Akşam’ın Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu, “Yandaş yandaşlığını yapacak. Ama okuyucuyu yönlendirmek için ‘bilgi gizlemek’ kabul edilemez” yazmış. Çok haklı ama söylediğini gazetesinde yapmıyor, eksik bilgi veriyor, okuru yönlendiriyor.
“Bilgi gizlemek kabul edilemez” diye yazan Mustafa Kartoğlu’nun gazetesi Akşam’da Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un açıklamasından ithalattaki artış bölümü ayıklandı; haber “İhracatta rekor” diye yayımlandı. Bu bilgi gizlemek değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun THK ziyaretini Akşam, Y. Şafak, Türkiye ve Hürriyet bir gün gecikmeli yazdı. Nasıl olduysa dördünde de aynı eksiklik ve çarpıtma vardı. Kılıçdaroğlu uçakların bakıma ihtiyacı olduğunu orada öğrenmiş gibi kurgulanmıştı hepsi.
Mustafa Kartoğlu’na göre, Sözcü’nün “Orman sorumlular ama ormancı değiller” başlıklı haberinde bakan ve yardımcılarının kariyerleri eksik yazılmıştı! Ama baktım, bakan ve yardımcılarının gerçekten de meslekleri ormancı değil.
–
“Yandaş yandaşlığını yapacak. Ama okuyucuyu yönlendirmek için ‘bilgi gizlemek’ kabul edilemez.”
Bu satırların yazarı Akşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kartoğlu. Sözcü gazetesinin “Ormanların başında ormancı yok” başlıklı haberini eleştirdiği yazısının girişinde bu görüşü dile getiriyordu.
Kartoğlu’nun “Yandaş yandaşlığını yapacak” cümlesinde dile getirdiği “Yandaş gazetecilik” olabileceği önkabulüne katılmıyorum. Gazetecilikte “okuru yönlendirmek için bilgi gizlemenin kabul edilemeyeceği” görüşüne ise sonuna kadar katılıyorum. Kesinlikle haklı…
Sözcü’nün haberi yanlış yönlendirmiyor
Kartoğlu, Sözcü gazetesinin 5 Ağustos’ta yayımladığı “Ormandan sorumlular ama ormancı değiller” başlıklı haberini eleştiriyordu:
“Gazete, okurlarından; Pakdemirli’nin, bakanlık görevine kadar gıda, tarım, hayvancılık ve teknoloji şirketleri kurup yönettiği, bu şirketler arasında uluslararası gıda şirketleri ve Türkiye’nin en büyük 500 şirketinden birinin bulunduğunu gizledi.”
Ardından Sözcü’nün haberinde bakan yardımcıları Mehmet Hadi Tunç’un Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarlığı, Akif Özkaldı’nın Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşarlığı, Ayşe A. Işıkgece’nin TİGEM Genel Müdürlüğü, Fatih Metin’in Ticaret Bakan Yardımcılığı gibi deneyimlerinden bahsedilmemesinin de eksiklik olduğunu savunuyordu.
Gerçekten de Sözcü’nün haberinde Bakan Pakdemirli ve yardımcılarının kariyerleriyle ilgili ayrıntılı bilgi verilmesi bu kişilerin yeterince tanınması bakımından yararlı olurdu. Ancak Sözcü’nün “Ormandan sorumlular ama ormancı değiller” manşetinin hemen altında şöyle yazılmıştı:
“9 gündür orman yangınlarının söndürülemediği Türkiye’de, Orman Bakanı dahil 4 yardımcısının ormanla mesleki bir ilişkisinin olmadığı ortaya çıktı.”
Bu spotun altında Bakan Pakdemirli’nin işletmeci, diğer bakan yardımcılarının da ziraatçı, mühendis, iktisatçı ve avukat oldukları belirtiliyordu. Haberin asıl dikkat çektiği, Pakdemirli ve yardımcılarının mesleğiydi, hiçbirinin “ormancı” olmadıkları vurgulanıyordu.
Kartoğlu’nun haberde eksik olduğunu vurguladığı unsurlar içinde de bakan ve yardımcılarının “ormancı” olduklarına dair bir bilgi yok. Hatta meslekleri “ormancı” olmayan bakan yardımcılarından sadece Akif Özkaldı’nın bu alanla ilgili bürokratik bir deneyimi olduğu anlaşılıyor; diğerlerinin geçmişinde “orman” ile ilgili bir deneyim de yok.
Bu durumda Sözcü’nün okuru yanılttığını söylemek mümkün değil. Zira bakan ve yardımcıları arasında mesleği “ormancı” olan kimse yok. Bunu Kartoğlu da teyit ediyor.
