Biz Gazeteciyiz

AP Türkiye Raporu: Müzakere süreci yerine yeni ilişki modeli

AB liderler zirvesi önecesi AP, AB ülkelerinden Kapalı Maraş’ın açılması ve Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri nedeniyle Türkiye’ye karşı yaptırım uygulanması talebinde bulundu.

Avrupa Parlamentosu’nda (AP) oy çokluğuyla kabul edilen karar tasarısında,Avrupa Birliği (AB) ülkelerindenTürkiye’ye karşı sert bir tutum izlenmesi istendi. Kıbrıs’taki Türk askerlerinin çekilmesinin istendiği, Maraş’ın sivil kullanıma açılmasının eleştirildiği ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki doğal gaz faaliyetlerinin de “provokatif” ve “yasadışı” olarak nitelendirildiği karar metninde, AB’nin “sert yaptırımlarla yanıt vermesi” gerektiği talep edildi ve Türkiye’nin faaliyetleri kınandı.

Kapalı Maraş’ta eski duruma dönülmesi istenilen kararda, Maraş’ın sivil kullanıma açılmasının eski mal sahiplerinin Maraş’a geri dönme ihtimalini ortadan kaldırabileceğine işaret edildi. AP’deki oturumda söz alan AP Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı David McAlister, Türkiye’nin Kapalı Maraş’la ilgili tutumunun “kabul edilemez” olduğunu söyledi. Kararda tek federasyon, iki toplum, iki bölge ve ortak vatandaşlık çözümünün desteklendiği de vurgulandı.

“Türkiye büyük jeopolitik ihtiraslar peşinde”

Kabul edilen metinde Türkiye’nin dış politikasına da değinildi. Türkiye’nin Dağlık Karabağ’a açık desteği, ayrıca Ankara’nın Suriye ve Libya’da oynadığı rolün de Türkiye’nin “jeoekonomik çıkarlar” ve “büyük jeopolitik ihtiraslar” üzerinden hareket ettiğini gösterdiği belirtildi. Kararda tüm bunlarla birlikte giderek artan ve sürekli şekilde Türkiye’nin Avrupa değerlerinden ve kurallarından uzaklaştığı, Türkiye-Avrupa ilişkilerinin de tarihi düşük seviyeye gerilediği değerlendirmesi yapıldı.

Karar metininde sadece “diyalog, diplomasi ve müzakerelerin” yaptırımları önleyebileceği ve ilişkilerin ancak bu şekilde tekrar iyileşebileceği vurgulandı.

AP’de kabul edilen karar metininin hukuki bir bağlayıcılığı bulunmuyor. Ancak 10-11 Aralık tarihlerinde düzenlenecek AB liderler zirvesi için bir tavsiye niteliği taşıyor. AB liderler zirvesinde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki politikası nedeniyle Ankara’ya yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı konusunda karar verilecek.

İlişki modeli

Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye’nin AB üyelik sürecinin resmen askıya alınıp, iki taraf arasında “daha gerçekçi ilişki modelleri” arayışına başlanması çağrısında bulunmaya hazırlanıyor.

AP Sosyal Demokrat Grup (S&D) üyesi İspanyol parlamenter Nacho Sanchez Amor tarafından kaleme alınan metinde, Türkiye’de durumun bir yıl önceye oranla “daha da kötüleştiği” not edilip, katılım (üyelik) sürecinin askıya alınması istendi. İki tarafın “mevcut ilişki çerçevesini ve bu çerçevenin işlerliğini daha gerçekçi biçimde gözden geçirmeleri ve gelecekteki ilişkileri için olası yeni model arayışına başlamaları” görüşü ifade edildi.

Taslak rapora göre Türkiye’nin Avrupa değer ve standartlarından giderek ve sürekli uzaklaşması Türkiye-AB ilişkilerinin tarihi düzeyde düşük seyretmesine neden oluyor. Türkiye’nin katılım süreci kapsamındaki reformları gerçekleştirmemesinden ötürü ilişkilerin gidişatını konjonktür belirliyor. Bu nedenle iki tarafın, ilişkilerin çerçevesini yeniden belirlemeleri gerekiyor.

Raportör Sanchez Amor, “hukukun üstünlüğü ve temel haklar”, “ters yönde kurumsal reformlar” ve “çatışmacı dış politika” olmak üzere, Türkiye’de üç ana alanda “kati bir gerileme” yaşandığına vurguda bulunuyor ve ekliyor: “AP bu gerilemenin artarak ve aleni biçimde AB karşıtı bir söylemle gerçekleşmesinden kaygı duymaktadır. Bu nedenle, tüm üyelik sürecinin yaşayabilirliğinin vazgeçilmez unsuru olarak Türkiye’yi AB yoluna bağlılıktaki samimiyetini yeniden değerlendirmeye çağırırıyoruz.”

Taslak metinde; “AB için Türkiye ile ilişkileri gözden geçirme ve tüm AB kurumları ve üye devletler için orta ve uzun vade hedefli, kapsamlı, müşterek ve uyumlu bir strateji belirleme zamanı gelmiştir” ifadelerine yer veriliyor.

Türkiye ile müzakere sürecine başlandığı tarihten bu yana ilk defa bir AP raporunda, iki taraf ilişkilerinde üyelik perspektifi yerine yeni bir ilişki modeli vurgusu bu kadar net biçimde dile getiriliyor.

