Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran’ın gazetelere teşekkür ettiği haberini görünce güldüm doğrusu. Gazetelere “Evde Kal, Sağlıkla Kal” ortak manşetiyle çıkma çağrısında bulunmuş, sonra da bu çağrıya uydukları için teşekkür açıklaması yapıyordu.
Resmen dalga geçmişti gazetelerle. Rıdvan Duran bilmez mi, gazetelerin bu çağrıya uymama şansı olmadığını? Tabii ki bilir! Resmi ilan dağıtma gücünü anti-demokratik biçimde kullanan ve gazetelere sürekli resmi ilan kesme cezaları veren de bizzat kendisinin yönetimi.
Durum böyle olunca da Sabah’tan Sözcü, Birgün ve Evrensel’e, Karar’dan Yeniçağ’a kadar tüm gazeteler istisnasız şekilde Basın İlan Kurumu’nun (BİK) hazırladığı logoyu bir tam sayfaya basıp öyle çıktı 30 Mart günü. Çağrıyı emir telakki etmekten başka çareleri yoktu. Basın İlan Kurumu’nun tepkisini göze alamazdı hiçbiri.
Güya Genel Müdür, “küresel salgınla mücadelede hayati önem arz eden tedbirlerin geniş kitlelere duyurulması” için yapmıştı bu çağrıyı. İyi de o güne kadar Türkiye büyük ölçüde eve kapanmış, tedbirleri insanlar televizyonlardan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sağlık Bakanı Koca’nın açıklamalarından duymuştu. BİK’in “Evde kal” logosundan çok önce öğrenilmişti önlemler.
Asıl amacı Duran, açıklamasındaki “Devletimiz bu konuda tüm dünyaya örnek olacak bir mücadele yürütüyor. İlgili bütün bakanlıklar ve kurumlar ciddi iş birliği içinde çalışıyor” cümlelerinden sonra “Biz de ortak manşetli çıkma çağrısında bulunduk” diyerek açığa vurmuştu. Öyle ya, BİK Genel Müdürü Duran da korona mücadelesinde bir şey yapmadı demesinler sonra!
Eleştirel gazetelere ceza yağmuru
BİK’in, eleştirel ve bağımsız gazeteleri, yerel medyayı baskı altına ve denetleme aygıtına dönüştürmesinde ilk adım, 6 Ağustos 2018’de çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile atıldı. İletişim Başkanlığı’na BİK’i denetim yetkisi de verildi. 15 Ağustos 2019’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanları, Saray’daki iç kabineye yakın bürokrat ve akademisyenler ve SETA çalışanlarının ağırlıkta olduğu yeni yönetim kurulu oluşturuldu.
Genel Müdürlüğe de Saray’a yakın ve SETA’nın Genel Koordinatörü Burhanettin Duran’ın kardeşi Rıdvan Duran atandı. Böylece BİK’te tamamen Saray’ın kontrolünde bir yapı oluşturuldu. O tarihten itibaren de yenilenmiş BİK, “saldırı timi” olarak faaliyet göstermeye başladı.
İktidarın dümen suyunda gitmeyen medya kuruluşlarına karşı geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde cezalar birbirini izledi. BİK’in web sayfasına baktım, geçmiş yıllardaki Yönetim Kurulu kararlarını sayfada göremedim. Ama bu yıl içerisinde yapılan altı toplantıda alınan ceza kararları bile inanılmaz sayıda!
Giyotin devamlı çalışmış ve altı toplantıda “Resmi ilan ve reklamlar ile bunları yayınlayacak süreli yayınlar yönetmeliğini” ihlal ettikleri gerekçesiyle 8’i İstanbul’da yayınlanan toplam 55 gazeteye resmi ilan ve reklam kesme cezası verilmiş. Basın Ahlak Esaslarına aykırılık gerekçesiyle de 13’ü İstanbul’da yayınlanan 20 gazete cezalandırılmış.
Kararda yer almadığı için cezalandırılan gazetelerin isimlerini veremiyorum. İsimleri yazılsaydı, cezalandırılanların hemen tamamının iktidar yanlısı yayın yapmayan eleştirel gazeteler olduğu görülürdü. Belli ki, öğrenilmesini istemiyorlar.
