Biz Gazeteciyiz

Doğu Akdeniz gerginliğini Avrupa basını nasıl görüyor?

Akdeniz’de doğalgaz anlaşmazlığı nasıl biter?

Bir süreden beri devam eden, Doğu Akdeniz’deki gerginlik, Avrupa medyasına farklı görüşlerle yansıyor.  Eurotopic’den derlediğimiz yazılarda yer alan görüşler özetle şöyle:

Çağrılar tek başına işe yaramaz

Ankara’ya karşı artık sadece yaptırım işe yarar, diyor Frankfurter Rundschau:

“Türkler ve Yunanlar arasındaki gerilimi azaltacak hiç kimse yok görünürde. Bu işi onlarca yıl ABD üstlenmişti. Ama ABD Başkanı Trump bir arabulucu değil. Avrupa başının çaresine bakmak zorunda. Öte yandan Türkiye Fransızların askeri varlığından ve Almanların diplomatik çabalarından hiç etkilenmemiş görünüyor. Dışişleri Bakanı Maas Atina’da ve Ankara’da bu sorunun çağrılarla çözülemeyeceğini gördü. AB Ankara’ya yaptırım konusunda çekingen davranmamalı artık.”

Yangını Berlin söndürmek zorunda

Alman Marshall Vakfı Başkan Yardımcısı Ian Lesser Kathimerini’deki yazısında, savaş çıkması halinde tarafları kimin yatıştıracağını soruyor:

“Doğu Akdeniz’de ateşle oynanan oyun askeri bir çatışmaya dönüşürse Ankara muhtemelen sert ve orantısız bir tepkiye maruz kalacak. … Bu senaryonun gerçekleşme olasılığını azaltmak için gerekli müzakereleri kim yapacak? Washington ve Brüksel’in Ankara üzerinde etkisi yok. Paris dayanışma ve yıldırma amacıyla bölgedeki deniz gücü varlığını arttırmaya karar verdi. Atina ve Ankara gerginliğin azaltılmasını sağlayamazlarsa, yangını söndürme işi bu kez Berlin’e ya da başka ülkelere bırakılabilir.”

Öncelikleri artık doğru belirleyin!

Efimerida ton Syntakton, Brüksel’den Türkiye konusunda yeterince destek gelmemesinin hayal kırıklığını yaşıyor:

“Bu birleşik Avrupa sürekli Türkiye tarafından tehdit edilen iki AB üyesi Yunanistan ve Kıbrıs’ı korumaktansa Lukaşenka’yı devirmeyi daha önemli görüyor. Bu gelişme, Avrupa’nın ne birlik olduğunu ne de ortak ilke, değer ve çıkarları bulunduğunu gösteriyor. Böyle bir birlikten ulusal çıkarlarımızı savunmasını bekleyebilir miyiz? İlke ve değerler değil muktedirlerin iradesi geçerli olduğu sürece hayır. Ancak AB üyesi olarak uluslararası hukuk çerçevesinde çıkarlarımızın korunmasını AB organlarından talep etmek zorundayız.”

Berlin Paris’i yarı yolda bıraktı

Almanya, Fransa ile güç birliği yapıp Türkiye’ye karşı açıkça tavır almalı, diyor felsefeci Jean-Loup Bonnamy, Le Figaro’daki yazısında:

“Almanya ile gerçekten de imtiyazlı bir ortaklık içinde olsaydık Almanya Başbakanı Merkel bizi Türkiye’nin saldırganlığı ve İslamcı yayılmacılığı karşısında koşulsuz desteklemek zorunda olurdu. … Avrupa Birliği’nin Türkiye karşısında sert önlemler alması gerekiyor: Yunanistan’a tam destek verilmesi (ki bir AB üyesi olması nedeniyle bu doğal olmalı), Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki varlığının desteklenmesi, PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması, Türk Lirası’nın nihayet çökmesi için ekonomik yaptırımlar. … Almanya bu gibi önlemlere karşı çıktığı takdirde Fransa buradan gerekli sonuçları çıkarmak ve Almanya-Fransa ikilisinin ölmüş olduğunu kabul etmek zorundadır.”