Ayrıca Kartoğlu yazısında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda bakan yardımcılarının mesleki kariyerlerini sıralayarak “liyakat kıyaslaması” yapılmasını öneriyor. O bakanlıktaki atamalar, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile yardımcılarının “ormancı” olmadıkları gerçeğini değiştirmez.
Bakan Muş’un ithalat cümlesini ayıkladılar
Daha önemlisi, bir genel yayın yönetmeni “okuyucuyu yönlendirmek için ‘bilgi gizlemek’ kabul edilemez” diye yazıyorsa kendisinin de gazetesinde okurdan bilgi gizlememesi beklenir.
Oysa Kartoğlu’nun yönettiği Akşam gazetesinde hemen her gün “okurdan bilgi gizlendiği”ni gösteren yeni örneklerle karşılaşıyorum. Birkaç örnek vereyim.
Akşam gazetesinin 3 Ağustos tarihli nüshasının beşinci sayfasında “İhracatta 200 milyar dolar barajını aştık” başlıklı bir haber vardı. Bu haber, Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un “Cumhuriyet tarihinin ihracat rekoru kırıldı” açıklamasına dayanıyordu. Muş’un açıklamasının bakanlık sayfasındaki haline baktım, özetle şöyle bir açıklama yapmıştı:
“Son 12 aylık ihracatımız da 201,5 milyar dolara yükselerek yeni bir Cumhuriyet rekoruna imza atmıştır. İthalatımız ise temmuz ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 17 artış ile 20,7 milyar dolar olmuştur. Ocak-temmuz döneminde ithalatımız, 2020’nin aynı dönemine göre yüzde 26 artışla 146,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiş durumdadır.”
Ticaret Bakanları sürekli ihracatta rekor kırıyorlar, bir önceki bakan Ruhsar Pekcan da rekor kırmıştı. Ama ihracat, dış ticaret ile ilgili olarak tek başına bir değer ifade etmez, ithalat ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. İthalattaki artışı gizleyip sadece ihracattaki artışı haber yaparsanız okuru yanıltmış olursunuz.
Kartoğlu’nun yönettiği Akşam gazetesindeki “İhracatta 200 milyar dolar barajını aştık” haberinde Bakan Muş’un ithalat ile ilgili cümleleri itinayla ayıklanmakla kalmamış, bir tek ithalat sözcüğü bile kullanılmamıştı.
Halbuki aynı gün aynı açıklamayı Karar gazetesi “İhracat rekor kırıyor ithalat daha hızlı artıyor”, Cumhuriyet, “Ticaret açığı yüzde 52 arttı başlığıyla vermişti.
Akşam gazetesinin bakanın ithalat ile ilgili cümlelerini ayıklaması ve ithalat hakkında bilgi vermeden dış ticaret haberi yapması okurdan bilgi gizlemek ve okuru yanlış yönlendirmek olmuyor mu?
Kılıçdaroğlu ziyarette öğrenmedi
Akşam gazetesinde dün de birinci sayfadan “Maalesef THK’da işe yarar uçak yokmuş” başlığıyla bir haber yayımlandı. Spotta şöyle deniyordu:
“CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ‘THK’daki uçaklar yatıyor. Belediyelerimiz kiralasın, yangınlara hemen müdahale edelim’ diye tweet attıktan 5 gün sonra THK’ya gitti. Hangarları gezen Kılıçdaroğlu, ‘THK’da şu anda uçabilir uçak yok’ dedi.”
Bu haberde özetle, Kılıçdaroğlu’nun THK’daki uçakların çalışamaz durumda olduğunu bilmediği, ziyaret sonrasında bunu itiraf ettiği ifade ediliyordu. Sosyal medyadaki daha önceki paylaşımları ile THK’yı ziyaret sonrası yaptığı konuşma da buna dayanak yapılıyordu.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun Akşam gazetesinin başlığında tırnak içinde verdiği “Maalesef THK’da işe yarar uçak yokmuş” gibi bir cümlesini bulamadım.
Görüntülerden izledim, Kılıçdaroğlu ziyaret sonrası açıklamasında THK’yı ayağa kaldırmaktan söz ediyor; uçakların yeniden çalışabilir hale gelmesi için gerektiği söylenen 4 milyon doları toplamak için yardım kampanyası açılabileceğini belirtiyor.
“THK kurumunun teknik ekibi var zaten. Uzun süredir bekliyor burada atıl vaziyette ama bize bilgiler verildi. Hemen tamiri yapalım hemen ertesi gün uçaklar uçsun diye böyle bir kolaycılık içinde de değiller” diye konuşurken bir gazeteci Kılıçdaroğlu’na “Çalışabilir durumda hiçbir uçak yok muymuş şu anda?” diye soruyor, o da “Hayır şu anda yok” yanıtı veriyor. Aynen böyle.