Cumhuriyet, Birgün ve Evrensel’e cezalar
Basın İlan Kurumu’nun ceza yağdırmaktaki asıl amacının eleştirel gazeteleri baskı altına almak olduğu Cumhuriyet, Birgün ve Evrensel gazetelerine verilen resmi ilan kesme kararlarından da belli.
Cumhuriyet’e geçen Aralık ayında Işıl Özgentürk’ün yazısı nedeniyle 17 gün, “TV5’e RTÜK cezası” ile ilgili bir haber nedeniyle 2 gün resmi ilan kesme cezası veren BİK, son olarak da Işık Kansu’nun, AKP milletvekili Asuman Erdoğan’ın eşi Fatih Erdoğan’ın sahibi olduğu Next Level Alışveriş Merkezi’nin Ziraat Bankası’na devredildiği kurtarma operasyonu haberi nedeniyle cezalandırdı. Halbuki mahkeme bu haberle ilgili tekzip istemlerini bile geri çevirmişti.
Birgün’e, baskı-bayi defterlerinin gecikmeli tutulduğu ve bazı haberlerde kaynak gösterilmediği gibi gerekçelerle 3 ay içinde toplam 49 günlük resmi ilan kesme cezası verdi. Evrensel’e de defalarca ceza yağdırdı BİK. Mezopotamya Haber Ajansı’nın haberini kullanmasını da suç saydı, Evrensel okurlarının dayanışma amacıyla bayiden birden fazla gazete almasını da.
Sonuçta Birgün ve Evrensel gazeteleri, resmi ilan ambargosuyla karşı karşıya kaldı. Birgün, idari eksiklikleri giderdi, cezalarını çekti ve ilan yeniden gelmeye başladı ama sadece geçen ay 15 günlük yeni cezalar geldi. Haber içerikleri ile ilgili yeni savunmalar da istendi, yeni cezalar da yolda!
Evrensel de aynı şekilde cezalarını bitirdi, suç sayılan idari eksikleri tamamladı. BİK’in, Evrensel’e verdiği süre 28 Mart’ta doluyordu, bu tarihte bayilerdeki durum incelenip karar verilecekti. Ancak şimdi araya korona karantinaları girdiği için BİK karar veremedi, resmi ilan yasağı sürüyor.
Oysa resmi ilan ve reklam gelirleri bu gazetelerin yaşayabilmesi için hayati nitelikte. Elbette BİK de bunun farkında…
Cezaevlerinde yasaklama yetkisi
Son olarak TBMM Genel Kurulu’nda dün görüşülmesine başlanan İnfaz düzenlemesine eşi benzeri görülmedik bir madde eklendi. “BİK’ten resmi ilan ve reklam yayımlama hakkı bulunmayan gazeteler cezaevlerine kabul edilmez” denildi.
Bu madde aslında BİK’e yeni bir yetki vermiş oluyor; artık cezaevlerine girebilecek gazeteleri de onlar saptayacak! Eleştirel ve bağımsız gazetelerin resmi ilan gelirlerini kesmekle kalmayacak, okurlarını da cezalandırabilecek.
Basın özgürlüğü ve okurların haber alma hakkı umurlarında değil…
İktidar gazetelerine satış denetimi yok
Halbuki BİK, 1961 yılında “Resmi ilanların dağıtımında adaletsiz davranıldığı gerekçesiyle hükümet ile gazeteleri karşı karşıya getiren uygulamaya son vermek amacıyla kurulmuş” bir kamu tüzel kişiliği. Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanunun 2. Maddesinde belirlenen temel görevi de “Resmi ilanların mevkutelerde yayınlanmasına aracı olmak”…
BİK denetim yetkisini ise “müeyyide” başlıklı 49. Maddeden alıyor. İki tür denetim yapıyor; birincisi sayfa sayısı, fiili satış, kadro gibi konularda teknik denetimler, ikincisi de içerikle ilgili etik denetim.
Resmi ilan ve reklamları denetleyen bir kuruluşun, o yayın organlarının belirlenen teknik koşullara uyup uymadığını kontrol etmesi anlaşılır bir durum. Bildirdikleri gibi yayın yapıyorlar mı, açıkladıkları kadar satıyorlar mı? Tabii bunların denetlenmesi gerek. Çünkü “Gazete veya dergiler kadro, baskı, dağıtım veya fiilî satış miktarı konusunda yanlış veya yanıltıcı bilgi veremez” hükmü de var genel kurul kararlarında.
