Biz Gazeteciyiz

Türk ve Yunan televizyon kanallarından suçlama propagandaları – Stelyo Berberakis

Türkiye’nin sınırlarını açmasıyla Yunanistan sınırına yığılan binlerce sığınmacının yarattığı kriz; Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren 1996 Kardak krizinden bu yana medyada görülmemiş derecede bir propaganda yarışına dönüştü.

Stelyo Berberakis Euronews’ta yayımlanan yazısında, Türkiye’de ve Yunanistan’da resmi ağızlardan yapılan karşılıklı suçlamaların yanısıra, bu propaganda yarışını TV kanalları ve gazeteler kendi kamu oylarını zehirlercesine sürdürmeye devam ettiğini örnekleriyle aktardı.

TV kanallarında yayınlanan video görüntüleri; bakanların Twitter hesapları üzerinden yayınladıkları suçlama mesajları; gazetelerin manşetleri ve sığınmacıların verdikleri çelişkili demeçler, adeta ilan edilmemiş bir savaş ortamını anımsatıyor.

Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse:

Video savaşları

Türk TV kanallarında sık sık gösterilen bir videoda, Yunan sahil koruma botlarından birinin, Ege denizini aşmaya çalışan, içi sığınmacı dolu bir lastik botu batırmaya çalıştığı görülüyor.

Yunan TV kanallarında sık sık gösterilen başka bir videoda ise, Ege Denizi’ni aşmaya çalışan içi sığınmacı dolu bir botun batmaya hazır olduğu halde, hemen yanı başındaki Türk Sahil Güvenlik koruma botunun olay yerinden hızla uzaklaştığı gösteriliyor.

Her iki durumda da Türk ve Yunan TV kanallarından “karşı tarafın ne denli zalim ve insanlık dışı davrandığı” anlatılıyor.

Açık sınırlara karşı kapalı sınırlar

Türkiye’nin sınırların “Avrupa’ya açıldığını” açıklamasıyla, her milletten binlerce sığınmacı Edirne’deki Yunan sınır kapısına dayandı.

Türk yayın organları bu haberi “sığınmacılar istedikleri Avrupa ülkelerine serbestçe gidebilirler” şeklinde duyurdu.

Otobüs, minibüs ve taksilerle Yunan sınırına koşan sığınmacılar, sınırların yalnız Türkiye’den çıkış için açık olduğunu, ancak karşı taraftaki Yunanistan sınırlarının hala kapalı olduğunun farkına, ancak sınır kapısına gelince vardılar.

Türkiye’nin bu ani kararına hazırlıksız yakalanan Yunanistan ise sınıra yığılan mültecilere ilk önce megafonlarla “sınırların kapalı olduğunu ve açılmayacağını” anons etti ve daha sonra ses bombaları ve biber gazı sıkarak karşılık verdi.

Türk TV kanalları, sığınmacılara sınırları açmayı reddeden Yunanistan’ı “uluslararası hukuk kurallarını ve insan hakları ilkelerini ihlal etmekle” suçladı.

Yunan TV kanallarında ise “yalnız kendi sınırlarını açmakla sığınmacılara yalan söyleyen Türkiye, insan haklarını ihlal eden ve hukuk devleti anlayışından uzaklaşan bir ülke oldu” yorumları yapıldı.

Sığınmacılardan kaçı geçti, kaçı geçemedi? Gerçek rakam nedir?

Türkiye İçişleri Bakanlığı, sınırların açıldığı günden bu yana 130 bin 469 sığınmacının Yunanistan’a geçtiğini açıkladı.

Yunanistan’da İç işleri Bakanlığı ise, sınırı geçmeye teşebbüs eden ve geri çevrilen sığınmacı sayısının 24 bin 203 olduğunu, sınırı aşmayı başaran sığınmacı sayısının ise 215 olduğunu açıklıyor.

Ancak her iki durumda da, gerek Türk gerek Yunan makamları, bu sayılara hangi yöntemle ulaştıklarını belirtmiyor.

Sınırı aşanlarla aşamayanların sayıca- hem de ondalıklar verilerek- nasıl hesaplandığı hala bir muamma oluşturuyor.

3 kişi öldürüldü iddiası

Sınırda yaşanan bu sıcak gelişmeler devam ederken; Türkiye’de resmi ağızlardan Yunan polisinin sınırı geçmeye çalışan 3 mülteciyi vurarak öldürdüğü” ifadeleri duyuluyor ancak gerek Türk gerek Yunan TV kanalları böyle ciddi bir haberin doğruluğunu araştırmadan “karşı tarafı suçlamakla” yetiniyor.

Yunanistan’da , “3 sığınmacının öldürüldüğü” açıklamaları resmen “yalan haber” olarak kabul ediliyor. Ancak bunun doğru olup olmadığı keza araştırılmıyor. Yunanistan, sadece Yunan polisinin ateş açmadığını” açıklamakla yetiniyor.

Ancak her iki taraf da öldürüldükleri öne sürülen bu sığınmacıların kim oldukları, nasıl, nerede, nasıl vuruldukları gibi soruları yanıtsız bırakıyor. Binlerce kişinin arasında herhangi bir görgü tanığının olup olmadığı sorulmuyor.

