Sözcü ve Cumhuriyet’in, OHAL Komisyonu hakkındaki “13 bin KHK’lıya devlete dönüş yolu açıldı” haberinin yanlışlarını yazdım. Haberdeki sayısal hatalar bir yana KHK ile atılanların hepsi “FETÖCÜ” ise Barış Akademisyenleri neci?
Sözcü gazetesinin “13 bin KHK’lıya devlete dönüş yolu açıldı” başlıklı haberi, Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nun üç yıllık faaliyetinin bilançosunu çıkarıyordu.
Haberin spotunda “FETÖ’den atılan 125 bin 678 kişi başvurdu. Bunlardan 13 bin 170’inin kamudaki görevlerine dönmeleri uygun bulundu” deniliyordu. Saygı Öztürk imzalı haberin giriş cümlesi de aynen şöyleydi:
“FETÖ’cü hainlerin 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra eli kanlı örgütle bağlantılı oldukları gerekçesiyle kamu görevinden uzaklaştırılanlarla ilgili bugüne kadar yapılanların dökümü çıkartıldı.”
Haberde de özetle, 112 bin 310 dosyanın incelemesinin tamamlandığı, 13 bin 170 başvurunun kabul, 99 bin 140 başvurunun ise reddedildiği, 13 bin 368 dosyanın incelemesinin bu yıla kaldığı belirtiliyordu.
Sözcü’nün 2 Ocak’ta yayımlanan bu haberini Cumhuriyet internet servisi de aynen almış, linkini Twitter’dan da paylaşmıştı. Cumhuriyet’in bu paylaşımının altına yazılanlar, “13 bin KHK’liye dönüş yolu açıldı” başlıklı haberle ilgili itirazları yansıtıyordu:
Candan Badem: Uyduruk bir haber, analiz sıfır. KHK’lıların hepsi FETÖ’den atılmadı. KHK Komisyonu meşru değil. Yüzlerce solcuya kurum kanaati diye ret verdiler, solcuların çoğunu mahsus bekletiyorlar. Beklettiklerinden biri de benim.
Cihangir 692: 13 bin KHK’lı bugün işe dönmüş gibi konuşuyorsunuz. 5 yılda toplam 13 bin kişi işine döndü. Hukuk işleyince çoğu dönecek.
Adnan Pazaryeri: Şu attığınız başlığa bakın. Sanki yeni bir haber varmış gibi. Binlerce insanın gözü kulağı komisyondayken umut balonu.
Tezcan Durna: Böyle bir gazetecilik olmaz olsun. @cumhuriyetgzt de bunu yaparsa artık ne yapmalı bilemedim. 125 bin kişinin hepsi de fetöcü değil, ayrıca OHAL Komisyonu bir yargı organı değil, bunu bile anlamaktan aciz bir habercilik anlayışı olmaz olsun.
Sayılarda yanlışlıklar var
Okurların, haberle ilgili bu itirazlarını iletmeleri üzerine söz konusu haberi inceledim. Aslında Saygı Öztürk, Olağanüstü Hal (OHAL) İşlemleri İnceleme Komisyonu çalışmalarıyla ilgili olarak Sözcü gazetesinde 4 Temmuz 2020 tarihinde de bir haber yazmıştı. Oradaki haberin girişinde kamudan atılanlar ile “FETÖ” adı verilen örgütlenme arasında bağlantı kurulmamış, sadece “15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası kamuda çalışan yaklaşık 133 bin kişi kanun hükmünde kararnameyle ihraç edildi” denilmişti.
Asıl ilginci, iki haberdeki rakamlar arasında bazı tutarsızlıklar vardı. 4 Temmuz’daki haberde Komisyona başvuranların sayısı 126 bin 300 olarak veriliyordu; son haberde ise 125 bin 678.
Bu haberlerden hangisinin doğru olduğunu araştırırken, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun 31 Aralık 2020 tarihli açıklamasına rastladım. Komisyonun görev süresinin Cumhurbaşkanı kararıyla bir yıl daha uzatıldığı duyurulan bu açıklamada, 126 bin 630 başvurudan 112 bin 310’unun sonuçlandırıldığı, 13 bin 170 kabul, 99 bin 140 ret kararı verildiği belirtiliyordu. İncelemesi devam eden başvuru sayısı ise 14 bin 320 olarak veriliyordu.
Bu durumda Sözcü ve Cumhuriyet’te yayımlanan haberdeki toplam başvuru sayısı ile incelemesi devam eden dosya sayısının yanlış olduğu anlaşılıyor.
