Biz Gazeteciyiz

Mayısta sandık için hazır mıyız? – Yaşar Aydın

Türkiye, iktidarıyla muhalefetiyle erken seçim atmosferine girdi. Bir aydır AKP cenahından atılan adımlara bakılırsa Mayıs 2022 tarihinde yapılacak baskın seçim hiç kimse için büyük bir sürpriz olmayacaktır.

Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli dün yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir kez daha 2023 Haziran’ını işaret etti. Ama aynı konuşmada “Anadolu’yu karış karış dolaşma” talimatını da örgüte ilettiğini açıkladı. Bahçeli, son 20 yıldır erken seçimler için tetiğe ilk basan lider olarak bilinir. Dün yaptığı konuşma bir anlamda daha sonra gelecek açıklamaların işaret fişeği olarak da değerlendirilebilir. Kuşkusuz erken-baskın seçim için tek belirti Bahçeli’nin “Anadolu’ya çıkın” çağrısı değil. İktidar eliyle atılan, atılması planlanan adımlar fotoğrafı netleştiriyor.

BUGÜNDEN İYİSİ OLAMAYACAKSA

Ülke siyasetiyle ilgilenen her kesimin ortaklaşacağı konu Türkiye’de erken seçim için tüm koşulların oluştuğu olur. Her ne kadar kağıt üzerinde durum buysa da baskın bir seçimi olanaklı görenlerin sayısı ortaklaşılan gerçeğin çok altında kalır. Erken seçimi olanaklı görmeyenlerin argümanı “ekonomi bu kadar kötüyken, kamuoyu anketleri AKP’nin düşüşte olduğunu gösterirken iktidar seçime gitmez” oluyor. Kuşkusuz bu yaklaşımın gerekçeleri çok haklı. Ama durum bugünden daha iyi olmayacaksa ya da daha iyi olma ihtimali düşükse Erdoğan, çok daha geç olmadan şansını denemek istemez mi?

Son bir iki aydır yaşanan gelişmeler Erdoğan’ın bu ikinci olasılığı değerlendireceğine dair beklentileri artırdı. Bu hamleleri kısaca hatırlamakta fayda var:

Ekonomi: Merkez Bankası dövizin tırmanma olasılığını bilerek faiz oranlarını indirdi, daha da inebileceği sinyalini verdi. Ardından kamu bankalarının konut kredisinde 2 puanlık indirime gittiği bilgisi geldi. Önümüzdeki aylar içinde faizin kamu bankaları eliyle biraz daha aşağı çekilmesi ve konut kredilerine tanınan ayrıcalığın diğer kalemlerde de uygulanması ihtimal olmaktan şimdiden çıkarak beklentiye dönüştü. İktidar bu beklentiye yanıt verecektir.

Esnafın diğer bir beklentisi de vergi, sigorta ve kredi gibi bazı ödemelerin biraz daha ötelenmesi. Böylece bir miktar toparlanmanın mümkün olabileceği konuşuluyor.

Asgari ücret konusu: Türkiye’de çalışanların yüzde 50’sine yakını asgari ücretin ya hemen üstünde ya da altında bir rakama çalışıyor. Dolayısıyla artık ülkenin çok büyük bölümünü ilgilendiren bir konu durumunda. Asgari ücret için ilk haberler çıkmaya başladı bile. Yandaş medya, bakanlık yetkililerine dayandırarak yüzde 35’in üzerinde bir zammı şimdiden dillendirmeye başladı bile. Bu rakam gerçekleştirse AKP döneminin en yüksek zammı olacak. Mesele o kadar ciddi şekilde tartışılıyor ki iş dünyasından bazı örgütler şimdiden üzerlerine gelecek maliyet artışını kamuyla nasıl paylaşabileceklerini dillendirmeye başladılar bile.

AKP, bu iki adımla toplumun önemli kesimini oluşturan çalışanlara ve esnafa dokunmuş olacak.