AP raportörü, buna rağmen, “Reform amacıyla Türk hükümetine normatif baskı uygulamak için en güçlü aracın, Türk toplumunun demokratik ve Avrupa yanlısı emellerini ayakta tutmak için de en iyi çerçevenin katılım süreci olduğunu” belirtiyor.

Bir yandan katılım sürecinin askıya alınıp yeni ilişki modellerinin gündeme getirilmesi, diğer yandan ise Türk hükümeti üzerinde nüfuz sahibi olmak için bu sürecin “en iyi araç” olarak gösterilmesi AP kulislerinde kafaları karıştırmış durumda.

AP kaynakları taslak raporun henüz son halini almadığını, Dışişleri Komisyonu’nda (AFET) görüşülmeye başlanmadığını, her yıl olduğu gibi AFET görüşmeleri sırasında rötuşlar yapılabileceğini söylüyorlar. Rapor 3 Aralık’ta AFET gündemine gelecek. AFET 26 Ocak 2021 tarihi için planlanmış ikinci bir toplantıda genel kurul oturumu öncesi rapora son şeklini verecek. Raporun 9-11 Mart 2021 tarihleri arasında düzenlenecek AP genel kurul oturumları sırasında tartışılıp oylanması öngörülüyor.

Gümrük Birliğine insan hakları şartı

Taslak metinde Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda verilen mesajlar da ilginç. Gümrük Birliği’nin “Her iki taraf için de faydalı olacağı ve Türkiye’yi ekonomik ve normatif olarak AB’ye demirleyeceği” fikri savunuluyor. Buna karşılık; Gümrük Birliği’nin “insan hakları ve temel haklara bağlı sıkı koşullar temelinde güncellenebileceği” belirtiliyor. Mevcut şartlarda güncelleme düşünmenin “gerçekçi olmadığı” belirtilip; Türkiye’den, Gümrük Birliği’ni, tanımadığı Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kapsayacak şekilde uygulaması isteniyor.

Türkiye’nin dış politikası eleştiriliyor

Taslakta Türkiye’nin dış politikadaki son hamlelerine geçen yıllara oranla daha fazla yer veriliyor.

Ankara’nın Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ’a müdahaleleri eleştiriliyor.

Doğu Akdeniz’de artan gerilimin “son derece kaygı verici” olduğu kaydedilip, Ankara’nın “Yunan ve Kıbrıs sularındaki yasadışı faaliyetleri” kınanıyor. Bu faaliyetlerin “AB üyesi devletlerin egemenlik hakları ve uluslararası hukuku ihlal ettiği” savunuluyor. Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile “tam dayanışma” dile getiriliyor.

Ankara’nın Kıbrıs’taki son Maraş hamlesi de taslak raporda yerini aldı. “Maraş plajının kısmen açılması” olarak tanımlanan bu adım kınanıyor; Ankara’dan geri adım atması isteniyor.

AP genel kurulunda bu spesifik konu hakkında bu hafta düzenlenen genel kurul oturumunda söz alan AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, birliğin “Yunanistan ve Kıbrıs’ın yanında olduğunu” ve “Türkiye ile ilişkilerde kritik bir dönem yaşandığını” söyledi. Borrell, konunun 10 Aralık’taki AB liderler zirvesinin gündeminde olacağı mesajı da verdi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’nun, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs hakkında kabul ettiği bağlayıcı olmayan tavsiye kararını tümüyle reddettiklerini bildirdi.

Aksoy, AP Genel Kurulu’nda, Kapalı Maraş’a ve Kıbrıs meselesine ilişkin kabul edilen karar hakkındaki soruya yazılı yanıt verdi.

Aksoy, “AP Genel Kurulunun, ülkemiz ve KKTC hakkında kabul ettiği bağlayıcı olmayan tavsiye kararını tümüyle reddediyoruz” ifadesini kullandı.

Sözcü Aksoy’un yaptığı açıklamanın tamamı şöyle:

“Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’nun bugün (26 Kasım) ülkemiz ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) hakkında kabul ettiği bağlayıcı olmayan tavsiye kararını tümüyle reddediyoruz.

Bu konuda KKTC Cumhurbaşkanlığı tarafından bu akşam yapılan açıklamayı bütünüyle destekliyoruz.

GKRY’nin dikte ettirdiğinden şüphe duyulmayan bu karar, AP’nin Kıbrıs meselesi konusunda gerçeklerden ne kadar kopuk ve önyargılı olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Bu yaklaşım ve zihniyeti muhafaza etmeleri halinde AB organlarının Kıbrıs meselesinin çözümüne yapıcı bir katkıda bulunması mümkün değildir.

Türkiye-AB ilişkilerinin Kıbrıs sorunuyla rehin alınması ne AB’nin genel çıkarlarına, ne Kıbrıs sorununun çözümüne, ne de komşuluk ilişkilerinin iyileştirilmesine hizmet etmektedir.

AP’yi ve AB’yi Kıbrıs Adası’ndaki gerçeklerle yüzleşmeye, Kıbrıs Türk halkının varlığını dikkate almaya ve AB’nin Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs Türklerine verdiği taahhütleri yerine getirmeye davet ediyoruz.

Türkiye, hem kendi, hem Kıbrıs Türklerinin haklarını, hiçbir tehdit ve şantaja boyun eğmeden kararlılıkla korumaya devam edecek, aynı zamanda diyalog ve müzakere çabalarını sürdürecektir.”

Oğuz Güven