Cumhuriyet Ğazetesi yazarı Işıl Özgentürk bir yazı yazdı. Yazısına büyük tepki doğdu. ‘Porno çukurunda debeleniyoruz’ başlıklı yazıya gelen tepkiler, Özgentürk’ün bu tepkilere cevabı, özrü, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’nin dikkatini çekti. Bildiriciyazıyı, tepkileri ve cevabı mercek altına aldı ve “Işıl Özgentürk eleştirileri anlamamış. Oysa yazısı tecavüzün pornografisi. Yazdığı intihar istatistikleri yanlış. Batmanlı kızlar hakkında yazdıkları dayanaksız genellemeler.Uzman çavuş Musa Orhan’ın İpek Er’e tecavüzünü sıradanlaştırıyor.Özrü de özür değil”…
Bildirici’nin yazısının tamamı şöyle:
Gazeteciler için en büyük tuzaklardan biridir genellemeler. Bir olayı yeterince incelemeden eskimiş bilgilerinize, hele de bir dostunuzun yıllar önce söylediklerine dayanarak yazı yazarsanız bu tuzağa düşersiniz.
Işıl Özgentürk’ün “Porno çukurunda debeleniyoruz” yazısı tam da böyle bir durumdu. Batman’daki ailelerin kızlarına bakışını ve İpek Er adlı 18 yaşındaki genç kızın Uzman Çavuş Musa Orhan’ın tecavüzü sonrasında intihar etmesini de yine genellemelere dayanarak açıklamaya çalışmıştı. Cumhuriyet’te 30 Ağustos’ta yayımlanan yazısı sosyal medyada büyük tepki aldı, haber sitelerinde üzerine yazıları yazıldı.
Özür dilemesi istenen eleştirilerin ardından Işıl Özgentürk, sosyal medya hesabından açıklama yaptı:
“Tamam anlaşıldı. Batman halkından özür diliyorum. Batman kayyumla idare edilen bir kent değil. HDP orada kaya gibi sağlam. Kentte ve köylerde dağa çıkan hiçbir kız yok. Analar babalar önce kız çocuklarının okumasına önem veriyorlar. Üniversite okumamış genç kız yok. Herkes sevdiğiyle evleniyor. Tecavüz hiç yok. Kadın cinayeti hiç yok. Resmi kayıtlar yalan söylüyor hiç genç kız ve kadın intiharı yok. İnsanların bir eli yağda bir eli balda. İş için büyük kentlere gideni ara ki bulasın. Ben bölgede dolaşırken gördüğüm, duyduğum her şey yalanmış. Yeniden özür diliyorum.\’\’
Her ne kadar “Batman halkından özür diliyorum” diye başlıyorsa da bu bir özür metni değil. Özgentürk, “Ben bölgede dolaşırken gördüğüm, duyduğum her şey yalanmış” diyerek, yazdıklarının doğru olduğunu savunmaya devam ediyor. Oysa yazısında bölgede dolaşırken gördüklerini, duyduklarını anlattığına dair bir ifadesi yoktu.
Tecavüzün pornografisini yapmış
Özgentürk, “Batman’ın kayyumla idare edilen bir kent olmasını” bile yazısının doğruluğuna dayanak olarak öne sürdüğüne göre kendisine yöneltilen onca eleştiriyi anlamamış ya da anlamazdan geliyor.
Işıl Özgentürk yazısında Uzman Çavuş Musa Orhan’ın tecavüz ettiği İpek Er adlı genç kızın intiharını, Avukat Ebru Timtik’in ölüm orucunda yaşamını yitirmesini ve Musa Dinç adlı yazarın kaleme aldığı çocuk kitabında intikam için ayıya tecavüz eden tilkiyi anlatmasını aynı potaya sokuyor. Üç ayrı olayı bir araya getirmesinin nedenini de “porno sadece cinselliğin abartılı biçimi değildir, insana aykırı her davranış, her söz pornoya girer” diye açıklıyor.
Daha önce “insana aykırı her davranışın pornoya girdiği” şeklinde bir tanım duymamıştım. Böyle bir porno tanımı yaparak, yaşananları “porno çukurunda debelenmeye” benzeten Özgentürk’ün genç kızın anısına daha saygılı davranmasını beklerdim. Ama o yazısında Musa Orhan’ın, İpek Er’e tecavüzünü ahlaksızca anlattığı yazışmaları hiç özetlemeden aynen aktararak, hem genç kızın anısına leke düşürüyor; hem de pornografik ayrıntıları okura aktararak, “tecavüzün pornografisi”ni yapıyor.
Yanlış intihar istatistikleri vermiş
Özgentürk’ün Batman’daki kadın intiharlarına ilişkin saptaması da sorunlu. Yazısında genç kızın intihar ettiğini aktardıktan sonra “Batman’daki çok sayıdaki kadın intiharlarına bir sayı daha ekleniyor. Evet, Batman kadın intiharlarının en çok olduğu kenttir” diye vurguluyor.
Ancak bu eskimiş bir bilgi. 1990’ların sonunda Batman’daki kadın intiharları dikkat çeken bir düzey ulaşmıştı. Bunun üzerine araştırmalar yapılmış, kitaplar yazılmış nedenleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştı. “Batman’da kadınlar ölüyor” kitabının yazarı Müjgan Halis, Journo sitesinde üç gün önce yayımlanan yazısında o zaman da Batman’ın “en fazla kadın intiharının olduğu kent” olmadığını vurguluyor; oradaki kadın intiharların Türkiye’nin gündemine gelmesini Batmanlı gazetecilerin cevvalliğine bağlıyor. Batman’daki kadın intiharlarının nedeni için “20 yıl önce Batmanlı genç kadınların intihara bu kadar meyletmesinde, okul kapılarında, mahalle aralarında, internet kafe önlerinde bekleyen asker ve polis araçlarının rolü hep ihmal edildi, araştırmalarda bu veri hiç deşilmedi, hiç kurcalanmadı” şüphesini dile getiriyor.
