Anadolu Ajansı’nın 1 Nisan’da geçtiği haberde “İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine tepki gösteren Pembe Hayat Derneği üyesi bir grup, İYİ Parti Genel Merkezi önünde toplanarak basın açıklaması yaptı” deniyordu.
Bu haberde grup adına açıklama yapan Beray Göksu Eroğlu’nun da “dernek üyesi olduğu” belirtiliyordu. Eroğlu, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını Danıştay’a götürerek iptal talebinde bulunan Akşener’e teşekkür etmişti.
AA’nın haberinde bu grubun açıklama öncesinde Akşener ile görüştüğüne dair bir bilgi yoktu. Kaldı ki, görüntülerde de Genel Merkeze girmedikleri, oraya yürüyerek geldikleri ve bina önünde hemen açıklama yapıp ayrıldıkları görülüyordu.
Üstelik de o gün Akşener, Ankara’da değil, Konya’daydı. Nitekim AA, o gün Akşener’in Konya’da esnafla görüştüğü haberi de geçmişti.
Buna rağmen aynı gün İHA’nın servise koyduğu haberde “LGBT’li bir grup, Meral Akşener’le görüştü ve basın açıklaması yaparak kendisine teşekkür etti” diye yazıldı. Takvim, İnternet Haber, T24, Gerçek Gündem ve Tele 1 gibi bazı internet sitelerinde yayımlanan haberlerde de bu grubun Akşener ile görüştüğünden bahsediliyordu.
Hatta Yeni Akit’in haberinde “Akşener, eşcinsel sapkınlarla görüşme yaptı, ancak poz vermekten utandı” cümlesine yer verilmişti. Şule Perinçek de Aydınlık’ta 4 Nisan’da yayımlanan yazısında Akşener’in LGBT grubuyla görüştüğünü öne sürerek, “Aynı HDP’yle görüşen CHP gibi tek kare fotoğraf vermedi. Oyu var kendi yok bir anne desteği, yani…” diye eleştiriyordu.
Bu grubun değil Akşener ile görüşmek, binanın içine bile girmemiş olması haberlere “Akşener ile görüştükleri”nin yazılmasına engel olmamıştı. LGBT grubunun açıklamasını her nasılsa sadece AA, İHA, A Haber ve Akit gibi iktidara yakın medya izlemişti!
10 gün sonra bu kez CHP önündeydiler
İyi Parti binasının önüne gidip iki satırlık açıklama yapan, görüntü verip hemen oradan ayrılan LGBT grubu, aradan on gün geçtikten sonra bu kez CHP Genel Merkezi önünde göründü. Yine A Haber ve İHA gibi medya kuruluşlarının izlediği LGBT grubu, kısa bir metin okuyup görüntü verdikten sonra oradan ayrıldı.
Bu açıklamayla ilgili olarak A Haber’de Murak Sekban, İHA’da Mustafa Cenik ve Erdinç Türkcan imzalı haberlerde, “Bir televizyon programında ‘LGBT’nin aile yapısını bozmadığını’ ifade eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu fahri LGBT üyesi ilan edildi” denildi.
A Haber ve İHA’nın bu haberlerinde on gün önce “Pembe Hayat Derneği üyesi” olarak yazdıkları Beray Göksu Eroğlu’yu bu kez “LGBT Ankara Sözcüsü” ilan etmeleri dikkat çekiciydi. Pembe Hayat Derneği’nden de hiç söz edilmeyerek CHP önüne gelen grubun Ankara’daki bütün LGBT’leri temsil ettiği algısı yaratılıyordu.
Bu haberler, iktidara yakın internet siteleri, televizyonlar ve Sabah’tan Akşam’a kadar hemen tüm iktidar gazetelerinde kullanıldı. Hem de Sabah’ın birinci sayfasındaydı.
“LGBT üyeliği absürt bir tanımlama”
Fakat bu haberlerin ilk yayımlandığı andan itibaren sosyal medyada “LGBT Ankara sözcülüğü” ve “LGBT fahri üyeliği” diye bir unvan/görev ya da pozisyon olmadığı yazıldı.
