25 Kasım 2024 Pazartesi
Türkiye-AB ilişkileri ne durumda? Taraflar ne diyor?

Türkiye-AB ilişkileri ne durumda? Taraflar ne diyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brüksel ziyareti, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 18 Mart 2016’da varılmış olan göçmen uzlaşmasının yeniden gündeme gelmesine neden oldu. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye’ye yapacağı seyahat yerine koronavirüs kısıtlamaları nedeniyle Erdoğan’la telekonferans görüşmesi yapacaklar. AB-Türkiye arasındaki 2016 mutabakatını masaya yatıracaklar.

Türkiye, yaklaşık 4 milyon Suriyelinin topraklarında kalması karşılığında mali destek ve siyasi müzakerelerin canlanmasını içeren bu anlaşmanın tam ve eksiksiz şekilde uygulanmak üzere yenilenmesi istiyor. AB ise Mart 2016 uzlaşmasından bu yana demokratik normlar açısından çok geriye düşen Türkiye’ye sadece mali açıdan destek olmaya yanaşıyor.

BBC Türkçe’nin konuyla ilgili yaptığı habere göre, Türkiye’yi Rusya ve Suriye ile askeri ve siyasi olarak karşı karşıya getiren İdlib sürecinin bir önemli sonucu da Ankara-Brüksel-Atina hattında yaşanan yeni göçmen ve mülteci bunalımı oldu. 27 Şubat gecesi Suriye’nin İdlib eyaletinde düzenlenen hava saldırısında 34 askerini yitiren Türkiye, ani bir kararla Avrupa’ya gitmek isteyen sığınmacıların, göçmenlerin ve mültecilerin engellenmeyeceğini duyurmuş ve bunun sonunda da değişik uyruklardan yüz binden fazla kişi Yunanistan sınırına dayanmıştı.

Yunanistan yönetimiyle Türkiye arasında ciddi gerginliğe neden olan bu duruma AB de sonradan müdahil olmuş ve Ankara’ya gönderdiği en üst düzey yetkilileri aracılığıyla yaşanan sıkıntının çözülmesi için yeni bir diplomatik girişim başlatmıştı. AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in yanı sıra Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Mart ayının ilk günlerinde geldikleri Ankara’da sorununun çözümü için ortak zemin aramışlardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da 5 Mart’ta Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı uzlaşmanın ardından sürpriz bir şekilde 9 Mart günü Brüksel’e gitmiş ve Charles Michel ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüşmüştü.

Görüşmelerin merkezinde Türkiye ile AB arasında 18 Mart 2016’da yapılan göçmen mutabakatının yeni koşullara göre gözden geçirilmesi ve aksaklıkların giderilmesi olduğu tarafların açıklamasında yer aldı.

Buna göre Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve AB adına da Borrell, 26 Mart’ta yapılacak AB liderler zirvesine kadar bir yol haritası üzerinde uzlaşıya varmaya çalışacaklar.

Taraflar ne istiyor?

18 Mart 2016’da yapılan mutabakat, sadece Türkiye topraklarından Avrupa’ya uzanan ve sayıları milyonu bulan Suriyeli mülteciler konusunu değil aynı zamanda yavaşlama sürecine girmiş olan Türkiye-AB katılım müzakerelerinin de canlanmasını içeriyordu.

Türkiye, bugün yenilenmesi konusunda üzerinde uzlaşılan bu metnin yine aynı anlayışla ancak özellikle Suriye’de değişen koşullar çerçevesinde ele alınmasını ve ayrıca tam üyelik perspektifinin canlandırılmasını istiyor.

Mutabakatın en önemli kısımlarından biri AB’nin 2018 sonuna kadar Türkiye’ye 3+3 olacak şekilde toplam 6 milyar Euro’luk bir mali yardımda bulunması idi. Ancak bu paranın şu ana kadar 2,7 milyar Euro’luk kısmının geldiğini kaydeden Türkiye, geri kalan bölümün bürokratik engellere takılmadan ve doğrudan Türk sivil toplum kuruluşlarına aktarılmasını istiyor.