EYT ve 3600: Muhalefet partilerinin çok sık dillendirdiği iki önemli talebin karşılanacağı daha bugünden deklare edildi. Kabineye yakın kaynaklardan aldığımız bilgiye göre 2022’nin ilk aylarında bu konuya dair süreç neticelenecek. Ülke içindeki gündemi toparlamakta zorlanan ve kısa vadeli çözüm peşinde koşan iktidar için durum dış politikada da farklı değil. Libya ve Doğu Akdeniz fiyaskosunun benzerinin Suriye’de yaşanması an meselesi. Erdoğan tüm gücüyle zaman kazanmaya çalışıyor. Putin ve Biden ile yapılan görüşmelerde bu konuya dair ne kadar mesafe alabildiğini kısa süre içerisinde göreceğiz. İki yıllık tezkere talebine ve Putin’le yapılan görüşmenin gizliliğine bakarak hedefin statükoyu korumak olduğu söylenebilir. Göstermelik de olsa bir iki operasyon düzenlenirse durumu kurtarabileceklerini düşünüyor olmalılar.

Batı’yla ve özellikle de ABD ile ilişkilerin düzelme ihtimali neredeyse yok. Roma’da yapılan Biden-Erdoğan görüşmesinden de anlaşılacağı üzere ilişkilerde çift taraflı tren sallamaya devam edilecek.

BASKIN SEÇİMDE MAYIS SEÇENEĞİ

Önümüzdeki seçimlerde Erdoğan için en önemli hedeflerden biri yüzde 35 civarı olduğunu düşündüğü AKP’nin çekirdek oyunu korumak. Bunun için din ve Diyanet önemli bir noktada duracak. Doğal olarak nisan ayı başında başlayacak ramazan ayı Erdoğan’a istediği fırsatı sunacaktır. Mayıs başındaki bayram sonrası seçimler için iyi bir tarih olabilir. Buna bir de Erdoğan’ın sembolik tarih merakı da eklenirse bakarsınız 12 Eylül 2010 referandumunda olduğu gibi 29 Mayıs İstanbul Fethi yıldönümü baskın seçim tarihi olarak ilan edilmiş, ne dersiniz?

Kuşkusuz Erdoğan için baskın seçim için ramazan ve sembolik tarihlerden önemli şeyler var. Ülkenin siyasal ve ekonomik olarak daha iyi olma ihtimali yok. Bürokraside çözülmeler başladı. Ardı sıra sızma haberler ve görüntüler ortaya çıkıyor. Parti içinde kavga gözle görülür hale geldi. İş dünyası ve uluslararası sermaye şimdiden Erdoğan sonrasını konuşmaya başladı. Tüm bunları aşmanın tek yolu var. O da seçime girip kazanmak ve tüm tarafları bir kez daha masaya oturmaya mecbur bırakmak.

Erdoğan iktidarda kalmaya mecbur. Ama en az onun kadar etrafında birikenlerin de iktidara mecbur olduğu unutulmamalı. Bu yüzden o çevre için erken bir seçim zaferi hiç olmadığı kadar önemli. Bahçeli ve Erdoğan’ın ilerleyen yaş durumu ve alternatifleri olmadığı düşünüldüğünde iktidar cenahı için baskın bir seçimi gerekli kılan bir neden daha oluşmuş oluyor.

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

Saray ekibi dört koldan baskın seçimin hazırlığını yaparken muhalefet partileri de durumun farkında. İlk kez iktidara çok yaklaştıklarının farkında olan muhalefet, tüm gücüyle süreci neticelendirmeye çalışıyor. CHP’nin, kendisi için netameli olarak görülen tezkere gibi konularda bile özgüvenle hareket etmesi ve yeni bir devlet politikasının inşasına aday olduğunu göstermesi bu ruh halinin sonucu. Benzer hamleleri Merkez Bankası ziyareti, bürokratlara çağrı, enerji sektörü temsilcileri ile görüşme gibi başlıklarda görmek mümkün. Yani iktidar kadar muhalefet de erken seçim için elindeki tüm silahları sahaya sürmüş durumda.

Daha önce yazdığımız gibi seçim yasası ve anayasa tartışmaları esas olarak propaganda başlığı olarak kalmaya devam edecek. Köklü bir değişim için seçim sonrasını beklemek gerekecek.

Yaşar Aydın – Birgün Gazetesi GYY.