“LGBT Ankara sözcüsü’ nedir ya? Siz bunu parti falan zannediyorsunuz herhalde” şeklindeki paylaşımları okuduktan sonra Eray Göksu Eroğlu’na ulaşmaya çalıştım ama başaramadım. Pembe Hayat Derneği’nin medya koordinatörü Tuveyç Timur, sorularıma özetle şu yanıtı verdi:
“Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği olarak, İyi Parti Genel Merkezi önünde veya başka bir partinin genel merkezi önünde, dernek olarak basın açıklaması yapılmadı. Basın açıklamasındaki kişilerin halihazırda açıklama ve görüntülerde de görüleceği üzere Pembe Hayat Derneği adına açıklama yaptıklarına dair beyanları bulunmamaktadır.
LGBTİ+ bir siyasi parti, siyasi örgüt vb. değil varoluş ve öznelik olduğu için herhangi bir yerin tek bir sözcüsü olamaz ve LGBTİ+ yine bir varoluş (cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim) olduğu için ‘LGBT üyeliği’ demek de ‘kadın üyeliği’ demek gibi absürt ve yanlış bir kullanımdır. Kişi illa ki tanımlanacaksa ismi ile tanımlamak doğru olacaktır.”
Dernekten gelen açıklama bu. “Fahri LGBT üyeliği” tanımının ne denli saçma olduğunu vurgulamakla kalmıyor; Eray Göksu Eroğlu’nun Pembe Hayat Derneği’ni temsil etmediğini de somutluyor. “LGBT Ankara Sözcülüğü” diye bir unvan ya da görev olmadığı da net. Eroğlu’nun temsil ettiği bir grup da yok.
Asıl konu İstanbul Sözleşmesi
Gazeteciler mi örgütleyip bu grubu CHP’nin önüne götürdü; yoksa Beray Göksu Eroğlu öncülüğündeki bu grup gazetecilerle birlikte mi senaryo yazdı bilemiyorum. Görünen o ki, CHP önünde “Kılıçdaroğlu fahri LGBT üyesi yapıldı” diye bir haber uydurulmuş.
Ayrıca bu haberlerde Kılıçdaroğlu’nun LGBT ile ilgili sözleri de eksik ve bağlamından koparılmış olarak veriliyor. Kılıçdaroğlu, Global TV’de Buket Aydın’ın bu konudaki sorularını şöyle yanıtlamıştı:
– LGBTİ Türk aile yapısını bozuyor mu?
– Hayır efendim ilgisi yok. İlgisi yok yani. Niye aile yapısını bozsun, niye?
– Siz ne olarak görüyorsunuz? LGBTİ’yi ahlak dışı, sapıkça görüyorlar, görenler var.
– Efendim o ayrı bir şey ama bu sözleşmeyle bunun bir ilgisi yok. Beğenirsiniz beğenmezsiniz.
– Siz LGBTİ hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir özgürlük kapsamında mı? Bakın herkesin yaşam tarzına saygı göstermek zorundasınız.
İktidar yanlısı medyanın “Fahri LGBT üyeliği” gibi bir kurgu habere malzeme yaptığı sözler bunlar. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir gece ansızın tek imzayla İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini ilan etmesi konuşulurken LGBTİ bireylerin de yaşam hakkına saygı gösterilmesi gerektiğini savunuyor. Kadına karşı şiddeti önlemek amacıyla hazırlanan bu Sözleşmenin, Türk aile yapısını bozmakla ilgisi olmadığını vurguluyor.
Gazeteci farklılıkları savunur
Aslında gazetecilerin bu sözlere itirazının olmaması beklenir. Zira insan haklarını, farklılıkları ve yaşam hakkını savunmak gazeteciliğin gereğidir. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de bu nedenle “Gazeteci; başta barış, demokrasi, hukukun üstünlüğü laiklik ve insan hakları olmak üzere; insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur” ilkesine yer verilir.
Ama gazetecilik, siyasi iktidar kontrolünde bir propaganda aygıtına dönüşünce gazeteci de insanı ve yaşam hakkını savunan meslek erbabı olmaktan çıkıp yalan üreten makinelere dönüşebiliyor. Bir süredir böyle bir gayya kuyusunun içindeyiz, her gün yeni bir yalan haber üretme dersi görüyoruz.