeler bitti, şimdi “Sessiz BİP’lemeler” yürürlükte! Çoğu zaman fark edilmiyor bile “Sessiz Bip’ler”. Gülse Birsel de bu sansürcülüğe itiraz ederek, “Esprilerde özgür olana kadar dijitale yazacağım” dedi.
“Hababam Sınıfı”nı televizyonda izlerken fark ettim, oyuncuların dudakları kımıldıyor ama sözcükler duyulmuyordu. Dikkatle bakınca anladım ki, eşek, hayvan gibi sözcükler BİP’leniyordu. Ama sessizce…
Televizyonlardaki dizilere, filmlere bu gözle bakınca “Sessiz BİP’leme” yönteminin ne kadar yaygınlaştığını anladım. Metin Akpınar ve Zeki Alasya filmlerindeki “hastir,” Kemal Sunal’ın filmlerinde sık kullandığı “eşşekoğlueşşek” sözcükleri bile yok olmuştu.
Şahan Gökbakar’ın Show TV’de gösterilen “Recep İvedik” filminde bile tek argo sözcük, küfür duymak mümkün olmuyordu. “Sessiz BİP’lemeler” ile de kalınmamış, birkaç sözcük ve cümle olduğunda da montajlarla o sahneler kesilivermişti. Bu sayede Recep İvedik karakteri epeyce terbiyeli bir tip haline gelmişti!
Bir ara televizyonlarda hemen her programda sık duyulan BİP sesi ise artık nadiren duyuluyor. Birkaç gün boyunca taradım sadece Gülse Birsel’in TV2’de 20 Eylül akşamı yayımlanan “Yalan Dünya” dizisinde Tülay karakterinin kendisine asılan Çağatay Koçtuğ’u azarlarken söylediği bir cümlenin BİP’lendiğini duydum. Çoğu yayıncı BİP sesi eklemeyi tercih etmiyor. Nedeni de RTÜK’ün hışmına uğramamak!
BİP sesi senaristlerin protestosuydu
Zira RTÜK, BİP sesi duymak istemiyor. 2017’ye gelene dek cümlelerin, sözcüklerin “BİP sesi” ile kapatılmasında bir sorun yoktu. Hatta RTÜK, BİP’lemeyen televizyonlara ceza yağdırıyordu.
Örneğin, RTÜK, 2014 yılında Show TV’deki “Arkadaşım Hoş Geldin” adlı programda yönetmen Fırat Parlak’ın sahnedeki Tolga Çevik’e “Gerizekalı” sözcüğünü BİP’lemeden yayınladığı için idari para cezası vermişti. Sonraki programlarda yönetmen Fırat Parlak ceza gelmemesi için Çevik’e, “Şapsal”’ ve “ponçik” diye seslenmişti.
RTÜK’ten diziler ve tüm programlardaki ifadelerle ilgili baskı arttıkça senaristler ve yönetmenler dizileri, filmleri çekerken zorlanmaya başladılar. Bir şarap bardağının görünmesini, bir kadınla erkeğin yakınlaşmasını geçtim, kötü bir karakterin “ulan”lı “eşek herif”li konuşmasını bile doğal haliyle canlandırabilmek mümkün olmaktan çıkmıştı.
“Huysuz Virjin” adıyla kadın kılığında sahne alan Seyfi Dursunoğlu’nun sunduğu eğlence programı, BİP sesinin en çok duyulduğu programlardan biriydi. Dursunoğlu, fütursuz dili, iğnelemeleri ve cinsel göndermeleri nedeniyle RTÜK’ün hedefindeydi. TV yöneticileri, BİP’lemeleri, RTÜK’e karşı kalkan olarak kullanıyorlardı. Ama o da yetmedi, RTÜK’ün girişimleri, tehditleri sonucunda 2007 yılında Dursunoğlu’na “ekran yasağı” geldi; bir daha da televizyonlarda görünemedi.
Aslında BİP’lemeler, RTÜK’ün giderek yoğunlaşan sansür girişimlerini protesto etmek ve bütün bu baskılara rağmen yaratılan tiplemeleri doğal haliyle aktarabilmek için sık başvurulan bir yöntemdi.
