Biz Gazeteciyiz

AB, Doğu Akdeniz konusunda bölündü

Doğu Akdeniz krizi AB’nin, Türkiye’ye karşı atılacak adımlarla ilgili çetin pazarlıklara sahne olmasına yol açtı. Üye ülkeler arasında, Türkiye’ye yönelik atılacak adımlar konusunda görüş ayrılığı var.

DW’den Değer Akal’ın haberi:

Doğu Akdeniz’de Türkiye ile Yunanistan arasında tırmanan gerilim Avrupa Birliği’ni (AB) harekete geçirdi. AB başkentleri arasında devam eden yoğun müzakerelerde, Türkiye’ye yönelik takınılacak tavır belirlenmeye çalışılıyor.

AB dışişleri bakanları Cuma günü yapılacak olağanüstü toplantıda gelişmeleri masaya yatırarak, ortak bir pozisyon belirlemeye çalışacak.

Yunanistan, Türkiye’yi “askeri güç kullanma tehdidiyle egemenliğini hedef almakla” suçlarken, AB üyesi ülkelerden, Ankara’ya karşı sert tavır almalarını istiyor. Atina’nın destek talebine ilk olumlu karşılığı veren AB üyesi ülke Fransa oldu. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyi ve Libya’daki adımları nedeniyle Türkiye ile ilişkileri zaten gergin olan Fransa, Yunanistan’a destek amacıyla, Doğu Akdeniz’deki askeri varlığını artıracağını duyurdu. Fransa’nın, bölgede Yunanistan ile askeri tatbikat da gerçekleştirmesi, büyük yankı uyandırdı.

“AB bölünmüş durumda”

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan dış politika uzmanı Kristian Brakel, Türkiye’ye yönelik atılacak adımlar konusunda AB içerisinde görüş ayrılıkları olduğuna, üye ülkelerin iki ayrı kampa bölündüğüne dikkat çekiyor.

Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Kristian Brakel, “Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs, Türkiye’ye ‘dur’ deme zamanının geldiği, şimdi ‘dur’ denmediği takdirde de Türkiye’nin durdurulamayacağı görüşünde. Almanya’nın da aralarında yer aldığı bir diğer grup ise bu ihtilafın içine daha fazla sürüklenmek istemiyor” değerlendirmesini aktardı.

İki farklı yaklaşım

Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye’ye Doğu Akdeniz ve Libya politikalarından ötürü yaptırımlar uygulanmasını istiyor. Ayrıca diplomasi kulislerinde, Paris’in Türkiye ile AB üyelik müzakerelerinin resmen durdurulmasını gündeme getirdiği de konuşuluyor.

Buna karşın Almanya, İspanya, İtalya, Bulgaristan, Macaristan ve Malta gibi üye ülkeler Türkiye’yi izlediği politikalardan ötürü eleştirmekle birlikte, gerilimin daha da tırmandırılmaması gerektiğini düşünüyor, tansiyonun düşürülmesini, sorunların diyalog yoluyla çözümlenmeye çalışılmasını istiyor.

Yol ayrımı” uyarısı

Kristian Brakel, son dönemde Türkiye’nin attığı adımların, altından kalkılması zor bir şekilde gerilimi tırmandırdığına dikkat çekerken, bunun bir yol ayrımını da beraberinde getirebileceği yorumunu yaptı.

Türk hükümetinin aslında gerçek anlamda bir askeri gerginlik istemediğini düşündüğünü dile getiren Brakel, şunları kaydetti:

“Şu çok açık, Türkiye, bu baskı hamlelerini, Yunanistan ve Kıbrıslıları masaya oturtmak ve bir uzlaşı sağlamak için yapıyor. Ama kazaen de olsa askeri gerginlik gerçekten tırmandırılsa, o zaman AB’deki bu bölünmüşlük son bulur, Türkiye’ye karşı daha yumuşak bir tavır takınılması gerektiğini savunan Almanya gibi ülkelerin, daha sert bir hamleye onay vermek dışında bir seçenekleri kalmaz. AB bir bütün olarak Türkiye’ye karşı tavır alır.”

Güç mücadelesi

Türkiye-AB ilişkileri konularındaki araştırmalarıyla tanınan siyaset bilimci Yaşar Aydın ise Türkiye’nin bölgede yükselen bir askeri güç olduğuna, bunun da AB ile Türkiye arasında, gerilimin tırmanmasına yol açan bir faktör olduğuna dikkat çekti.

Hamburg Protestan Sosyal Bilimler Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Yaşar Aydın, “Türkiye’nin yükselen bir güç olması demek, başka bir güç ya da devletlerin güç kaybı anlamına geliyor, çünkü aslında pasta aynı. Fransa, Akdeniz’in doğusunda çok güçlü bir Türkiye ister mi? Almanya ister mi? Çok güçsüz, istikrarsız bir Türkiye istemezler tabii ama çok güçlü de bir Türkiye istemezler” dedi.

