“Mülteci çocukların simgesi kukla ‘Küçük Amal’a Yunanistan’da engel” haberinde “Suriyeli mülteci çocukların yaşadığı zorlukların dünya gündemine taşınması amacıyla tasarlanan ‘Küçük Amal’ın ‘Müslüman olduğu’ gerekçesiyle turistik Meteora bölgesine kabul edilmediği” duyuruluyordu.
Anadolu Ajansı’nın 26 Ağustos’ta geçtiği bu haberi, Yeni Şafak “Kuklaya bile ayrımcılık”, Milli Gazete ise “Yunanistan’da İslam düşmanlığı boyut atladı: Kuklaya ‘Müslüman engeli’ başlığıyla kullanıldı. İnternette de Akşam, Haber7 ve Beyaz Gazete internet siteleri ilgi gösterdi bu habere.
Yunanistan’da ayrımcılık söz konusu olunca bu denli duyarlı davranan medyanın, Türkiye’deki engellemelere ve ayrımcılığa da aynı duyarlılıkla yaklaşması, mültecilere yönelik ayrımcılığa karşı geliştirilen “Küçük Amal” projesine de geniş ilgi göstermesi beklenir.
Gaziantep’teki ilk engel haber olamadı
Aslında “Amal”, Arapçada -bizde olduğu gibi- “Emel” diye okunuyor ve “umut” anlamına geliyor. “Küçük Amal” da 9 yaşında Suriyeli bir mülteci kız çocuğunu simgeleyen 3,5 metre boyundaki bir kukla. İlk olarak Londra’daki Good Chance Tiyatrosu’nun ödüllü oyunu The Jungle’da (Orman) izleyicilerle tanışan “Küçük Amal” daha sonra “The Walk” (Yürüyüş) adlı bir farkındalık projesine dönüştü.
Ailesinden ayrı düşen binlerce mülteci çocuk gibi “Küçük Amal” da annesini bulmak için Gaziantep’ten başlayıp Yunanistan, İtalya, Fransa, İsviçre, Almanya, Belçika’da 65 kentten geçerek İngiltere’ye kadar uzanacak bir yolculuğa çıktı. Ziyaret edeceği her yerde sanatçılar ve sivil toplum kuruluşları tarafından halka açık kültür-sanat etkinlikleriyle karşılanacak.
Türkiye ayağını İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) organize ettiği projenin ilk etkinliği, 27 Kasım’da Gaziantep’te yapıldı. “Küçük Amal”, kaleden başlayarak ellerinde ışıklarla kendisine yol gösteren aileler ve çocuklar arasından ilerledi.
Kale’nin surlarında ışık gösterisi de yapılan etkinlik, bazı yerel gazetelerde “gereksiz ve yanlış anlamalara yol açabilecek bir organizasyon” olarak nitelendirildi. Gaziantep27 gazetesinde “Bu nereden çıktı şimdi? Sanki bir yerlerden düğmeye basıldı” başlıklı yazıda özetle şöyle deniyordu:
“Tabakhane semtinde Suriyelilerin yaptıkları gösteri çeşitli soruları da beraberinde getirdi. Kukla Amal’ın İngiltere’ye yolculuğu adıyla organizeli biçimde şehrin her yanından gelen Suriyelilerin böyle bir zamanda bu gösteriyi yapmasının nedenleri sorgulanıyor.
Suriyelilerin bugün de Fıstık Park’ta toplanacağı öğrenildi. Hassas günler geçirdiğimiz bu ortamda, böyle bir organizasyonun düzenlenmesi Gaziantep gibi hassas bir konuma sahip bir kentte Suriyelilere karşı olumsuz bakış açısını tetikleyebileceği ileri sürülüyor.”
Bu gelişmeler üzerine Gaziantep Valiliği’nin yaptığı açıklamada bu projenin “ayrıştırıcı değil birleştirici bir amaca hizmet ettiği”, kentteki etkinliklerin de “izinleri önceden alınmış bir kültür projesinin başlangıcı olduğu” vurgulandı. Etkinliklere sadece Suriyelilerin değil, ilgi duyan herkesin katılabileceği ifade edildi.
Ama yine de Valilik, Fıstık Park’ta düzenlenecek olan Türk ve Suriyeli kadınların birlikte masallar okuyacakları ve Al Farah Çocuk Korusu’nun da şarkılar söyleyeceği
“Küçük Amal’ı uğurlama” etkinliğini iptal etti.
“Küçük Amal’ın 8 bin kilometrelik yolculuğu sırasında karşılaştığı ilk engel buydu ama Yunanistan’daki engellemeyi haber yapan Anadolu Ajansı, Yeni Şafak, Akşam ve Milli Gazete bu engellemeyi haber yapmadı. Yunanistan’daki engellemede haber değeri gören medya, Türkiye’deki engellemede haber değeri bulamamıştı!