Senaristler daha senaryoyu yazarken “BİP sesi” diye uyarı ifadesi koyuyorlardı metne. Fakat
“BİP sesi” arttıkça hem izleyiciyi rahatsız ediyor, kulakları tırmalıyordu; hem de son derece masum sözcükler bile “BİP sesi” ile izleyici tarafından küfür olarak algılanıyordu.
İzleyiciler, çoğu zaman oyuncuların dudaklarını okuyarak BİP’lenen sözcükleri anlayabiliyor, bazen de “Ezel” dizisinde Kerpeten Ali’nin sunturlu küfürlerinin duyulması ya da “Paramparça” dizisinde “orospu” sözcüğünün BİP’lenmesinin unutulması gibi vukuatlar oluyordu. Ama sonuçta senaristler, karakterleri canlandırabilmek için BİP sesinden de yararlanmış oluyor ve hem de RTÜK’ün sansürünü deliyorlardı.
RTÜK’ün tehdidi
RTÜK, Haziran 2017’de 11 televizyonu cezalandırırken BİP’lemelerle ilgili de televizyonlara “genel ahlak” ile “milli ve manevi değerler” uyarısında bulunmayı ihmal etmedi. Bir de “BİP’lemelerden rahatsızlık açıkça dile getirildi:
“Üst Kurul, … çeşitli şekillerde ‘bip’leme ve ima yoluyla küfürlü ifadeleri çağrıştıracak yayın içeriklerine aynı şekilde müeyyide uygulamayı sürdürecektir.”
Bu uyarıya rağmen BİP’lemeler aynı yoğunlukta devam edince dönemin RTÜK Başkanı İlhan Yerlikaya, “BİP’lemelerin tadı tuzu kaçtı” açıklaması yaptı:
“Dizi izlerken, seyir halinde araçla giderken emniyet kemerini takmamış gibi sürekli bip’lemeler olmaya başladı. Asla makul ve masum bir şey değil. Gerekli müeyyideleri uygulayacağız. Gerekirse programın yayından kaldırılması cezası vereceğiz.”
Yerlikaya’nın bu sözleri, medyada “Dizilerdeki BİP’lemeler RTÜK’ün takibinde” ve “RTÜK’ten BİP’lemelere yaptırım geliyor” diye haber oldu. Ardından televizyonlardaki diziler, filmler ve hatta yarışma programlarındaki BİP sesleri giderek azaldı ve bugün artık BİP sesinin yerini “sessiz BİP’ler aldı. En fazla gündüz saatlerinde yayımlanan reality show’larda uygulanıyor.
Tıpkı buzlanan sigara ve dumanının, rakı ve şarap bardaklarının neredeyse hiç görülmemesi gibi, “Sessiz BİP’ler” de eski BİP’lere oranla çok az. Çünkü iktidara yakın televizyon kanallarında zaten RTÜK’ün dayattığı ve sınırları her geçen gün biraz daha daralan “genel ahlak” anlayışı hakim. Diğerleri de RTÜK ile karşı karşıya gelmemeye, ceza almamaya çalışıyorlar.
Gülse Birsel: Esprilerde özgür olana kadar dijitale yazacağım
RTÜK’ün cezalandırma sopası bu denli yoğun mesai yapınca televizyon yöneticileri de program sunucularıve dizi senaristlerine “Sessiz BİP’ler”in de mümkün olduğunca az olması için baskı yapıyorlar. Bu da senaristlerin, senaryo yazma özgürlüklerini kısıtlıyor.
RTÜK’ün eski Başkan Yerlikaya’nın açıklamalarıyla dışa vurulan “BİP’leme rahatsızlığını”, günümüzde yoğunlaşan “Sessiz BİP’lemeleri” ve bu durumun senaryo yazarken ve karakterleri oluştururken getirdiği zorlukları, oyuncu ve senarist Gülse Birsel’e sordum.
Birsel, “Biplemeleri eskiden küfretme yerine bazen espri olarak yazardık. ‘Açtı ağzını yumdu gözünü’ yerine geçer, küfür duymazsınız, karakterin biiip sesi üzerine bağırış görüntüsünü izlersiniz. Zaman zaman kavga sahnelerinde vs kullanmışlığım vardır. RTÜK bundan da rahatsız olmuş demek” dedi. BİP’lemelerin yerini “Sessiz BİP’leme”lerin almasını da şöyle değerlendirdi:
“Açıkçası ‘Jet Sosyete’yi tv kanalından dijital platforma geçirmemizin iki sebebinden biri buydu. TV minütajlarının 160-170 dakikalara çıkması ve son dönemlerde Jet Sosyete’deki ‘Salak’, ‘Ulan’ gibi masum kelimelerin bile kesilmesi. Düğün sahnesinde bardakların buzlanmasından filan bahsetmiyorum bile.