Karşılıklı suçlama yarışı: “Yunan askeri gerçek mermi kullanıyor, Türk jandarmalar tel örgüleri kesiyor”

Yunan TV kanalları, sınırı geçmeye çalışan sığınmacılara “Türk askeri ve jandarmaların yardım ettiği, sınırdaki tel örgülerin Türk askerleri tarafından kesildiği” haberlerini yayıyor.

Türk TV kanalları ise, Yunan sınır askerlerinin sığınmacılara karşı “gerçek mermilerle ateş ettiğini” ve Yunan sınır muhafızlarının “ne denli vahşi, acımasız ve zalim” oldukları anlatılıyor.

Yunan tarafında ‘Türk malı’ biber gazı, Türk tarafında ‘Yunan malı’ biber gazı

Yunan TV kanalları, sınırın Yunan tarafına düşen “Türk malı” biber gazı fişeklerini gösterirken, Türk TV kanalları, Türk tarafına düşen “Yunan malı” biber gazı fişeklerini işaret ediyor.

Her iki durumda da Türk ve Yunan TV kanalları karşı tarafı “zalimce biber gazı kullanmakla” suçluyor.

Türk medyası: “Yunanistan insanlık suçu işliyor”, Yunan medyası: “Türkiye insan kaçakçılığı yapıyor”

Türk TV kanalları ve gazeteler resmi kişilerin açıklamalarından yola çıkarak sığınmacıların başka ülkelere gitme hakkı olduğunu ve sınırların bu nedenle açıldığını tekrarlarken, bunları kabul etmeyen Yunanistan’ı “insanlık suçu işlemekle” itham ediyor.

Yunan TV kanalları ise sığınmacıların Türkiye tarafından kasıtlı olarak ve yalnız Yunan sınırına yönlendirildiğini ve Türkiye’yi resmen insan kaçakçılığı yapmakla suçluyor.

Türk yayın organları: Avrupa’ya daha iyi bir yaşam için gitmek isteyen sığınmacıların Suriye’deki savaştan ve ölümden kaçtıklarına ağırlık verirken, Yunan yayın organları Yunan sınırına dayanan sığınmacıların “yıllarca Türkiye’de yaşayan, düzgün Türkçe konuşan, çoğu Afgan, İran, Pakistan, Afrika gibi savaş ortamı olmayan ülke vatandaşları oldukları” haberlerine ağırlık yer veriyor.

Yunan makamları ise sınırı geçip yakalananlar arasında çok sayıda Türk’ün de bulunduğunu iddia ediyor.

Yunan medyası: Sizi Türkler kovdu değil mi?, Türk medyası: Yunanlar sizi öldürmek istedi değil mi?

Bu bilgi kirliliği içinde sığınmacıların ne söylediklerine bir göz atmak gerekirse, Yunan sınırını aşmayı başaran sığınmacıların çoğunun, son derece düzgün Türkçe konuştukları Yunan TV kanallarına verdikleri mülakatlardan anlaşılıyor.

Sığınmacılar bu mülakatlarında: “Türkiye’de yaşam koşullarının zor olduğunu, iş bulduklarında paralarını alamadıklarını ve istismar edildiklerini, bu nedenle de Avrupaya gitmek istediklerini” söylüyor.

Yunan TV kanallarında “Türkiye’nin bu insanlara yalan söylediği, bunların Türkiye’den zorla kovulduğu, Türkiye’nin bu zavallı insanları Avrupaya karşı bir piyon olarak kullandığı” gibi ifadelere sıklıkla rastlanıyor. Üstelik kameraların karşısına çıkardıkları sığınmacılara “sizi Türkler kovdu değil mi?” türündeki sorulara karşı sığınmacıların, kafa sallamaktan başka çaresi kalmadığı gözleniyor.

Türk kanalları ise Yunan tarafına geçmeyi başaramayanlarla yaptıkları röportajlarda “Yunan polisinin bu insanların paralarını; giysilerini alarak soyup, hatta kadınları da taciz ettikten sonra Meriç Nehri’ne geri attıkları ve Türk güvenlik güçleri tarafından kurtarıldıkları” gibi ifadelerle sığınmacıların karşılaştıkları dramı anlatmaya özen gösteriyor.

Aynı sığınmacılar, “sizi Yunanlılar soydu, sizi boğmak; öldürmek istediler değil mi?” gibi benzeri sorulara karşı, onların da kafa sallayarak yanıtladıkları görülüyor.

AB kararları zafer mi yoksa skandal mı tartışması

AB’nin sığınmacıları önlediği için tebrik ettiği Yunanistan’a verdiği maddi ve manevi destek, Yunan hükümetinde ve yayın organlarında zafer bayramı havası yaratırken, Türk yönetiminde ve yayın organlarında hayretle ve kötü bir sürpriz olarak karşılandı.

Yunan TV kanallarında: “AB’nin nitekim Türkiye’nin sığınmacıları bir silah olarak kullandığı kanaatine vardığı” yorumlarına yer verilirken; Türk kanallarında: “Avrupanın ve batı medeniyetinin insanlık dışı yüzünü gösteren skandal kararlar” şeklinde algılandı.

Özetle gerek Türk gerekse Yunan yayın organları, “kamu oyunu doğru bilgilendirme ve tarafsız gazetecilik yapma” ilkelerinden çok, kendi hükümetlerinin izlediği siyaseti “körü körüne” benimseyerek, “kraldan çok kralcı olmayı” ve reyting uğruna halkı galeyana getirmeyi tercih ettiklerini bir kez daha kanıtlamış oluyorlar.