21 Kasım 2024 Perşembe
Paraşütçüyü 400 Km uçurup Lübnan’a kondurdular – Faruk Bildirici yazdı

Paraşütçüyü 400 Km uçurup Lübnan’a kondurdular – Faruk Bildirici yazdı

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici trajikomik bir gazetecilik öyküsünü konu aldı bugün.  “Paraşütçüyü 400 km uçurup Lübnan’a kondurdular. Bu uçuk haberi yayımlarken “Paraşütle bu kadar uçabilir mi?” diye sormadıkları gibi gerçek ortaya çıkınca da haberi düzeltmediler” dedi.

Yazı şöyle:

O sabah “Türk paraşütçü rüzgara kapıldı Libya’ya indi” başlığını görünce çok şaşırmıştım. Paraşütle Türkiye’den Libya’ya uçmak, nasıl mümkün olabilirdi ki?

    Akşam gazetesinin birinci sayfasındaki bu başlığın altını okuyunca anladım ki, Türk paraşütçünün Libya değil, Lübnan’a inmesi söz konusuydu. Haberin başlığında Libya ile Lübnan karışmıştı. Başlıktan farklı olarak haberde paraşüt değil, motorlu paraşütten bahsediliyordu:

    “Lübnan’da sabah saatlerinde Zahrani bölgesindeki sahile planör olarak adlandırılan motorlu bir paraşüt iniş yaptı. Türk olduğu öğrenilen paraşütçünün inişi sahilde toplananlar tarafından ilgiyle izlendi. Lübnan polisi tarafından iniş yapan kişinin kimlik tespiti yapıldı. İngilizce konuşan paraşütçünün Mahmut Ertunç isimli Türk olduğu anlaşıldı.

    Gözaltına alınan paraşütçü, Türkiye’nin güneyinde uçuş yaptığı sırada rüzgara kapıldığını ve rüzgarın sürüklemesi sonucunda Lübnan kıyılarına zorunlu iniş gerçekleştirdiğini söyledi. Akıllara durgunluk veren olayla ilgili Lübnan tarafından soruşturma sürdürülürken Mahmut Ertunç’un durumu ile ilgili diplomatik görüşmelerin başlatıldığı öğrenildi.”

      Bu haberi birkaç kez okumama rağmen inanamadım. Gerçi “motorlu paraşüt” ten söz ediliyordu ama yine de Türkiye’nin güney sahillerinden Lübnan’a kadar uçması mümkün olamazdı!

    Haberde paraşütçünün indiği belirtilen Zahrani bölgesine haritadan baktım, Beyrut’un altındaydı. En iyi ihtimalle Türkiye’nin en uç noktası ile 400 kilometre kadar mesafe vardı arada.

   İnterneti tarayınca şaşkınlığım daha da arttı. Bu haberi Beyrut’taki İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri geçmişti. Onun da kaynağı Lübnan basınıydı. İHA’nın servis ettiği haber de hemen hiç değiştirilmeden, yeni bilgi eklenmeden “Türkiye’den uçtu, Lübnan’a düştü”, “Akıllara durgunluk veren olay”, “Türkiye’den Lübnan’a uçtu iddiası”, “Rüzgara kapılan Türk paraşütçü Lübnan sahiline iniş yaptı” gibi başlıklarla NTV, CnnTürk, KRT, Tele 1, A Haber, Sputnik, Haber7, airport haber, Sabah, Hürriyet, Milliyet, Yeni Şafak, Cumhuriyet, Türkiye, Milli Gazete’nin internet sitesinde kullanılmıştı.

    İnternetteki bu haberleri gören Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi Hakan Çakıl, akşam saatlerinde Anadolu Ajansı muhabirine açıklama yapmıştı. Haberlerin doğru olmadığını belirten Çakıl, “Türk vatandaşı Mahmut Ertunç’un birtakım etkinlikler çerçevesinde Lübnan’a geldiğini Büyükelçilik acil hattına ilettiğini” ifade etmişti.

      Büyükelçi Çakıl’ın yalanlamasına rağmen internet siteleri “Türkiye’den uçtu, Lübnan’a düştü” haberlerini düzeltmemişti. Üstelik de 21 Kasım’da Akşam’ın basılı nüshasında beni şaşırtan “Türk paraşütçü rüzgara kapıldı Libya’ya indi” başlıklı haber kullanılmıştı.

       Sosyal medyada “Paraşütçü yanlışlıkla Libya’ya mı inmiş, Lübnan’a mı? Akşam’ın bu haberi bir efsane” diye bir paylaşımda bulundum. Haberin garipliğine dikkat çekmeye çalıştım ama yeni bir bilgi olmayınca bu haberi takibe aldım.

    Paraşütle değil uçakla gitmiş

    Garip haberle ilgili beklediğim bilgi, geçen gün Sabah gazetesinin internet sayfasından geldi. Sabah muhabiri Cevdet Özdemir, Türkiye’den Lübnan’a kadar uçtuğu haberleri yapılan paraşütçü Mahmut Ertunç’u bulup konuşmuştu. “Yaşadıklarını Sabah’a anlattı” başlıklı haberde Mahmut Ertunç, Türkiye’den oraya kadar paraşütle uçtuğu yolundaki haberleri yalanlıyordu:

      “Paramotor kullanan herkes bunun mümkün olmayacağını bilir. Paraşütle değil uçakla gittim. Bu tür haberler uçmak isteyenlere zarar verir. Lübnan’a daha önce kamp yapmaya gitmiş, iki ay kalmıştım. 17 Kasım’da ikinci kez paramotorumla birlikte turistik amaçlı olarak Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan uçakla Beyrut’a gittim.