Türkiye’den vazgeçmeyin

Düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi yöneticisi Mark Leonard El País’de, Erdoğan’ın dış politikası Putin’in izinden yürüdüğü için AB Ankara ile ilişkilerine yatırım yapmalı, diyor:

“Türkiye henüz yeni bir Rusya vakasına dönüşmedi ama mevcut durum yanlış değerlendirilecek olursa hızla o yöne kayabilir. Şimdilik Avrupalıların çoğu Türkiye’yi hala zorlu bir ortak olarak görüyor, ‘rakip bir sistem’ olarak değil. Ancak Avrupalılar son 15 yılda Rusya’yla sürdürülen ilişkilerden çıkardığı zorlu dersleri dikkate almalı. Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkinin yeni, üzerinde anlaşmaya varılmış ilkelerin yanı sıra net sınırlara da ihtiyacı var ki bölgenin daha fazla istikrarsızlaşması önlenebilsin.”

Sorun Erdoğan

Die Presse, AB Erdoğan’ın saldırgan tavrına umarsız kalmamalı, diyor:

“Recep Tayyip Erdoğan’ın sözde araştırma gemisiyle Yunanistan’ı kışkırtması ve savurduğu tehditler şunu gösteriyor: Avrupa için bugün en büyük tehdit ne Trump, ne Çin, ne de Putin Rusya’sıdır. En büyük tehdit, hiç utanmadan Ege’de, Suriye’de ve Libya’da Avrupa’yı komik duruma düşüren Erdoğan’ın Türkiye’sidir. Cumhurbaşkanı şu mesajı veriyor: Sığınmacılar yüzünden bize mecbursunuz, günün birinde askeri olarak da bizden zayıf düşebilirsiniz, Akdeniz’deki yeni egemen süper güç biziz. … Avrupa Yunanistan’da da aynı konuma düşerse, AB’nin ve kıtanın sonu gelir. Başka bir deyişle, Rusya’ya sert ekonomik yaptırımlar, ama Türkiye’ye destek. Gerçekten mi?”

Atina da kavga peşinde

Olayların tırmanmasında Yunan hükümetinin hiç suçu olmadığı söylenemez, diyor HuffPost Italia:

“Almanya Başbakanı Angela Merkel’in arabuluculuğu ve ABD Başkanı Trump’ın bir telefonu sayesinde Türk ve Yunan dışişleri bakanları ortak bir açıklama yapmak ve ikili müzakereler başlatmak konusunda anlaşmışlardı. Ancak Atina, ortak açıklamadan bir gün önce Mısır’la bir ‘deniz yetki alanı’ anlaşması yaptığını bildirdi. Bu anlaşmayla tespit edilen münhasır ekonomik bölge Türkiye-Libya anlaşmasında dile getirilen münhasır ekonomik bölgeyi çapraz olarak kesiyor. Ankara’da ciddi şaşkınlığa neden olan bu hamle, Yunan muhatabına güvenini tümüyle kaybetmesine neden oldu.”

AB’ye saldırı

Phileleftheros, dışişleri bakanlarının buluşmasına çok da bel bağlamamak gerekir, diyor:

“Yunanistan ve Kıbrıs’ın yanı sıra, (az sayıdaki) diğer partnerlerimiz de Türkiye’ye yaptırım kararı çıkması konusunda baskı yapacaklar. Bunun arkasında, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell’in bir karar taslağı sunacağı sözü var. … Peki, etkili yaptırım uygulama hedefine ulaşmak mümkün mü? Bu pek de kolay değil. Zor, çünkü pratikte Avrupa dayanışması diye bir şey yok. Yunanistan’a ve Kıbrıs’a yönelik tehditler, bu iki üyeye yönelik saldırılar AB’yi de ilgilendiriyor. Brüksel’dekilerin bunu görmesi gerek.”

Ankara Merkel’in koruma kalkanına güvenebilir

Dimokratia’ya göre Berlin’in suskunluğunun tek açıklaması Türkiye’ye destek:

“Analistlere göre, Almanya’nın AB dümenine geçmesiyle beraber Türkiye’nin olayları tırmandırmaya başlaması tesadüf değil. Başbakan Angela Merkel’li Almanya verdiği kararlarla ve kamudaki söylemleriyle Türkiye’ye bir koruma kalkanı oluşturuyor sürekli. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christopher Burger’in Yunanistan ile Mısır arasındaki anlaşmayı hukuka uygun olarak tanımlamaktan imtina etmesi, ama bunun yanı sıra, Türk gemisinin gerçekleştirdiği eylemin uluslararası hukuka uygun olup olmadığı sorusuna, sorunu genel olarak değerlendirmek için yeterli bilgiye sahip olmadığını söylemesi çok tipik.”