Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD), Başkan Donald Trump destekçilerinin Kongre’ye düzenlediği baskın, dünya basınının ana gündem maddesi oldu.
ABD’nin en prestijli gazetelerinden Washington Post, ABD Başkanı Donald Trump yanlılarının Kongre binasını basması ve sonrasında yaşanan olaylarla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Başkan Trump’ın seçim yenilgisini kabul etmek istememesi ve taraftarlarını sürekli kışkırtması, çarşamba günü düşünülemeyecek bir şey yaşattı. Şiddet yanlısı ayaktakımı, içeride delegelerin oylarının sayımı ile ilgili tartışma yürütülürken, polisi etkisiz bırakıp ABD Kongresine saldırdı ve Kongre üyelerinin kaçmak zorunda kalmasına neden oldu. Yaşanan bu olayın sorumlusu doğrudan, hâlâ devam eden görev süresinin ABD demokrasi açısından bir tehlike olduğunu gösteren Başkandır ve görevden alınmalıdır. Bay Biden haklı; kurallar, normlar, yasalar ve hatta Anayasa, ancak insanlar bunlara inanırsa bir anlam taşırlar. Amerikalılar emniyet kemeri takar, trafik kurallarına uyar, vergi öder, oy kullanır çünkü inandıkları bir sistem vardır ve bu inanç o sistemi ayakta tutar. Ülkenin en yetkili ağzı, insanları bu inançtan vazgeçmeleri için kışkırttı. Sadece tweet atarak değil, onları eyleme geçmeye kışkırtarak da. Bay Trump bir tehlikedir ve Beyaz Saray’da olduğu sürece ülke tehlike içinde olacaktır.”
İngiliz The Guardian gazetesinin Kongre baskınına dair yorumunda ise Trump’ın bir darbe girişimine önderlik ettiği ifade ediliyor:
“Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkanı çarşamba günü bir darbe teşebbüsüne önderlik etti. Sağcı bir ayaktakımı darbeyi, ABD Kongresine baskın ve burada gerçekleştirilen şiddetli çatışmalarla yapmayı denedi. Böylece Joe Biden ile Kamala Harris’in kazandığı seçimin onaylanma sürecini sekteye uğrattılar. Bu sürece, yaşanan bu olayın öncesinde de, seçimlerin meşru olmadığını ve aslında çıkan sonuçların Donald Trump’ın başkanlıkta kalmaya devam etmesini sağlaması gerektiği gibi kötü niyetli iddiaları ortaya atan seçilmiş kişilerce de müdahale edilmişti. Bu da bir darbe girişimiydi. Anayasayı zedelemek ve seçmenin, bu seçimlerdeki iradesini yok sayma çabasıydı. İçeride ve dışarıda aynı davanın iki farklı yüzü görüldü ve ikisi de Cumhuriyetçi Parti’nin önde gelen isimleri ve ABD Başkanı tarafından körüklendi. Dışarıdaki bu ayaktakımı, içerideki siyasetçiler olmasa olmazdı.”
Bir diğer İngiliz gazetesi The Times, Cumhuriyeçilerin aklı selim üyelerinin bundan sonra izleyecekleri tavrın çok önemli olduğunu şu sözlerle vurguluyor:
“Silahlı ayaklanma Kongre binası ele geçirmeden önce, Senato’daki Cumhuriyetçi çoğunluk lideri Mitch McConnell’in, normal şartlar altında dikkatleri üzerine çekecek bir konuşması oldu. McConnell net bir dille Başkanlık Seçimlerinin çalınmadığını ve öyle çok az bir farkla da sonuçlanmadığını ifade etti. Cumhuriyetçilerin Trump’ı destekleyen kanadı bunu ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in tek taraflı olarak seçim sonucunu reddetmeye karşı gelmesini bir ihanet olarak görüyor. Cumhuriyetçiler içinde merkezde yer alan kanat ile Trump taraftarı popülistler arasında iş görebilecek bir koalisyonun hâlâ mümkün olup olmadığı cevaplanması gereken bir soru. Trump’ın, başarı listesine partisinin çöküşünü de eklemesi olası.”
Kongre’ye düzenlenen baskından ABD Başkanı Donald Trump’ı sorumlu tutan bir başka gazete de Avustralya’da yayınlanan The Age. Gazete, Trump’ın tarihe, ülkesinin en kötü başkanı olarak geçeceği görüşünde:
“Trump iktidarı barışçıl bir şekilde devretmeyi reddederek, Amerikan siyasetinin döngüsü kirletti ve şiddeti kaçınılmaz kıldı. Söylediği gibi hukuk ve düzeni savunmak yerine yasa dışılığı ve anarşiyi destekledi. Aslında, Trump’ın aylardır destekçilerini nasıl kışkırttığına bakılırsa, dikkat çekici olan, bu tarz şiddet içerikli bir çatışmanın yaşanmasının bu kadar uzun sürmüş olması. Trump’ın, koronavirüs salgınındaki felaket tavrının yanı sıra, seçimlere hile karıştığı yönündeki yalanları, onun isminin muhtemelen tarihin en kötü ABD başkanları arasında yer almasını sağlayacak, hatta belki de en kötüsü. Ahlaki iflasının yanında Trump, görev süresini siyasi bir iflasla tamamlıyor. Cumhuriyetçiler dört yıl önce Beyaz Saray’da, Senato’da ve Temsilciler Meclisi’nde kontrolü elinde tutuyordu. Şimdi üçünde de iktidarı kaybettiler.”