    Sahilde normal uçuş yaparken sert bir rüzgar vardı. Acil iniş yapmam gerekti. Bir gece gözaltında kaldım. Malzemelerime el koydular. Asker, polis çok iyi davrandı. Orada bir daha izinsiz uçuş yaparsam hapis cezasıyla cezalandırılacağımı bildiren bir taahhüt imzalattılar. Malzemelerimi aldıktan sonra Türkiye’ye döneceğim.”

    Mahmut Ertunç bu söyleşiyle Türkiye’den Beyrut’a kadar paramotorla uçtuğu haberlerini açıklığa kavuşturmuş oldu. Türkiye’den oraya kadar paraşütle uçulamayacağı, haberlerin de gerçek dışı olduğu netleşti!

    Ama neden Türkiye yerine Lübnan’a kadar gidip orada uçtuğu sorusunun yanıtı yine karanlıkta kaldı. Altı ay kadar önce yamaç paraşütü eğitimi aldığını belirten bir kişi, memleketi Gümüşhane’de ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde uçtuktan sonra neden Lübnan’a gider? Bu soruya çok da tatmin edici yanıtlar vermemiş, Büyükelçi Çakıl’ın bahsettiği “etkinlikler”in ne olduğunu da anlatmamış söyleşide.

      Dahası Mahmut Ertunç’un mesleğinin ne olduğunu bile söylememesi de enteresan, askeri bir bölgenin üzerinde uçmuş olması da…

   Gazetecilik hataları

   Bu bilgiler ortaya çıktığına göre, “Türkiye’den uçtu, Lübnan’a düştü” haberlerinin trajikomik bir gazetecilik öyküsü olduğunu söyleyebiliriz. Hadi yazan İHA muhabirini geçtim, İHA Haber Merkezi’nin gerçek olamayacağı bariz olan bir haberi servise koymaması gerekirdi.

    İHA abonelerine geçse bile medya kuruluşlarının haber merkezlerinin en azından şüphelenmesi, soruşturması ve yayımlamaması beklenirdi. Haber merkezleri’nin sadece “Bir paramotor bu kadar uzağa uçabilir mi?” sorusunu sormaları yeterliydi. Sorsalardı, en gelişkin ve yakıt deposu büyük paramotorun bile 100-150 Km uçabildiğini görür; bu haberin gerçeklerle bağdaşmadığını, farklı bir öykünün söz konusu olduğunu anlarlardı.

   Ama böyle uçuk bir haber geldiğinde şüphelenmek ve soru sormak yerine kopyala-yapıştır yöntemiyle aynen yayımlamak gazetecilik açısından büyük hata. “Türkiye’den Lübnan’a uçtu iddiası” ve “Akıllara durgunluk veren olay” başlığıyla haberi kullanan internet siteleri daha vahim. Belli ki, haberden şüphelenmelerine rağmen “iddia”, “akıllara durgunluk veren” gibi ifadelerin durumu kurtaracağını düşünmüşler. Oysa bu ifadelerin kullanılması da gerçek dışı bir öykünün doğruymuş gibi okura aktarıldığı gerçeğini değiştirmiyor.

     Bir de bu uçuk haber yayımlandıktan sonra yapılması gerekenler vardı; haberi takip etmek! Yayımlayanlar, haberin peşine de düşmemiş. Öykünün devamının ne olduğunu öğrenmeye gerek duymamış.

    En basit gazetecilik kuralı olan fikri takibi yapan sadece Sabah’ın internet sitesi, bir de oradan alıntılayan Milliyet’in internet sitesi ile Akşam gazetesi. Başkaca bir yerde göremedim paraşütçü Mahmut Ertunç ile yapılan söyleşiyi. Bu iki internet sitesi doğrusunu yapmışlar fakat eksikleri var; sanki daha önce kendileri de yanlış haberi hiç kullanmamışlar gibi davranmışlar.

  Oysa daha önce yayımladığınız bir haber yanlış çıktıysa bunu izleyen haberinizde belirtmeniz ve okurunuzdan özür dilemeniz gerekir. İlk yanlış haberi de düzeltmeniz ya da en azından düzeltme haberiyle ilintilendirmeniz okurların o yanlış bilgilendirilmeye devam etmesini önler. Milliyet ve Sabah’ın internet sitelerinde yanlış haberler hâlâ olduğu gibi duruyor.

   Aynı şekilde uçuk haberi yayımlayan onlarca haber sitesinin de gerçek ortaya çıktıktan sonra yanlış haberlerini düzeltmeleri gerekirdi. Bakıyorum onlarda da bir hareket yok.

    İnsan inanamıyor, bir paraşütçüyü 400 kilometre uçurup Lübnan’a kadar götüren uçuk kaçık bir haberi hiç sorgulamadan, şüphe duymadan kullanıyor, sonra takip etmiyor, yanlış olduğu ortaya çıkmasına rağmen de düzeltmiyorlar! Vah gazetecilik…