“Küçük Amal”ın Özgecan Aslan’ı ziyareti bile
Zaten Türkiye’de yaygın medya, “Küçük Amal”ın, 10 Ağustos’ta Çeşme’de tamamlanan “Yürüyüş”üne de öyle çok da ilgi göstermedi. Basılı gazetelerden sadece Hürriyet, “Yürüyüş”ün başlamasını haber yaptı. Hürriyet’in 27 Temmuz’da yayımladığı haber “Küçük Amal’ın umut dolu yürüyüşü” başlığını taşıyordu ve internette de yayımlandı. Anadolu Ajansı’nın yanı sıra Yeni Şafak, Sabah, Milliyet, Akşam, Cumhuriyet, Habertürk, Bianet, T24 internet sitelerinde “Küçük Amal”ın yürüyüşe başladığı duyuruldu.
“Küçük Amal”ın, Gaziantep’ten Çeşme’ye varmasına kadar geçen 13 gün boyunca medyada çıkan haberler iki elin parmaklarını geçmeyecek kadardı. Halbuki “Küçük Amal” bu süre içerisinde “Adana’da Taş Köprü’de yürüdü; Tarsus St. Paul Kilisesi ile Ulu Camii’yi ziyaret etti; Mersin Şehir Mezarlığı’nda Özgecan Aslan’ın mezarına çiçek bıraktı. Mersin’in Musalı köyünde çocuklarla tanıştı, yaşlı Yörüklerden yolculuğu için tavsiyeler aldı; Karaman’daki 1001 Kilise’ye uğradı ve yılkı atlarıyla karşılaştı. Antalya’da açık hava film gösterimine katıldı; Pamukkale travertenlerinde yürüdü; Denizli Kaleiçi Çarşısı’ndaki fotoğraf sergisini gezdi; Efes Antik Kenti’ni ziyaret etti ve İzmir Konak Meydanı’nda zeybek dansı öğrendi.”
Basılı gazetelerde “Küçük Amal”ın uğradığı kentlerdeki etkinlikleriyle ilgili haberler de yoktu. İnternet sitelerinde de sadece Yeni Şafak, Adana bölümü ve Bergüzar Korel ile Halit Ergenç’in projenin Türkiye elçisi olmaları, Haber7 Adana bölümü, Sabah Selçuk bölümü, Habertürk Selçuk bölümü, Cumhuriyet Tarsus bölümü, NTV Çeşme bölümü, Gazete Duvar İzmir bölümü hakkında haberler yayımladılar. “Küçük Amal” hakkında sadece Hürriyet’te İhsan Yılmaz, Nedim Bubik ve Ertuğrul Özkök ile Milliyet’te Asu Maro yazı yazdı; Gazete Duvar’da Funda Cantek söyleşi yaptı.
“Küçük Amal”a çifte standart
“Küçük Amal”ın yolculuğunun Yunanistan ayağında “ayrımcılık” ile karşılaşmasına tepki gösteren medyanın gezinin Türkiye bölümünün her adımını haber yapması, ayrımcılığa karşı bir kampanyaya dönüştürmesi gerekirdi. Yedi kentteki karşılamalardan renkli haberler yapabilirdi.
Ama medya bırakın “Küçük Amal”ın gittiği yerlerde yaşananları, bir erkek cinayetine kurban giden Özgecan Aslan’ın mezarına çiçek koymasını bile topluma yansıtmadı. “Yürüyüş”ün başlaması, bitişi ve arada bir iki haber o kadar.
Maalesef “Küçük Amal”ın “Yürüyüşü”, Türkiye’de yaygın medyanın ayrımcılık konusundaki duyarsızlığını ortaya koydu. Yunanistan’daki ayrımcılığa karşı çıkan medya kuruluşlarının da çifte standardını gözler önüne serdi. Proje amacına ulaştı sayılır.
Halbuki ayrımcılık ülkemizin en yakıcı sorunlarından biri. Büyük bölümü Suriyeliler olmak üzere milyonlarca sığınmacı, mülteci ve göçmene ev sahipliği yapan Türkiye’de ayrımcılık ve ötekileştirme giderek yükseliyor. Ankara Altındağ’da sığınmacılara karşı saldırılar da bunun göstergelerinden biri. Benzer gerginliklerin yaşanması olasılığı hiç de az değil.
“Küçük Amal”, medya için büyük fırsattı; ayrımcılığa ve ötekileştirmeye karşı araç olarak kullanılabilir, gerginliklerin yatışmasına katkısı olabilirdi. Yazık oldu, emeği geçenler adına üzücü.
Medya yöneticilerinin böyle bir fırsatın farkında olduklarını, “Küçük Amal” üzerinde düşündüklerini bile sanmıyorum. Onların ilgi alanları, ülke gündemine, sorunlara bakışları çok farklı. Öyle ki, Türkiye’den yola çıkan Suriyeli bir sığınmacı çocuğu temsil eden “Küçük Amal” değil de birkaç yıl önce dünya turuna çıkan Hollandalı sanatçı Florontijn Hofman’ın yaptığı 16.5 metrelik “Dev şişme ördek” olsaydı günlerce ilk sayfaya taşırlardı. Nitekim Türkiye’ye uğramamasına rağmen dev ördekle ilgili onlarca haber yayımlandı.
“Dev şişme ördek” gittiği yere mutluluğu taşımayı amaçlıyordu, “Küçük Amal” ise hüznünü…Asıl görülmeyen, gösterilmeyen işte o hüznün nedenleri…