Öte yandan bölüm başı ortalama 10 kişinin öldüğü, kadına şiddet sahnelerinin gırla gittiği diziler aynı dönem hiçbir kesintiye uğramıyordu.
Dijitalde, PUHU parasız ve açık bir platform olmasına rağmen biraz daha rahat ettik. Ancak dizi dijitalde rekor izlenince, iki bölüm tek bölüm haline getirilip sonra Star TV’de de yayımlandı. Güzel bir başarıydı bu ama diziyi TV’den seyredenler dijitaldeki haline göre pek çok sessiz replikle karşılaştılar:)
Bu kanalın hatası değil elbette. Şu anki sessiz biplemeler kanalların RTÜK’ten ceza almamak için mecburen yapıyorlar bildiğim kadarıyla. Kanal yöneticisi kanalı cezadan korumaya çalışıyor, çünkü sorumluluk onda, ama ceza alanı genişledikçe tabii sessiz bipleme ne olur ne olmaz prensibiyle artıyor.
Kendi hesabıma artık 1) rekor uzunluk 2) repliklerde, esprilerde özgür olamama sebebiyle, yani bu iki şart değişmedikçe dijital platformlara yazmayı tercih edeceğim.”
RTÜK sansürü otosansüre döndü
Gülse Birsel gibi yazdığı her dizi televizyonlarda yüksek reyting alan, kendisini kanıtlamış bir senaristin bile “esprilerde özgür olamamaktan” yakınması, RTÜK’ün televizyonlar üzerinde kurduğu baskının ne denli ağır olduğunun somut bir göstergesi.
Son zamanlarda RTÜK’ün uygulamaları daha çok bağımsız ve eleştirel kanalları sürekli cezalandırması, iktidar yanlısı televizyon kanallarını koruması üzerinden konuşuluyor, tartışılıyor.
Daha çok da haber ve tartışma programlarına verilen cezalar gündeme geliyor. Çünkü RTÜK özellikle bağımsız ve eleştirel televizyon kanalları söz konusu olduğunda tek bir sözcüğü bile affetmiyor; cezalandırmak için gerekçe haline getiriyor. RTÜK, geçen yıl “Şimdiki Zaman Siyaset” adlı programda Mehmet Çilingiroğlu’nun MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yönelik söylediği “İmparatorluk mu kuruyorsun lan” cümlesindeki “lan” sözcüğü nedeniyle Halk TV’ye ceza verdi.
FOX TV’nin ağustos ayında çıkan orman yangınlarını anlatan muhabirin “O kadar hızlı geliyor ki alevler, kabus gibi…” ifadesini de RTÜK cezalandırdı. Cezanın gerekçesi de “muhabir yaşadığı stresi abartılı şekilde aktarmış” biçimindeydi.
Bir iki sözcük üzerinden verilen bu tür cezalara sürekli yenilerinin eklenmesi RTÜK cezalarının sürekli tartışılmasına neden oluyor. Ama eğlence, yarışma programları, filmler ve dizilerdeki sansür, sessizce kabullenilmiş durumda. Gülse Birsel gibi bu durumu kabul etmeyen senaristler ve yapımcılar da dijitale kayıyor.
Sözcük düzeyindeki sınırlamalar olağanlaştığı için de RTÜK’ün sansürü artık otosansüre dönüşmüş durumda. Otosansür bir kez başlamaya görsün, kapsama alanı giderek daha da genişliyor.
Sadece küfürler olsa iyi, televizyonlardaki eğlence programlarında, dizilerde ve filmlerde argo ya da tek bir kaba sözcük bile duyulmuyor. Sanırsınız dizilerdeki bütün karakterler iyi aile çocuğu! Gerçek hayatta da insanlar çok kibar, hiçbiri argo kullanmıyor, küfür de etmiyor!