Ancak bu gerekçelerle cezalandırmada adil ve tarafsız davranıldığı söylenemez. Daha çok Anadolu’daki yerel gazetelere ve eleştirel/bağımsız gazetelere cezalar kesilip duruluyor. BİK yönetimi “makbul” gördüğü medyanın eksiklerini ise görmezden geliyor.
Örneğin bu ülkede gazetelerin çoğunun açıkladıkları satış miktarının gerçek olmadığı ayan beyan ortada. Çok sattığını açıklayan gazetelerin akaryakıt bayilerinde, marketlerde, terminallerde, üniversitelerde, metro istasyonlarında ücretsiz dağıtıldığı biliniyor. Buna rağmen BİK, bu “büyük” gazetelerin satışını denetlemiyor, bu nedenle ceza kesmiyor…
Gerçekten kontrol etse çoğunun resmi ilan gelirleri kesilir; hem de toplum o gazetelerin gerçek tirajlarını öğrenmiş olur.
Örtülü reklamlara göz yumuyor
BİK’in gazetelerin içeriğine ilişkin denetimi ise yasanın 49. Maddesine ve 1994 yılında kabul edilen “Basın Ahlâk Esasları Hakkında 129 Sayılı Genel Kurul Kararı”na dayanıyor. Bu karardaki “Basın Ahlâk Esasları” evlere şenlik!
“Haberler hukuka aykırı yollardan elde edilemez ve yayınlanamaz” ve daha ilginci “Ahlaka aykırı yayın yapılamaz” gibi ilkeler de yer alıyor bu Genel Kurul kararında. Yasa maddesi belirtilse ve bu maddeye aykırı yayın yapılamaz dense anlarım ama “hukuka aykırılık” genel bir ifade. Bu ilkeye göre BİK Yönetim Kurulu, resmi açıklamaya dayanmayan her haberi hukuka aykırı olarak kabul edip ceza kesebilir.
Peki, “ahlaka aykırılık” neyin nesi? Hangi ahlak, kimin ahlakı, hangi dönemin ahlakı? BİK yöneticilerinin ahlak anlayışı ile İstanbul’daki gazetecilerin ahlak anlayışı aynı olamaz. Ama görüldüğü gibi, öyle genel ifadelerle yazılmış ki bu ilkeler, BİK Yönetim Kurulu istediği gibi yorumlayabilir, istediğine ceza verebilir.
Zaten dilediği gibi yorumladığı, Basın Ahlak Esasları’ndaki “İlân veya reklâm niteliğindeki haber, resim ve yazıların, tereddüte yer bırakmayacak şekilde ilân veya reklâm olduğu belirtilir” ilkesini uygulamamasından da belli. Bu ilkeyi hakkıyla uygulasalar başta çok sattığını iddia eden gazeteler olmak üzere birçok gazete resmi ilan kesme cezalarından başını kaldıramaz. Çünkü hemen her gün yaygın medyada ilan ve reklamlar, yazı ve habermiş gibi sunuluyor; örtülü reklam yapılıyor, okurlar kandırılıyor. BİK de buna göz yumuyor.
Etik denetim yapması ahlaki değil
İktidar yanlısı medyayı rahatsız etmeme kaygısıyla hareket eden BİK, eleştirel ve bağımsız medya söz konusu olunca yasada olmayan yetki icat edip, internet sitelerinde de içerik denetimi yapabiliyor. Oysa internet siteleriyle ilgili hiçbir hüküm yok yasada.
Asıl tartışılması gereken BİK gibi resmi ilan gücünü, yani kamunun parasal gücünü elinde bulunduran ve siyasi iktidar tarafından oluşturulan bir kurumun içerikte etik denetim yapması. Medya etiği konusunda yetkin ve bağımsız olmayan bir kurulun etik denetim yapması ahlaki değildir. Üstelik mali gücü silah olarak kullanan bir kurulun etik denetiminin sansür ve baskı aracına dönüşmesi kaçınılmazdır.
Bu haliyle BİK, basın özgürlüğü ve halkın bilgi edinme hakkı üzerinde ağır bir tehdittir. Yapısı da işlevi de demokratikleştirilmeli…
Not: Bu yazı, Faruk Bildirici’nin özel bloğu, farukbildirici.com dan alınmıştır.