Biz Gazeteciyiz

Koronavirüs AB’yi ‘Kuzey-Güney’ diye ikiye böldü

Koronavirüs krizi Avrupa Birliği (AB) içindeki Kuzey-Güney kamplaşmasını yeniden su yüzüne çıkarttı. AB devletleri krizin ekonomik boyutuyla ortak mücadele konusunda anlaşamıyor.

DW’den Kayhan Karaca’nın haberi:

Bundan 10 yıl önce Euro bölgesindeki borç krizi nedeniyle iflasın eşiğine gelen Yunanistan’ın nasıl kurtarılması gerektiğine ilişkin AB içinde yaşanan tartışmaların bir benzeri, şimdi koronavirüs krizinin neden olacağı ekonomik sorunlarla ortak mücadele kapsamında yaşanıyor.

Tartışmalar koronavirüs krizinin Avrupa’daki merkezi halinde gelen İtalya’nın AB ortaklarına yaptığı “krizden çıkmak için beraber borçlanalım” çağrısıyla başladı. İtalyan hükümeti bugün kısaca “Corona Bonds” olarak adlandırılan ortak bonoların piyasaya sürülmesi ile AB ülkelerinin koronavirüs salgınının neden olacağı ekonomik krizi birlikte aşmaları önerisinde bulundu. Bu öneriye AB’nin İspanya, Fransa, Portekiz, Yunanistan ve Kıbrıs’tan oluşan Akdeniz kanadının yanı sıra Slovenya, Belçika, Lüksemburg ve İrlanda da destek veriyor.

Ancak mali disiplinleri güneye nazaran çok daha iyi olan Almanya, Hollanda, Avusturya ve Finlandiya gibi ülkeler bu fikre sıcak bakmıyor. Bu ülkelerin başlıca gerekçesi AB’nin Akdeniz kanadının mali disiplin konusunda “gevşek” olması. Koronavirüs krizi öncesinde borç batağında olan İtalya’nın bu kriz sonrası daha da borçlanacak olması kuzey ortaklarını ürkütüyor.

Fakat sorunun siyasi boyutu da var. Almanya, Hollanda, Avusturya ve Finlandiya gibi ülkelerde AB karşıtı siyasi partiler son yıllarda konjonktürel partiler olmanın ötesine giderek bu ülkelerin önde gelen siyasi hareketleri haline geldiler, hatta iktidarı zorluyorlar. Bu ülkelerde iktidarlar 10 yıl önce Yunanistan’ı kurtarmak için gereken yüz milyarlarca Euro kaynak konusunda toplumlarını zorlukla ikna ettiler. AB karşıtlığının daha da artmış olduğu günümüzde, toplumları çok daha fazla ve riskli borçlanmaya ikna etmenin imkânsız olduğunu düşünüyorlar.

AB liderleri koronavirüse karşı ortak önlemler konusunda 26 Mart’ta telekonferans ile zirve düzenlediler. Fiyaskoyla sonuçlanan zirvede Almanya Başbakanı Angela Merkel ile İtalya Başbakanı Giuseppe Conte arasında “samimi” olarak nitelenen görüş alışverişi yaşandı. Almanya ve Hollanda’nın Corona Bonds konusunda taviz vermeyeceklerini gören İtalya Başbakanı zirve sonrası AB’nin geleceğini sorgulayan açıklamalarda bulundu.

Gözler 7 Nisan zirvesinde

Gözler şimdi AB liderlerinin 7 Nisan’da düzenlenecek bir sonraki telekonferans zirvesinde. Bu zirve öncesi AB projesini savunan çevreler alarm zillerini çalmaya başlamış durumda. Avrupa Komisyonu’nun eski başkanlarından 94 yaşındaki Jacques Delors, durumun ne denli vahim olduğunu göstermek amacıyla bir makale kaleme aldı ve “AB projesinin ölümcül bir tehditle karşı karşıya olduğu” mesajını verdi.

Avrupa Parlamentosu’nun İtalyan başkanı David Sassoli “Dayanışma olmazsa birlikte olma nedeni ortadan kalkar” diyor. Eurogroupe Başkanı Mario Centeno ise “Euro bölgesinde kırılma riski”nden söz ediyor.

Aralarında Milano, Cenova, Bergamo ve Venedik gibi koronavirüsten en çok etkilenen İtalyan kentlerinin belediye başkanlarının da bulunduğu bir grup İtalyan politikacı, 1953 yılında imzalanan Londra anlaşmasıyla Federal Almanya’nın dış borçlarının yüzde 50’sinin silindiğini anımsatarak, Alman basını aracılığıyla Alman hükümetine “dayanışma” çağrısında bulundu. Almanya ve Hollanda hükümetleri bu çıkışlara rağmen şimdilik geri adım atacaklarına dair bir sinyal vermiş değiller. Almanya’da Yeşiller ve Sol Parti dışında hiçbir parti ortak borçlanma fikrine sıcak bakmıyor.

İtalyan halkı Avrupalı ortaklarının “dayanışma” göstermekteki çekingenliğini anlamakta zorluk çekiyor. Daha şimdiden İtalya’da Hollanda ürünlerini boykot çağrıları yapılıyor. İtalya’nın aşırı sağcı lideri Matteo Salvini toplumdaki AB karşıtlığını fırsat görüp, virüs krizi sonrası “AB ile hesaplaşmaktan ve gerekirse AB’ye elveda etmekten” söz ediyor.

AB’nin koronavirüse karşı sefeber olmakta gecikmesi, kendi içinde koordinasyon sağlayamaması ve iletişim kurmakta etkin davranamaması İtalyan toplumunda derin iz bırakmış durumda. AB çevrelerinin “Sağlık konuları üye devletlerin yetkisinde” gerekçesi de pek umursanmıyor. İtalyan toplumu AB yerine Çin, Rusya ve Küba’nın yardımlarını not etmiş görünüyor. Çin ve Rusya’nın kargo uçaklarıyla gönderdiği tıbbi malzemeler, Küba’dan gelen ve Milano havalimanında kahramanlar gibi törenle karşılanan doktorlar konuşuluyor.

Fransa’da da AB karşıtları, aşırı sağcılar ve radikal sol gerek Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron gerekse AB’nin krizi yönetim biçimine karşı son günlerde yoğun kampanya yürütüyor. Ülkenin milliyetçi lideri Marine Le Pen, “Koronavirüs krizinin ilk kurbanının AB’nin kendisi” olduğunu söylüyor. Fransa’nın en büyük sol partisi “Boyun Eğmeyenler”in lideri Jean-Luc Melenchon ise “AB bir bencillikler koalisyonu” diyor ve ekliyor: “Bugün Avrupa yok, Avrupa Birliği hiçbir rol oynamıyor. Fransa, İtalya ve İspanya koronavirüse karşı birbirlerine yardım etmeliler. Almanya ve Hollanda bize Club Med (Akdeniz Kulübü) muamelesinde bulunuyor. Bu söyleme tahammül edilemez.”

Krizin sağlık boyutu sona erdikten sonra ekonomik ve siyasi boyutu başlayacak. İşte o vakit geldiğinde AB’yi de hararetli tartışmalar bekliyor.