AB kaynakları, Türkiye’nin bu konudaki rahatsızlığını anladıklarını, süreci hızlandırmak için adımlar atıldığını ancak şu ana kadar bundan daha süratli bir aktarım gerçekleştiremediklerini kaydediyorlar. Yine de geri kalan kısmın daha süratli aktarılması için çalışmaların devam ettiği bilgisi Brüksel’de yapılan görüşmelerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aktarıldı.

Daha fazla maddi yardım gelir mi?

Türkiye’nin AB ile yapacağı müzakerelerde, bundan sonraki süreçte Brüksel’in mültecilerle ilgili külfet paylaşımında ne kadarlık bir miktarı üstleneceği sorusu öne çıkıyor. Almanya Başbakanı Merkel olmak üzere birçok AB lideri, Türkiye’ye yardımların sürmesi gerekliliği konusunda ilkesel bir uzlaşma içindeler ancak bunun miktarı ve hangi koşullarda gerçekleştirileceği boyutunda görüş farklılıkları bulunuyor.

Edinilen bilgilere göre, Türk tarafının henüz dile getirdiği bir miktar olmadı ancak hem İdlib’den kaynaklanan yeni mülteci baskısının maliyeti hem de Suriye’nin çeşitli bölgelerinde yerleşim bölgeleri kurulması sayesinde daha fazla Suriyelinin geri dönmesi projesi Ankara’nın Brüksel’den talebinin sembolik düzeyde kalmayacağını gösteriyor. AB’nin ise makul talepler üzerinden bir değerlendirme yapmayı öngördüğü diplomatik çevrelerde değerlendiriliyor.

AB daha çok göçmen ve mülteci almaya yanaşmıyor

18 Mart 2016’da varılan mutabakatının en önemli unsurlarından biri “1’e 1” formülü, yani Türkiye üzerinden Yunan adalarına geçen her bir Suriyeli vatandaşın Türkiye tarafından geri kabul edilmesi karşılığında Türkiye’de bulunan bir Suriyelinin AB ülkelerine yerleştirilmesi idi. Bununla birlikte AB, Türkiye’den sığınmacı kabul edilmesini içeren yeniden yerleştirme programını işleteceği sözünü vermiş ancak bu konuda beklenen adımı atmamıştı.

Diplomatik kaynaklar, “1′ 1” formülünün uygulanmaya devam etmesinin beklendiğini ancak Türkiye’nin belli kotalar ışığında üye ülkelerden yeniden yerleştirme esasına göre sığınmacı kabul etmesini istediğini kaydediyorlar. Kaynaklara göre, AB bu konuda adım atacak bile olsa bunun büyük rakamlar olması beklenmiyor.

Vize serbestisi süreci tamamlanacak mı?

Türkiye ile AB arasında 2015’te başlayıp Mart 2016’da sonuçlanan müzakere sürecinin en önemli unsurlarından birini Türk vatandaşlarının sadece turistik amaçla Schengen bölgesi ülkelerine vizesiz seyahat hakkını elde etmeleri oluşturuyordu.

Müzakereler sonucunda Türkiye’nin Vize Serbestisi Yol Haritası’nda yer alan 72 kriterin hepsini tamamlaması durumunda Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması’na paralel olarak Haziran 2016 sonundan itibaren vize serbestisi uygulamasına girmesi konusunda uzlaşılmıştı. Ancak Mart 2016 uzlaşısını gerçekleştiren dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun Mayıs 2016’da istifa etmesi ve yerine gelen Binali Yıldırım hükümetinin geri kalan kriterleri karşılama konusunda adım atmaması sürecin tamamlanamamasına neden olmuştu.

Mevcut koşullarda Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 6 kriter daha bulunuyor. Bunlar arasından terörizmin tanımının AB ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kriterlerine göre uyumlaştırması, kişisel verilerin korunması yasasının düzenlenmesi gibi önemli unsurlar bulunuyor.