Bu sözlerden Kılıçdaroğlu’nun o uçakların çalışamaz durumda olduğunu yeni anladığı sonucunu çıkarmak ciddi bir zorlama. Çünkü Kılıçdaroğlu daha önce de THK’nın yangın söndürme uçaklarının çalışabilir durumda olduklarını söylemiyor, gerekli tamir ve bakımların tamamlanmasından sonra kullanılabileceğini savunuyor.
Nitekim Kılıçdaroğlu’nun 3 Ağustos’ta sosyal medya hesabından paylaştığı CHP’li 11 büyükşehir belediye başkanının THK’nın yangın söndürme uçaklarıyla ilgili başvurusunda da bu uçakların “tekrar aktif hale getirilmesi”nden söz ediliyor.
Kılıçdaroğlu, 30 Temmuz’daki paylaşımında ise “THK kayyum elinde yok oldu. Uçaklar yatıyor, pilotlar işinden oldu. Yeni bir iş modeli önerdim; bu uçakları belediyelerimizin kiralamasına ve pilotlar ile teknisyenleri istihdam etmesine izin versinler, yangınlara derhal biz müdahale edelim” diyerek “yeni bir iş modeli” ile bu uçakların kullanılabileceğini ifade ediyor.
Akşam’ın, Kılıçdaroğlu sanki daha önce THK’nın uçaklarının tamir ve bakıma gereksinimi olduğunu bilmiyormuş da ziyaret sonrasında “Maalesef THK’da işe yarar uçak yokmuş” demiş gibi yansıtan haberi gerçekle uyuşmuyor. Akşam, CHP’li belediyelerin THK’ya başvurusunu, THK uçakları konusunda muhalefetin görüşlerini de yayımlamadı.
Sadece 31 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “THK’nın elinde kullanılabilecek uçak yok” ve kayyum heyeti başkanı Cenap Aşçı’nın “Uçaklar 1963 model, kullanılamaz” sözlerine yer verdi.
Bu da okuru yönlendirme ve okurdan bilgi gizleme çabası olmuyor mu?
Amaç okuru bilgilendirmek olsa
Akşam gazetesinin Kılıçdaroğlu’nun THK ziyareti hakkındaki haberinin bir özelliği daha var; bir gün geç yayımlanması ve nasıl olduysa Yeni Şafak, Türkiye ve Hürriyet ile aynı üslubu taşıması.
Kılıçdaroğlu, THK’ya 4 Ağustos’ta gitmişti. Ziyaretle ilgili haber internet sitelerinde ve bazı gazetelerde de yayımlanmıştı. Örneğin 5 Ağustos’ta Sözcü gazetesinde çıkan haber “THK’yı ayağa kaldırmalıyız”, Cumhuriyet’teki haber ise “Engel olmasınlarbiz THK’yi ayağa kaldırırız” başlığını taşıyordu.
Akşam, Yeni Şafak, Hürriyet ve Türkiye, Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini bir gün gecikmeyle 6 Ağustos’ta yayımladı. Akşam’ın “Maalesef THK’da işe yarar uçak yokmuş” başlığı gibi Yeni Şafak’ta “Uçaklar uçmuyor deyince suratlar bir anda ekşidi”, Türkiye’de “Gittim gördüm THK’da çalışacak hiçbir uçak yok” haberi yayımlandı. Hürriyet’te ise haber yoktu ama Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, “Kılıçdaroğlu’nun THK’ya gitmesi çok iyi oldu” diye yazmıştı.
Dört gazetede yazılanların ortak yönü, Kılıçdaroğlu o uçakların bakıma muhtaç olduğunu THK’ya gidince öğrenmiş gibi yazılmasıydı. Halbuki orman yangınlarının başladığı günden itibaren THK uçakları tartışılıyordu ve o uçakların hemen uçabilir durumda olduğunu söylemiyordu hiç kimse.
Aslında en başta iktidar kanadı bu uçakların uçamaz durumda olduğunu savunuyordu; iktidar medyası da bu görüşleri yayımlıyordu. Ama tartışmalar ve Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinden sonra bakım ve onarım için 4 milyon dolar harcanarak bu uçaklardan altısının uçurulabileceği ortaya çıktı.
Akşam ve iktidar yanlısı diğer gazeteler, ne bu konuda dile getirilen farklı görüşleri okurlarına yansıttılar, ne de THK’nın uçaklarının iki yıl önce neden aniden atıl bırakıldığını…
Amaç okuru yönlendirmek değil de bilgi vermek olsaydı böyle mi olurdu?