Ayrıca OHAL Komisyonu’nun 31 Aralık 2020 tarihli haberini, Anadolu Ajansı aynı gün haber yapmış ve TRT Haber gibi bazı internet sitelerinde kullanılmış. 1 Ocak’ta da Yeni Şafak, Yeni Çağ ve Türkiye gazetelerinde yer almış.
Barış Akademisyenleri de mi FETÖCÜ?
Sözcü’nün yayımladığı ve Cumhuriyet’in alıntıladığı haberi değerlendirirken 23 Ocak 2017 tarihinde kurulan Komisyon’un açıklamaları ile KHK ile atılanlar hakkındaki bazı rapor ve yazıları da inceledim.
Öncelikle belirteyim, haberin girişindeki “FETÖ’den atılan” ve “FETÖ’cü hainlerin darbe girişiminden sonra eli kanlı örgütle bağlantılı oldukları gerekçesiyle kamu görevinden uzaklaştırılanlar” ifadesi yanlış, haksız ve KHK ile atılanların tümünü damgalayıcı nitelikte.
Çünkü KHK ile kamudan atılanlar arasında iktidar muhalifleri ve aydınların da olduğu biliniyor. Atılanlar arasında HDP ve PKK ile ilişkili oldukları öne sürülenler de var, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzalayan 1128 “Barış akademisyeni” de. KHK ile üniversitelerden atılan tüm akademisyenlerin sayısı -Barış Akademisyenleri ile birlikte- 4 bin dolayında.
Kaldı ki, Anadolu Ajansı, TRT Haber, Yeni Şafak, Yeni Çağ ve Türkiye’nin haberlerinde bile KHK’lıların tümüne “FETÖCÜ” damgalaması yapılmamış.
Gazeteci hukuk dışılığı savunamaz
Daha da önemlisi, gazetecilerin bir hukuksuzluğu normal gibi göstermemesi, haberlerinde hukuksuzluğa eleştirel yaklaşması ve hak haberciliği ilkelerine uygun habercilik yapması beklenir. Oysa Sözcü ve Cumhuriyet’te yayımlanan haberlerde OHAL Komisyonu’nun faaliyeti normal bir idari işlem gibi sunulmakla kalmıyor, 13 bin 170 kişiyle ilgili geri dönüş kararı vermesi, dosyaların büyük bölümünü tamamlaması ve kamuya geri döneceklerin haklarının tamamını alacak olmaları övgüye değer bir durum gibi aktarılıyor.
KHK, idari bir işlem ama yargısal bir işlev gördü. İnsanlar herhangi bir soruşturma yapılmadan, mahkemeye sevk edilmeden, savunma vermeden cezalandırıldılar; şimdi de bu işlemin doğru olmadığını kanıtlamaları isteniyor. Hâlbuki evrensel hukukta bir kişinin suçlu olduğunu kanıtlamak yargının görevidir, suçlanan kişinin değil.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı altıncı maddesine göre, “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır”
Anayasa’nın 15. Maddesine göre de “suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
Komisyonun engelleme işlevi
Ayrıca gözden ırak tutulmaması gereken bir nokta da OHAL Komisyonu’nun işinden uzaklaştırılan insanların hukuk yoluna başvurma olanağını ellerinden alıyor olması.
Çünkü KHK ile yapılan işlemlere karşı hukuk yoluna başvurmak mümkün olamıyor. Ancak Komisyonun ret kararının ardından altı ay içerisinde İdare Mahkemesi’ne başvurulabiliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu komisyonu “iç hukuk yolu” olarak kabul ettiği için KHK ile atılanlar yıllarca Komisyonun kararını beklemek zorunda kalıyor. Bu komisyon olmasa “iç hukuk yolu tükendiği” gerekçesiyle AİHM’e başvurmaları mümkün olacaktı.
Komisyon, “KHK’lar ile 125 bin 678’i kamu görevinden çıkarma (3 bin 213 rütbe alma, 270 yurtdışı öğrencilikle ilişiği kesilme, 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatma) olmak üzere toplam 131 bin 922 tedbir işlemi” ile ilgili başvuruları üç yıldır inceliyor. Aradan yıllar geçtikten sonra da yüzde 88,5 oranında ret kararı veriyor.
Komisyon’dan ret kararı alanlar, şimdiden üç yılı kaybetmiş durumda. Mahkemeye başvursalar kim bilir oralarda daha kaç yıl geçecek?
Gazeteciler, bu konuyla ilgili haberlerinde bu kadar geciken adaletin, adalet olmadığına dikkat çekmeli; olgulara dayanmalı ve yargı kararı olmadan kimseyi suçlu gibi göstermemeli ve damgalamamalı.