Tatar’ın zaferi: Bölünme kalıcı mı oluyor?
Uluslararası düzeyde tanınmayan Kuzey Kıbrıs’ta düzenlenen seçimin ikinci turunda oyların yüzde 51,7’sini alarak cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar, görevdeki cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı mağlup etti. Akıncı adanın yeniden birleştirilmesinden yanayken, Erdoğan’a yakın duran Tatar, iki devletli bir çözümden yana.
Kültürel kimlik referandumu
Akıncı’nın seçimi kaybetmesinin ardından Kuzey Kıbrıs kültürel bir dönüşümün eşiğinde, diyor İsviçre’den Neue Zürcher Zeitung:
“Akıncı, adanın federal bir devlet halinde yeniden birleşmesini uman seçmenin kendisini destekleyeceğine güveniyordu. Bu seçmenin bir kısmı, iki halkın da adada birlikte yaşadığı dönemleri hatırlayan yaşlı Kuzey Kıbrıslılar. Kendisini destekleyen diğer kısımsa geleceklerini dünyadan yalıtılmış, dünyada sadece Türkiye tarafından tanınan ve her açıdan Ankara’ya bağımlı kabul edilen bir devlet yapısından ziyade bir AB ülkesinde gören genç ve eğitimli nesil. Kuzey Kıbrıslıların bu kesimi … liberal düşünceye sahip, seküler yaşıyor ve ifade ve basın özgürlüğünü önemsiyor. … Bu seçimin adanın bu kesiminin gelecekteki kültürel ve siyasi kimliği hakkında bir referandum olarak görülmesi boşuna değil.”
Başka gerginlikler kaçınılmaz
Alman Taz’ın Türkiye muhabiri Jürgen Gottschlich’e göre seçim, barışı desteklemeyecektir:
“Yunan ve Türk asıllı Kıbrıslılar adanın bölünmüşlüğünü aşıp yeniden ortak bir hükümet kurabilse, Doğu Akdeniz’deki doğal kaynaklar tartışmasında çözüme ulaşmak çok daha kolay olacaktır. Ancak pazar günkü seçimin galibi sağcı Ersin Tatar, şimdiye dek cumhurbaşkanı olan solcu Mustafa Akıncı’nın aksine buna hazır görünmüyor. Umudunu Erdoğan’a bağlayan Tatar, Yeşil Hat’ın diğer tarafındaki Kıbrıslılarla görüşmektense gerekirse Türk anavatanıyla birleşmekten yana.”
Akıncı ya da Tatar fark etmiyor – İpler Erdoğan’ın elinde
Buna karşın HuffPost Greece’in konuk yazarı Prof. Christodoulos Giallouridis’e göre Kıbrıs meselesinde seçim sonucu sadece yüzeysel bir öneme sahip:
“Gerek Yunan kamuoyunda gerekse Kıbrıs Rumları arasında yaygın olan görüş, Tatar’ın zaferinin bölünmeleri arttıracak olması; oysa Akıncı’nın kazanması Kıbrıs meselesinin çözümünde ‘olumlu’ bir müzakere süreci anlamına gelirdi. … Ancak Akıncı liderliğinde de hareket seçenekleri kısıtlı olacaktı, çünkü müzakerelerde son sözü Ankara söylüyor. Kıbrıs’ın işgal altındaki kuzey bölgeleriyle ilgili her gelişme, mutlak ve tartışmasız biçimde Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından belirleniyor.”
Bıkkınlık ve yılgınlık seçimi kazandı
Dış politika yazarı Murat Yetkin ise kendi bloğunda Kıbrıs konusunda şimdiye dek hangi hataların yapıldığını hatırlatıyor:
“Akıncı, diyalog yoluyla çözüm çağrıları Kıbrıs Rum Hükümetince karşılık görmese ve Avrupa Birliği tarafından birincil muhatap alınmasa dahi müzakerelerin devamından yanaydı. Oysa Tatar, bu müzakerelerden bir sonuç alınacağından artık umudu kesmiş dolayısıyla geleceği Türkiye ile yakın iş birliği içinde gören kesimi temsil ediyor. … Tatar seçildikten sonra ilk demecinde AB’ye ‘adil’ olması çağrısında bulundu. Bu kuşkusuz yerine getirilmesi umulan bir çağrı olmaktan çok, bir tutum ilanıydı. Tatar yönetiminde müzakerelerin devamının Kıbrıs Türk yönetimi üzerinde bir manivela olarak kullanılması son bulabilir.”