Aydın, kendisini bölgede dışlanmış, farklı ittifaklarla kuşatılmış hisseden Türkiye’nin aynı zamanda hamleleriyle AB’yi zorlu sınamalarla karşı karşıya getirdiğine işaret ederken, “AB ne kadar bütünlüklü, Ankara bunu da test etmeye çalışıyor. Ayrıca ‘bu sizin için de pahalıya mal olur” demeye de getiriyor” görüşünü aktardı.

Macron, Lizbon Antlaşması’na mı atıf yaptı?

Cuma günü yapılacak AB dışişleri bakanları toplantısının ardından Türkiye’ye yönelik eleştiriler ve uyarılar içeren sert bir açıklamanın yapılması, Yunanistan ile dayanışmanın vurgulanması, ayrıca gerilimin artması durumunda atılabilecek adımların dile getirilmesi bekleniyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Çarşamba günü yaptığı Yunanistan’a destek açıklamasında, “AB üyesi ülkelerin egemenliklerinin sınanması halinde, Fransa ve AB’nin dayanışma göstermesi gerektiği” açıklamasının ardından diplomatlar, Türkiye ile Yunanistan arasında askeri gerilimin tırmanması durumumda, AB’nin Lizbon Antlaşması’nın, 42’inci maddesinin 7’inci fıkrasına da atıfta bulunulabileceğini dile getiriyorlar.

Bu maddeye göre AB’ye üye bir devlet askeri tehdit ya da saldırıyla karşı karşıya kaldığında, diğer üye devletler, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesine uygun olarak, kendi imkanları dahilindeki tüm araçlarla yardım ve destek sağlamakla yükümlü.

Uzman Kristian Brakel, AB bakanların toplantısında bu maddenin aktive edilmesine henüz ihtimal vermediğini söylemekle birlikte, “Ama bu tabii ki Doğu Akdeniz’de her an değişebilecek gelişmelere bağlı. Eğer gerçekten de askeri bir olay yaşanırsa işte o zaman durum değişir” görüşünü ifade etti.

Merkel’in diplomatik çözüm çabaları

Başta Almanya olmak üzere pek çok birlik ülkesi, NATO müttefiki olan Türkiye ile diyaloga fırsat tanınması gerektiğini savunuyor. AB Dönem Başkanlığı’nı yürüten Almanya’nın Başbakanı Angela Merkel de zaten bu nedenle, geçtiğimiz haftalarda, Ankara-Atina hattında devreye girerek, bir diyalog sürecinin başlatılmasına öncülük etti.

Türk ve Yunan yetkililer Berlin’de ilk görüşmeyi gerçekleştirdi. Ancak daha sonra, Yunanistan’ın Mısır ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması imzalaması Türkiye’nin tepkisine yol açtı. Diplomasi kulislerine yansıyan bilgilere göre, Yunanistan’ın bu hamlesi Berlin’i de kızdırdı. Alman hükümet sözcüsü ise olağan basın toplantısında konuyla ilgili sorulara yanıt vermekten kaçındı.

Yunan hükümetinin bu adımını eleştiren Kristian Brakel, ise “Merkel’ın, Alman tarafının Berlin’de iki tarafı bir araya getirmesi çok olumlu bir sürprizdi. Tam da görüşmeler başlamışken, Yunanlıların Mısır ile anlaşma imzalaması doğru değildi. Erdoğan’ın tam da sondaj faaliyetlerine ara verme kararı aldığı bir anda bu yapılmamalıydı, bekletilmeliydi” şeklinde konuştu.

Yeni yaptırımlar uygulanır mı?

Bu arada diplomasi kulislerinde, Türkiye’ye yönelik çeşitli yaptırım adımları, Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerine katılan kurum ve şirketlere dönük yeni yaptırımlar tartışılmaya devam ediliyor.

Almanya, İtalya ve Fransa’nın, Libya’ya silah ambargosunu deldiği gerekçesiyle Türk şirketlerine yaptırım uygulanması konusunda anlaştığı açıklanmıştı. Daha önce Şubat ayında da AB, Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetleri nedeniyle Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) iki yöneticisini yaptırım listesine almıştı.

Almanya başta olmak üzere bazı AB üyesi ülkeler yaptırımlar konusunda hassas davranılması gerektiği görüşünde.

Berlin’de kimi hükümet yetkilileri yaptırımların Türkiye’yi daha agresif politikalara yöneltebileceği, Ankara’yı Rusya’ya daha da yakınlaştırabileceği endişesini taşıyor. Mülteci Mutabakatı ile başlayan işbirliğinin sürdürülmesine önem atfeden Merkel Hükümeti, aynı zamanda Türkiye iç siyasetindeki gelişmeleri de yakından izliyor. Yaptırım uygulanması halinde, bunun Türk hükümeti tarafından milliyetçilik ve Batı karşıtlığını güçlendirmek için iç siyasette de araçsallaştırılabileceği endişesi mevcut.