Türkiye, bulunacak bir formülle, kalan kriterler yerine gelmeden de vize serbestisi konusunda AB’nin adım atmasını, aday ülke statüsündeki Türkiye’nin bu konuda gereğinden fazla bekletildiğini kaydediyor.

AB ise bu konuda bir taviz verilmesinin olanaklı olmadığını kaydediyor. Türkiye’nin kriterleri karşılaması ve Avrupa Parlamentosu’nun onayı gibi prosedürler tamamlanmadan adım atılmayacağı tüm üye ülkeler tarafından da dile getiriliyor.

Gümrük Birliği güncellenir mi?

Türkiye ile AB arasında 1996’dan bu yana yürürlükte olan Gümrük Birliği sadece sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini içeriyor. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi süreci tarım, kamu alımları, hizmetler ve e-ticaret gibi alanların da bu kapsama girmesini içeriyor. Gümrük Birliği için resmi müzakerelerin 2017 başından başlatılması kararlaştırılmış ancak Türkiye’de 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi ve sonrasında AB ile yaşanan derin siyasi bunalım nedeniyle askıya alınmıştı.

Türkiye, bu müzakerelerin bir an önce başlatılmasını istiyor. AB üyesi ülkeler genel olarak Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda itiraz dile getirmiyorlar ancak Türkiye’de hukukun üstünlüğü açısından yaşadığı sıkıntılar ve demokratik normların sekteye uğramış olması nedeniyle adım atmakta acele etmiyorlar.

Yapılan değerlendirmelerde, Gümrük Birliği konusunda resmi müzakerelere geçmeden bazı görüşmelerin olabileceği ancak burada Almanya’nın nasıl yaklaşacağının önemli olduğu kaydediliyor. Almanya’nın pozitif yaklaşması durumunda AB Dönem Başkanlığı’nı üstleneceği 1 Temmuz 2020 sonrasında bu yönde bazı adımlar atılabileceği belirtiliyor.

Müzakere başlığı açılması öngörülmüyor

18 Mart mutabakatı, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine dönük müzakerelerin canlandırılması ve üst düzey siyasi diyalog kurulmasını içeriyordu. Diyalog açısından yeni oluşturulan AB Komisyonu’nun daha istekli olduğu kaydediliyor ancak başlık açılması konusunda Brüksel’den görünür gelecekte bir adım atması beklenmiyor.

Mutabakata ek olarak Ankara’ya gönderilen bir mektup aracılığıyla enerji, yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik, eğitim ve kültür ile dış, güvenlik ve savunma politikası ile ilgili 5 başlığın açılması için teknik çalışma başlatılacağı kaydedilmişti. Türkiye bu adımın atılması için bastırıyor ancak AB, Türkiye’nin siyasi kriterlerin karşılanması konusunda son dönemde çok geri kaldığını, Konsey kararları uyarınca askıya alınan katılım müzakerelerinin yeniden canlanmasının olanaklı olmadığını kaydediyor.

Türk-Yunan sınırındaki gerginlik

Türkiye-AB müzakerelerinin önündeki en büyük engellerden biri ise Türk-Yunan sınırında devam eden insani trajedi. Yunanistan, Türkiye’nin sınırdaki sığınmacıları çekmemesi durumunda müzakerelerin sonuç vermeyeceğini kaydediyor ve AB’yi de bu yönde Türkiye’ye baskı yapmaya çağırıyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de açıklamalarında AB’nin “şantajla” baskı altına alınamayacağını kaydederek Yunanistan’ın pozisyonuna destek verdiğini saklamıyor.

Türkiye ise Yunanistan’a dönük “açık kapı” politikasının süreceğini belirterek, müzakereler sırasında sınırda yaşanan gelişmeleri bir baskı aracı olarak kullanmaya devam edeceği mesajını veriyor.