Batman TÜİK’in verilerine göre de Türkiye’de en fazla intihar görülen kent değil. 2018 yılında 432 ölümle en fazla intihar İstanbul\’da meydana gelmiş; onu 194 intiharla Ankara, 186 intiharla İzmir, 119 intiharla Bursa izlemiş. En az intihar olan kentler ise Bayburt (1), Artvin (4), Kilis (4). 2018\’de intihar sonucu ölenlerin 2391\’i erkek, 770\’i kadın.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun önergesini yanıtlayan eski Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, 2014-2017 yılları arasında 9479 kişinin intihar ettiği, en fazla intiharın İstanbul (1262) olduğu bilgisini vermiş. Bu üç yıllık dönemde Batman’da intihar edenlerin sayısı ise 66 idi.
Bu sayılar, Işıl Özgentürk’ün, “Batman’ın kadın intiharlarının en çok olduğu kent” ifadesini doğrulamadığı gibi, bu ifadesinin “resmi kayıtlara dayanmadığını” da kanıtlıyor.
Dayanaksız genellemeler yapmış
Özgentürk, yazısında Batman’daki genç kızların intiharlarının nedenini “o bölgeyi çok iyi bilen bir öğretmen dostunun anlattıklarına” dayanarak aktarıyor. Batman’da kız çocukların okutulmadığını, onlara değer verilmediğini, mal gibi satıldıklarını, yaşamlarını kendi ayakları üzerinde sürdüremediklerini öne sürüp, şöyle devam ediyor:
“Bu durumdaki genç kızların iki seçeneği vardır: Ya dağa çıkmak ya da kentlerinde görev yapan asker, bürokrat biriyle evlenerek kurtulmak. Bu nedenle pek çok genç kız umutsuzca kendini kandırır, evlilik hayalleri kurar ve ansızın bürokrat, asker bir başka bölgeye tayin olur gider. Çoğu bekâretini kaybetmiş genç kızlar için intihar, bir kurtuluş olur.”
Türkiye’de kız çocuklarının okutulması konusunda sorunlar olduğu aşikâr. Ama bu sorunun Batman’da, Anadolu’nun başka kentlerinden daha fazla olduğuna dair bir istatistiki bilgi yok. Özgentürk de böyle bir istatistiki bilgi vermeye gerek görmemiş. Üstelik de “bir dostun” sözlerine atıfta bulunarak, Batman’daki bütün ailelerin kız çocuklarına değer vermediğini yazmak yanlışına düşmüş. Dayanaksız, kanıtsız bir genelleme yapmış.
Aynı şekilde Batman’daki pek çok genç kızın bölgeye gelen bürokrat ve askerlerle evlilik hayalleri kurduğu da bir genelleme. Dahası bu genç kızların bürokrat ve askerlerle yatarak bekaretlerini kaybettikleri, bu yüzden kurtuluşu intiharda gördükleri ifadesi de çok aşağılayıcı.
Yıllardır pek çok gazeteci, sosyolog ve bilim insanının araştırdığı, genç kızların intiharının nedenini Özgentürk’ün sadece bir dostunun geçmişteki sözlerine dayanarak bulduğunu ifade etmesi nesnel bir tavır olamaz.
Tecavüzü sıradanlaştırmış
Bilindiği gibi, Uzman Çavuş Musa Orhan, genç kızın şikayetine rağmen tutuklanmadı, görevinden bile uzaklaştırılmadı. Ancak İpek Er’in ölümünden sonra sosyal medya aleminin ayağa kalkması ve tepkilerin ayyuka çıkması üzerine tutuklandı; jandarmadan da ihraç edildiği açıklandı. Ama bir hafta kadar sonra da cezaevinden tahliye edildi.
Tahliye gerekçesi de “ilk cinsel temasın tarafların karşılıklı rızaları ile yaşandığı, sonrasındaki birlikteliklerin rıza dışı gerçekleştiği hususunun kabulünü zorunlu kılacak dereceye ulaşmadığı” şeklindeydi. İpek Er’in Musa Orhan ile rızasıyla birlikte olduklarını kabul eden Siirt 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İpek Er’in “evlilik vaadi ile kandırdı”, “dayanacak gücüm kalmadı”, “sarhoş edip hap içirdi” ifadelerinin ise iddiadan ibaret olduğu kanısına varmıştı!
Özgentürk de yazısında Musa Orhan’ın tecavüzünü ayrıntılarıyla anlatıp, sonra da Batman’daki kızların bölgeye gelen bürokrat ve askerlerle birlikte olup bekaretlerini kaybedince çareyi intihar etmekte bulduklarını vurgulaması da yakışıksız olmuş. İpek Er de bekaretini kaybedip evlilik hayalleri gerçekleşmeyince kurtuluşu intiharda bulan bir kız durumuna indirgenmiş. Tecavüz sıradanlaştırmış.
Böyle bir çözümleme yapılınca Musa Orhan’ın tecavüzü de bir askerin kendisiyle evlenme hayalleri kuran bir genç kızla birlikte olması ve sonra onu yüzüstü bırakması öyküsü haline gelmiş. Mahkemenin tahliye gerekçelerine haklılık kazandırmış.
Her ne kadar Işıl Özgentürk, köşe yazısında olup bitenleri “porno bataklığında debelenmeye” benzetip eleştirmeye kalkmış olsa da sonuç bu. Umarım yazısını bu gözle bir kez daha değerlendirip gerçek bir özürle insanların karşısına çıkar.